“Bulduğunuz balığı yiyin bir daha zor bulursunuz”

balıkçı sezon
Abone Ol

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Hidrobiyolog Levent Artüz, “Sofralara gelen balıklar için ‘sağlıklı mı?” sorusuna cevap vererek, “Ağaç kurudu üstündeki son meyveleri yiyorsunuz” dedi.

İzmit Körfezi’nde binlerce ölü denizanasının kıyıya vurmasının doğanın verdiği bir sinyal olarak gören Artüz, Marmara Denizi’nde yaşanan kirliliğin Çanakkale ve Boğaziçi ile hem Karadeniz’i hem de Ege Denizi’ni etkilediğini ifade etti.

18 Ekim’de Kocaeli’nin İzmit Körfezi’nde sahil şeridinde sabah yürüyüşüne çıkan vatandaşlar sahile vuran binlerce ölü denizanası ile karşılaşmıştı. Sahildeki ölü denizanalarını görenlerin aklına bir kaç ay önce Marmara Denizi’nde yaşanan müsilaj felaketi geldi. Konu hakkında Halk TV’ye konuşan Marmara Çevresi İzleme Projesi Yöneticisi Hidrobiyolog Mehmet Levent Artüz İzmit Körfezi’nde görülen denizanası ve balık ölümlerinin nedeninin Marmara Denizi’ndeki kirlilik olduğunu söyledi. “Felaketin ayak seslerini duyuyoruz” diyen Artüz bu sene sofralara gelen balıklar için de “Bir ağacımız var ve kurumak üzere. Belki de son defa meyve vermiş. Daha ne diyeyim, bulduğunuzu yiyin, bir daha zor bulursunuz” dedi.

Levent Artüz’ün sorulara verdiği cevaplar şöyle:

İzmit Körfezi’nde yaşanan denizanası ve balık ölümlerinin nedeni nedir? Bu ölümlerin sonucunda neler yaşanacak?

-Tek nedeni var o da Marmara Denizi’nin kirletiliyor olması. Ölüp karaya vuran denizanaları pelajik yani üst su kütlesinde yaşayan canlılar. Kirlilik belirli bir seviyeye geldiğinde dayanabilen canlılar ortamda kalıyorlar, dayanamayanlar ya ölüyor ya da o ortamı terk ediyorlar.



Denizanalarının hareket kabiliyetleri sınırlı, hızlıca ortamı terk edemedikleri için ölüyorlar, boğuluyorlar ve kıyıya vuruyorlar. Bu durumu yaratan da ek kirletici yükü olarak 2020 Kasım-Aralık ayında Tekirdağ açıklarından deşarjına başlanan, dünyanın en kirli akarsularından biri olarak kabul edilen Ergene Nehri’nin kirletici unsurları. Bu beklenen bir sonuç bunu 2013 senesinde hem MAREM gurubu olarak biz söyledik, hem de T.C. Orman Bakanlığı Marmara Denizi Kirlilik raporunda bu sonuçla karşılaşılacağı belirtiyor. Bakanlık açıkça Ergene Deşarjı başladığında kirlilik yükü 3,5 kat artacak diyor. Bu kadar açık bir durumda başka bir neden aramak beyhude.

Bu ölümlerin sonucunda neler yaşanacağını geçmişe bakarak tahmin etmek mümkün. Bu “ölümlerin doğal olduğu” söylenecek, “kirlilik ile hiçbir ilgisi bulunmadığı” söylenecek, “yağmurdan”, “mevsimden”, “rüzgârdan” olduğu söylenecek, Marmara Denizi kirletilmeye devam edilecek.

“Karadeniz için çok ciddi bir tehlike var”

Toplu balık ölümleri başka nerelerde görülecek? 3 tarafı denizlerle çevrili olan ülkemiz artık 3 tarafı ölü denizlerle mi çevrili olacak? Kısa ve uzun gelecekte bizi neler bekliyor?

Balık ölümleri diyoruz ama iş sadece balıklarla bitmiyor. O ortamdaki canlıların büyük bir bölümünü de kaybediyoruz. Marmara Denizi genelinde kitlesel canlı ölümleri özellikle de Ergene Deşarjı’nın başladığı dönemden hemen sonra yaygın olarak gözlenmeye başladı. İlk önce Ocak ayında Tekirdağ bölgesinde gördük, Şubat ayı gibi Şarköy-Gelibolu hattında gördük, Haziran ayında Silivri-Kumburgaz hattında gördük ki buna da “yengeç ölümleri” adını verdik. Marmara Denizi’ni inatla gittikçe artan bir tempoda kirletmeye devam ettiğimiz takdirde bu ve benzer olguları hiçbir canlı geride kalmayanadek Marmara Denizi’nin farklı bölgelerinde görmeye devam edeceğiz.

“Bizim zarar verdiğimiz Marmara Denizi artık bize zarar verecek”

Yine bu şekilde Marmara Denizi’ni bir arıtma tesisinin içindeki “çökertme havuzu” olarak kullanmaya devam ettiğimiz takdirde, Boğaziçi ve Çanakkale boğazı vasıtası ile çevre denizlere yapacağımız deşarjlar sonucu bu denizlerimizi de kaybedeceğiz. İlk önce de topun ağızında olan Karadeniz. Karadeniz özgün yapısı ve kapalı bir havza olması dolayısı ile çok ciddi tehlike altında.

Görünen o ki, uygulamalara ısrarla devam ettiğimiz takdirde bir gelecekten bile bahsetmek olanaksız. Bu güne kadar Marmara Denizi özelinde biz ona zarar verdik, o da bize zarar vermeye başlayacak.

“Felaketin ayak seslerini duyuyoruz”

Marmara Deniz’inde son durum nedir? Müsilaj dibe mi çöktü? Temizlendi mi? Bir an gündem oldu şimdi unutuldu mu?

Marmara Denizi’nde son durum, geçmişte de olduğu gibi, bir önceki durumdan çok daha kötü. Zaten nasıl olabilir ki? Aynı eylemlerde bulunup, farklı sonuçlar beklemekten vazgeçmemiz gerek. Müsilaj üzerinde duruluyor ama ana sorun Marmara Denizi’nin kirletiliyor olması. Müsilaj organik bir nihai ürün. Eninde sonunda bakteriyolojik olarak parçalanacak. Bir kısmı da bakteriyolojik parçalanmaya uğradı bile. Ancak parçalanma hızı çok yavaş. Sebebi de ortamda çözünmüş oksijenin çok ama çok az olması. Yine de belirli bir sürede parçalanacak anca bunu parçalayan bakterilerin oluşturacağı biyokütle de bundan sonraki felakete temel oluşturacak. Hatta bu felaketin ayak sesleri duyulmaya başladı bile. Bir diğer etkisi ise kimyasal etkisi, parçalanma ürünleri, oksidasyon dolayısı ile ortamdaki çözünmüş oksijeni bitirmesi ve büyük kütlesel organik birikim sonucu oluşan çürüme.

Bizler deniz yüzeyinde gördüğümüz yapı üzerine yoğunlaşıyoruz ama gerçekte müsilajın ne olduğundan bile bihaberiz! Bu olgunun deniz içerisinde çok farklı evreleri var ve bu evreler belirli şartlar altında bir diğerine dönüşüyor. Örneğin “yalancı taban” bir katmanda yoğunlaşan yapının deniz tabanı gibi davranması, “bulut” bulut şeklinde kümeler, “kuşak” belirli derinliklerde birbirine paralel uzanan yoğunlaşmalar, “süspansiyon” su içinde zor görülen ancak varlığını dağınık olarak sürdüren safha ve bizim ilgilendiğimiz “örtü” adı verilen su yüzeyindeki oluşum. Ayrıca bunlardan farklı safhaları da var. Bu ve burada belirtmediğim fazlardan en az birini Marmara Denizi tüm su kütlelerinde, tüm derinliklerde halen izlemek mümkün, hem de en derin noktası olan 1272 m derinliğe kadar.

Unutulma işine gelince. Marmara Denizi 32 senedir her sene kirletildiğini bize hatırlatacak bir sinyal verdi. Bunun en sonuncusu da üzerine konuştuğumuz müsilaj olgusu. Biz unutsak da yakında kendini tekrar hatırlatacak.

“Bu yediğiniz son balık olabilir”

Balık sezonu açıldı balıklarımız sağlıklı mı? Bu kış şüphe duymadan balık yemek mümkün olacak mı?

Bu durumu şöyle anlatayım. Bir ağacımız var ve kurumak üzere. Belki de son defa meyve vermiş. Biz ağaca bakmadan” bu meyveler sağlıklı mı?” diye soruyoruz. Meyveler sağlıklı da, ağaç kuruyor. Ben bu tipten soruları soranları mahalle yanarken saç fırçasını arayanlara benzetiyorum. Daha ne diyeyim, bulduğunuzu yiyin, bir daha zor bulursunuz.

Bu Yazıya Tepki Ver


E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir