Müsilaj sonrası balık yenir mi? Bilim adamları uzlaşamadı

balıkçı sezon
Abone Ol

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Balık avı yasağı 1 Eylül itibarıyla bitti. Ancak Marmara’da etkisini sürdüren müsilajın balık tüketimi için risk yaratıp yaratmayacağı tartışması devam ediyor. Konunun uzmanlarının farklı görüşleri mevcut

IndependentTürkçe’den Ali Kemal Erdem’in haberine göre; Her yıl daha ucuza ve bol balığa kavuşulacağı umuduyla vatandaşların heyecanla beklediği balık avı sezonunda bu sene tereddütler var. Nedeni ise özellikle ilkbahar aylarında Marmara Denizi’nde hayli etkili olan müsilaj sorunu.

Müsilajın yoğunlaştığı zamanlarda Marmara Denizi’nden çıkan balıkların yenip yenmeyeceği sorusu kamuoyunu meşgul etmişti.

Bunun üzerine Tarım ve Orman Bakanlığı Balıkçılık ve Su Ürünleri Genel Müdürü Mustafa Altuğ, 15 Haziran 2021 tarihli açıklamasında Marmara Denizi’nde 2 haftada bir yaptıkları analizlerin sonucunda müsilaj nedeniyle denizden çıkan balık ve midyenin tüketilmesinde sıkıntıya yol açabilecek herhangi bir bulguya rastlamadıklarını öne sürmüştü.

Yine Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli de 8 Temmuz 2021 günü yaptığı açıklamada Marmara Denizi’nden çıkarılan balıkların yenmesinde sorun olmadığını aktarmıştı. Balık avı sezonunun başlamasıyla birlikte bu soru tekrar gündeme gelmeye başladı. Nedeni ise müsilaj sorununun görünürlüğü azalsa dahi bitmemesi.

Bundan dolayı özellikle sosyal medyada gıda üzerine çalışan isimlere bu konuda sık sık sorular geliyor.



“Son çalışmalar müsilajın çeşitli virüs ve bakteriler için bir besi ortamı olabildiğini gösteriyor”

Gıda mühendisi Bülent Şık, 2 Eylül 2021 günü Twitter hesabından yaptığı paylaşımda bu sorulara cevaben verdiği yanıtların bir bölümünde “Müsilaja yol açan kirlilik etkenleri ağırlıklı olarak azot ve fosfor ancak kirlilik sadece azot ve fosforla da ilgili değil. Marmara Denizi’nin çeşitli toksik maddelerle kirletildiğini söylemek yanlış olmayacaktır” değerlendirmesinde bulundu.

Bu kirliliğin balıklara ne ölçüde bulaştığını söylememenin zor olduğunu aktaran Şık, “Zorluk, balıkların dolaşan canlılar olması gerçeğinden kaynaklanıyor. Belli bir ortamdaki kirlilik, o ortamın kalıcı sakinlerine geçici sakinlerine kıyasla daha fazla bulaşacaktır. Dolayısıyla bir analiz yapmak bu nedenle gerekli” ifadelerini kullandı.

Son yıllarda yapılan çalışmaların müsilaj tabakasının çeşitli virüsler ve bakteriler için bir besi ortamı olabildiğini gösterdiğini aktaran Bülent Şık “Bu ciddi bir sorun oluşturabilir elbette. Ama bu sorunun Marmara için ne ölçüde geçerli olduğunu mutlaka araştırmak gerekir” dedi.

Peki başta Bülent Şık olmak üzere farklı isimlerce gündeme getirilen bu soruya diğer uzmanlar ne yanıt veriyor?

“Müsilaj balık türünü, sayısını azaltacak ama yemeyle ilgili bir risk yok”

Bir dönem Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Müsteşarı ve Hatay Milletvekili olarak da görev yapan Çevre Mühendisi Prof. Dr. Mustafa Öztürk, Şık’ın paylaşımına yine Twitter üzerinden “Müsilaj toksik içermez” yanıtıyla cevabını vermişti.

Öztürk, müsilajın sadece Marmara Denizi’nde değil, okyanuslarda ve Adriyatik Denizi gibi diğer denizlerde de olduğunu söyledi.

Marmara Denizi’nde etkisi uzun sürdüğünü hatırlatan Öztürk, Adiriyatik’te bir hafta 10 gün, okyanuslarda 3-4 gün oluşabiliyor. Sonuçta bu doğal bir olay sonra kayboluyor. Biyolojik olarak meydana gelen bir faaliyet olduğu için biyolojik faaliyetlerin içinde toksik bir madde bulunursa zaten o faaliyet meydana gelmez” dedi.

Müsilajın fitoplankton, alg patlaması sonucu bir salgı ürünü olarak meydana geldiğini belirten Çevre Mühendisi, “Müsilaj suyun biyolojik olarak kirlendiğini haber veriyor. Denizin azot fosfor bakımından kirlendiğini ve “Beni temizlemezseniz buradaki ekolojik dengeyi bozarım” diyor ama toksike etki yaparım’ demiyor” ifadelerini kullandı.

Balıklarla ilgili bir riskin olmaduğunu aktaran Prof. Dr. Mustafa Öztürk, şöyle devam etti: Müsilaj balıklara etki ediyor mu ediyor. Nasıl ediyor? Müsilaj yüzeyi kapladığı için oksijen transferini önlüyor. Oksijen transferi azaldığı için ekolojik denge bozuluyor. Tabana çöktüğü için yüzeyi kaplıyor ve diğer canlı türlerine oksijensizlikten zarar veriyor. Ama balıkların yenmesiyle ilgili hiçbir olumsuz etkisi yok.

Müsilaj balık türünü, sayısını azaltacak ama yemeyle ilgili bir risk yok.

“Risk yok ama dip balıklarını daha az tüketsinler”

İstanbul Üniversitesi Su Bilimleri Fakültesi Deniz ve İçsu Kaynakları Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Meriç Albay ise müsilajdan dolayı ilk bulgulara göre patojenlerde bir miktar artış olsa bile insan sağlığı konusunda bir sıkıntıyı görmediklerini belirtti.

Albay, “Zaten pelajik (dipte yaşayan) balıklar ortam bozulduğu zaman orayı terk ediyorlar Göç eden balıklar Karadeniz’e geçti zaten. Küçük balıkların önemli bir kısmı öldü” dedi ve ekledi:

Müsilaj yüzeyden sonra bir süre sonra dipte birikiyor. Orayı ekosistem kabul eden, dipten beslenen balıklar daha tehdit altında oluyor. Bu nedenle tüketmeyin demiyorum ama dip balıklarını (Editör Notu: Mezgit, berlam, barbunya, kalkan, tekir dip balıkları sayılıyor) daha az tüketmek lazım.

Hâlihazırda bir risk görmediklerini ve rahatsız oldukları bir verinin olmadığını söyleyen Meriç Albay, ölçümlerin devam ettiğinin de altını çizdi.

“Bilimde tek bir ölçüm yapıp risk yok demek gibi bir şey yok. O yüzden doğrusu biraz daha çalışmaya devam edip ondan sonra açıklamak lazım ama ilk bulgularda risk görmüyoruz” ifadelerini kullanan Prof. Dr. Meriç Albay, vatandaşlara dip balıklarının daha az tüketilmesi konusunda tavsiye verdi:

Balıkların nereden geldiğini sorsunlar. Örneğin İzmit Körfezi’nde Değirmendere’den sonra balık avı yasaktır yıllardan beri böyle. Oralarda kaçak avcılık yapılıyorsa ona dikkat etsinler ama onun dışında şu an sıkıntı gözükmüyor.

“Karadeniz’de tutulan midyede sıkıntı yok ama Körfez’de kaçak tutulanlar yenmemeli”

Albay, midye konusunda da bir uyarıda bulundu ve “Suyun kirli olduğu iç körfezden (İzmit Körfezi) midyelerin tutulması zaten yasak ama tutulsa bile kesinlikle yenilmemesini öneriyoruz” dedi.

Karadeniz’den gelen midye, ahtapot, karides, yengeçlerin tüketiminde bir sıkıntı olmadığını aktaran Albay, “Marmara’nın diğer bölgelerinde tutulanlarda da sıkıntı yok. Ama Körfez’den gelenlere dikkat. Burada bazen kaçak avcılık olduğunu duyoyoruz. Onun dışındaki yerlerde tutulan omurgasızların tüketilmesinde sıkıntı yok” dedi.

“Balık tüketiminde gıda güvenliği noktasında şu an hala soru işaretleri var”

TMMOB Gıda Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi İkinci Başkanı Aydan Dalbastı, sorumuz üzerine öncelikle Tarım Bakanlığı tarafından bazı analiz sonuçlarının açıklandığını hatırlatarak sözlerine başladı.

Balık avlanan farklı noktalardan ve izinli midye toplama alanlarından alınan örneklerle yapılan analizlerin musilaj öncesinde de yapıldığını belirten Dalbastı, “Müsilaj döneminde de analiz sonuçları paylaşılarak deniz suyunun insan sağlığına uygun olduğu söylendi ama detaylı bir sonuç halkla paylaşılmadı” dedi.

Müsilajın mikrobiyolojik bir problem olduğunu aktaran Aydan Dalbastı, “Deniz suyu kadar, suda yaşayan, büyüyen ve insanların tükettiği deniz canlılarının da farklı noktalardan, farklı zamanlarda ve periyodik olarak analiz edilmesi ve bunların sonuçlarının şeffaf olarak kamuoyuyla paylaşılması gerekiyor” değerlendirmesini yaptı.

TMMOB Gıda Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi İkinci Başkanı, balık sezonu açılmış olmasına rağmen balıkların bünyesinde birikenin toksik veya mikrobiyolojik bir durum olup olmaduğı konusunda net bilgi olmadığını aktardı.

