İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin Bayındır’da açacağı Süt İşleme Fabrikası’nın temel atma törenine katılan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “Deniyor ki ‘Çiftçinin durumu çok iyidir’. Çiftçinin arasına girmez, Saray’dan bakarsan durumunu göremez, anlayamazsın. Bakması lazım. Elin oğluna kazandırıyoruz. Bizim çiftçi niye kazanmıyor? Çiftçinin traktörüne devri iktidarımızda hiçbir güç haciz koyamayacak, tarlasına haciz uygulayamayacak” dedi. Kılıçdaroğlu, “Türkiye’de tarım, 20 yıla yakın süredir küresel tarım şirketlerini istediği gibi şekilleniyor. Yakın zamana kadar atalık tohumlarımızı serptiğimiz vatan toprağına, ithal tohumları ve ilaç diye satılan zehirleri saçıyoruz.” ifadelerini kullandı.
Kemal Kılıçdaroğlu, İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından Bayındır ilçesinde 100 milyon liraya yaptırılan Süt İşleme Fabrikası’nın temel atma törenine katıldı. 8 bin metrekarelik alanda inşa edilecek ve günlük 100 ton süt işleme kapasitesine sahip olacak tesisin, 122 kişiye istihdam sağlayacağı belirtildi.
“Bizim çiftçimiz niye kazanmıyor?”
“Gençliğin umudu Kılıçdaroğlu” sloganıyla kürsüye gelen Kemal Kılıçdaroğlu, çiftçinin yaşadığı sorunlara dikkat çekerek şöyle konuştu:
“Türkiye’yi aydınlığa çıkarmak için önümüzdeki seçimde sandığa ilk kez 6 milyon 300 bin genç gidecek ve oyunu kullanacak. 6 milyon 300 bin genç, Türkiye’nin kaderini değiştirecek. 6 milyon 300 bin genç, Türkiye’ye bereket, demokrasi ve özgürlük getirecek. Üretmek kadar değerli bir şey yoktur. Üretmek, alın teri, kazanmak demektir. Üretmek, bir kentin sokaklarında onuruyla gezmek demektir. Üretmek, el aleme muhtaç olmamak, Türkiye’nin kalkınması, dünyada söz sahibi olması demektir. Üretmek kadar değerli bir şey yoktur. Bize diyorlar ki Batı’nın egemen güçleri, ‘Niye toprağı ekiyorsunuz? Un mu lazım, buğday mı, et mi lazım? Biz verelim. Bizim çiftçimiz kazansın’ diyor. Ya bizim çiftçimiz ne olacak, kazanmasın. Bu kaderi değiştireceğiz. Bu ülkenin kurucusu olan Gazi Mustafa Kemal Atatürk, ‘Çiftçi milletin efendisidir’ der.” Efendiliği bırakmadık, her şey dışarıdan geliyor. Deniyor ki ‘Çiftçinin durumu çok iyidir’. Arasına girmez, Saray’dan bakarsan çiftçinin durumunu göremez, anlayamazsın. Bakması lazım. Elin oğluna kazandırıyoruz. Bizim çiftçi niye kazanmıyor? Yeni bir stratejiyi hayata geçirmeye çalışıyoruz. İktidar değiliz ama inşallah olacağız. Bütün büyükşehir belediye başkanlarımız ve başkanlarımız siz kazanın diye çaba harcıyor. Sizin çocuklarınız daha iyi hayat standardı yakalayacak. Üretimden söz ettim, üretimin değerli olduğundan söz ettim. Bir ülke üretirse güçlenir. Arazi olarak Konya’dan küçük olan Hollanda, yılda 180 küsur milyar dolar tarım ürünü ihraç eder. Bizim ihracatımız ne kadar; 18-20 milyar dolar. Neden? Toprak, çiftçi, güneş deseniz var. Çalışkan insanlar var. Neyimiz eksik? Yanlış siyasetimiz var, siyasetimiz eksik.”
“Her fabrika bir kaledir”
Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli’yi de eleştiren Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
“Bir bakan düşünün, adı Tarım Bakanı. Çiftçiyi şöyle tanımlıyor; ‘Çok çok çalışır, az az kazanır’. Allah aşkına böyle bir tanım duydunuz mu? Çok çalışacak az kazanacak. Daha fazla kazanması lazım. Çiftçinin traktörüne devri iktidarımızda hiçbir güç haciz koyamayacak, tarlasına haciz uygulayamayacak. Adamı perişan etmişsiniz, parasını ödeyemiyor, geliyor traktörünü götürüyorsunuz. Açlığa mahkum ediyorsunuz. Haram yiyenin burnundan fitil fitil getireceğim. İnşallah iktidar olacağız, halkın iktidarını kuracağız. Bankalardan kredilerin faizlerini ilk bir haftada sileceğim. Ne faizi, batırmışsınız zaten adamı. Gelişmiş ülkelerde sabah önce sütçü sizin kapınızı çalar ve kapıya süt bırakır. Çocuklar süt içsin diye. Bizde ise sabahın köründe polis kapıyı çalar, tweet attı diye gençlerimizi içeri alır. İstediğiniz gibi tweet atabilirsiniz, korkmayın. Sabah hiçbir polis sizin kapınızı çalmayacak. Bu memlekete huzuru, barışı, bereketi getireceğiz. Hiçbir çocuğun yatağa aç girmediği bir Türkiye’yi inşa edeceğiz. Hiçbir anne üzülmeyecek, ‘Çocuğum aç’ diye. Güvenin bu kardeşinize Türkiye’yi çağdaş uygarlığın ötesine taşıyacağız. Ahdim var, yeteneğim var, mutlaka sizin desteğinizle yapacağız. Bu tesisi kazandıran Tunç başkanıma çok teşekkür ediyorum. Mustafa Kemal’in bir sözü var: ‘Her fabrika bir kaledir.’ Her fabrika, bizim birilerine el açmamızı engeller. Bir kaleyi de burada hayata geçiriyoruz.”
“Topraklarımıza zehir saçıyoruz”
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer de tarıma destekleriyle ilgili bilgiler verdi. Soyer, şunları kaydetti:
“Tarım, İzmir ve Türkiye’nin can damarı. Ovaları, dağları, uçsuz bucaksız yaylalarıyla Anadolu ve Trakya, binlerce yıldır atalarımızı doyurduğu gibi şimdi de besliyor. Biz korudukça bu topraklar, çocuklarımızın da rızkını verecek. Türkiye’de tarım, 20 yıla yakın süredir küresel tarım şirketlerini istediği gibi şekilleniyor. Yakın zamana kadar atalık tohumlarımızı serptiğimiz vatan toprağına, ithal tohumları ve ilaç diye satılan zehirleri saçıyoruz. Yerli ve milli takım ekonomisi kuruyoruz. İddiamızın tam merkezinde, kurduğumuz yeni kurumlar yer alıyor. Kendi imkanlarıyla Türkiye’de ilk defa tarımsal stratejik planlama sistemini kurduk. Çitçinin kaderine terk edilmediği bir gelecek tesis etmek istiyoruz. Köylümüzün neyi ne kadar ekeceğini, ürününü kime kaça satacağını, günün sonunda ne kazanacağını bildiği planlı bir ekosistem kuruyoruz. Çiğli’de İzmir Tarımı Geliştirme Merkezi’miz, Türkiye’de ilki gerçekleştiriyor. Bu merkezde koordine edilen sistem ile tohumun tarlaya düşme anından satışa, kırsal turizme düşene kadar 6 ayaklı bir eylem planı sunuyoruz.”
“Desteği ikiye katlayacağız”
İklim krizinin Türkiye’deki en ciddi sonucunun su kaynaklarındaki azalma olduğunu vurgulayan Soyer, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Hal böyleyken su kaynaklarının yüzde 77’si tarımsal sulamada kullanılıyor. Vahşi sulama ile üretilen ürünlerden çiftçi yeterli geliri elde edemiyor ve köylerini terk ediyor. Türkiye tarımı, yoksulluk ve kuraklığın içine sürükleniyor. Su kaynaklarını tüketmeyen, atalık tohumları ve yerli hayvan ırklarını destekliyoruz. İzmir’de iklimle uyumlu 5 ürün sınıfı belirledik. Birinci ayak mera hayvancılığı. İkincisi tahıl ve baklagiller. Üçüncüsü zeytin ve zeytinyağı. Dördüncüsü üzüm, incir ve badem gibi susuzluğa dayanıklı meyveler. Beşincisi ise kıyı balıkçılığı. İzmir tarımı ile cefakar üreticinin alın terini Anadolu tarımının genetik mirasıyla buluşturarak güçlü bir tarım ekonomisi inşa ediyoruz. Dökme ürün dönemini kapatıyoruz, katma değerli tarımı destekliyoruz. Kırsaldaki İzmirlilerin ekmeğini büyütüp şehir merkezindeki insanların sağlıklı gıdaya erişimini sağlıyoruz. 100 milyonluk yatırımı, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ‘Efendimiz’ dediği köylülerimize layık olmak için kuruyoruz. İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin tarımsal üretimi desteklemek için son iki yılda tahsis ettiği toplam miktar 906 milyon lira. Bunun üçte biri, bugün temelini attığımız süt işleme fabrikası gibi katma değerli yatırımlarımız. Geri kalanı ise doğrudan ürün alımlarımız, yani ayni destekler. Söz veriyorum, önümüzdeki yıllarda bu desteği ikiye katlayacağız.”