Dalbastı, “Ne gibi analizler ve değerlendirmeler yapıldı? Bu bir soru işareti ve bu da doğal olarak insanları tedirgin ediyor. Balık tüketiminde gıda güvenliği konusunda şu an hâlâ soru işaretleri var” dedi.

Midyeseverler dikkat: “Net bilgi olmaması insanları tedirgin eden bir durum”

Meriç Albay gibi midyeler hakkında bir uyarıda da bulunan Dalbastı, “Deniz diplerinde yaşayan midyeler yapısı itibariyle deniz suyunu süzerek, kirli denizlerde ağır metalleri bünyesine alıyor. Dolayısıyla bu noktada bazı ağır metal birikimi ve çeşitli toksik birikimlerde oluyor. Bu noktada midyelerde soru işareti var. Net bir bilgi olmaması insanları tedirgin eden bir durum” açıklamasını yaptı.

“Balıklarla alakalı farklı periyodlarla analizler yapılması gerekiyor”

Dalbastı, deniz suyunun insanların sağlığına zararı olmadığına dair birkaç ay önce açıklanan analiz sonuçlarına karşın deniz canlıları ve balıklarda bir sefer yapılan analizin yeterli olmayacağını, bu analizlerin farklı bölgelerden ve periyodik olarak yapılarak açıklanması gerektiğini söyledi:

Kovid-19’un ilk günlerinde de etkilerini ve alınması gereken tedbirleri bilmiyorduk. Maske takılsın mı takılmasın mı tartışmaları vardı süreç sonunda belli bir noktaya geldik, yapılan araştırmalarla tedbirler ve tedavi süreçleri çok değişti.

Dolayısıyla müsilajın balıklara olan etkisi de ancak birden fazla yapılacak analizlerin sonucunda anlaşılabilecek bir durum.

“Bazı balıkçılar ve kötü niyetli kişiler, gündelik çıkarları için bu balıkların sağlığa zararının dokunmayacağını iddia etmekte”

İstanbul Çevre Konseyi Kurucu Genel Sekreteri ve denizcilik, su ürünleri uzmanı Zafer Murat Çetintaş, av sezonunun açılmasının ardından yayınladığı bir video mesajıyla uyarılarda bulundu.

Independent Türkçe’ye de konuşan Çetintaş, müsilaj sorununun devam ettiğine vurgu yaparak “Marmara Denizi’nde müsilaj akıntılarla gezmekte. Karadeniz’den Akdeniz’e göç eden balıklar su üstü ve dip balığı olarak ikiye ayrılır. Büyük bölümü Marmara’da dipten beslenmektedir ve daha sonra gitmektedir. Burada beslenen balıkların yenip yenmeyeceğini Sağlık Bakanlığı başta olmak üzere ilgili altı bakanlık ortak ses olarak duyurmak zorundadır” dedi.

Bazı balıkçıların ve kötü niyetli insanların gündelik çıkarlarını düşünerek bu balıkların sağlığa zararının dokunmayacağını iddia ettiğini belirten Çetintaş “Oysa 85 milyon insanın sağlığı söz konusudur aynı Kovid-19’da olduğu gibi. Bu nedenle devletin ilgili makamları günlük olarak tahlileri kamuoyuna verecek bir çalışma içine girmelidir” açıklamasını yaptı.

“Marmara Denizi’nde aynı tas aynı hamam durum devam ediyor”

Zafer Murat Çetintaş, müsilaj sorununa karşın iki aydır Marmara Denizi’nde önlemlerin hayata geçirilmediğini ve “Aynı tas aynı hamam” durumunun devam ettiğini belirtti.

Biyolojik arıtma tesislerinin açılmadığını ve derelerin aynı şekilde akmaya devam ettiğini söyleyen Çetintaş, ” Çocuklar denize girdiklerinde yuttukları su nedeniyle hastanelik oluyor. Pek çok çocuk sağlık sorunuyla karşı karşıya kaldı. Bu nedenle bu konu sadece Çevre Bakanlığı’nın imkanlarıyla halledilebilecek bir sorun değil. Diğer ilgili bakanlıklar cumhurbaşkanlığı koordinasyonunda kalıcı çözümler için adım atmalı dedi.

“Geçici önlemlerle çözüm mümkün değil” diyen Çetintaş, “Gelecek yıl sorun daha da artacaktır. Bu nedenle Anayasa’nın 56. Maddesi gereği vatandaşları da bu konuda duyarlı olmaya çağırıyorum” dedi.

“Çeşitlilik ve miktar açısından bu yıl verimli olmayacak”

Çetintaş, ayrıca yeni sezonda şu ana kadar avlanan balık miktarında ciddi azalma olduğunu da ifade ederek, “Çeşitlilik açısından da miktar açısından da bu yıl verimli olmayacak. Bir yıldır iddia ediyorum. Gelişmeler beni doğruladı” değerlendirmesinde bulundu.

 

Bu Yazıya Tepki Ver


E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir