Deva Partili Erhan Erol: “Herkes ‘İyi ki bu trenden inmişim’ diyor”

erhan erol 2
Abone Ol

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Deva Partisi İstanbul İl Başkanı Dr. Erhan Erol, gerçektivi‘de “Ali Tarakcı ile GÜNDEM” programına katılarak güncel siyasete, DEVA Partisi’nin siyasetin gündemindeki konulara yaklaşımına ve altılı ittifak olarak tanımlanan muhalefet blokunun gelecek seçimlere ve birleşme söylentilerine ilişkin politikasını aktardı.

Gelecek Partisi ile DEVA Partisi’nin yakınlaşması konusunda açıklamalarda bulunan Erol, “Tansu Çiller ile Meral Akşener’in birleşme ihtimali ne kadar yüksekse DEVA Partisi ile Gelecek Partisi’nin birleşme ihtimali de o kadar yüksektir.” dedi.

Siyasi gündemle ilgili Ali Tarakcı‘nın sorularını yanıtlayan Deva Partisi İstanbul İl Başkanı Dr. Erhan Erol’un programdaki yanıtları:

“ALİ BEY’İN İKNA KABİLİYETİ SAYESİNDE SİYASETE DÖNDÜM”

Ali Babacan’ın ikna kabiliyeti sayesinde siyasete döndüm. Öncelikli neden bu idi ve tabii Türkiye’nin tahmin etmediğimiz kadar kötüye gitmesi… Kendinde sorumluluk hisseden ve bu ülke için bir şey yapacağına inanan pek çok insan gibi elimden geleni yapmaya inandığım için siyasete döndüm. 7 Aydır Deva Partisi İstanbul İl Başkanı’yım. Deva Partisi kuruluş aşamasından sonra, seçime katılma hakkı kazanabilmek için Anadolu’da teşkilatlanmayı daha hızlı yapacağını düşünerek Anadolu teşkilatlanmasını önemsedi. Bu, hızlı bir şekilde tamamlandıktan sonra İstanbul teşkilatına yöneldi. Ben geldiğimde 24 geçici yönetim atanmıştı. Partinin sadece 480 üyesi vardı ve hiçbir kongre yapılmamıştı. Biz, 7 ay içerisinde Silivri dışındaki tüm ilçelerin yönetimlerini atadık. Silivri’de de çok fazla aday var ancak Silivri’nin yapısına uygun adayı bulamadık. İstanbul İlçelerinin yarısında kongremizi yaptık, yarısında da Mayıs sonuna kadar tamamlayacağız.

“TAYYİP BEY’LE İLK TANIŞTIĞIMIZDA NELER KONUŞTUĞUMUZU HATIRLIYORUM”



AK Parti’nin ilk zamanlarında ben de çok iyi şeyler yapıldığına inanıyorum. Zaten o kadar farklı görüşten insan içeriden ya da dışarıdan destekliyordu ki, şu anda hapiste olan yazar, entelektüel vb isimlerle “Türkiye için ne yapabiliriz” sorusunu konuşuyorduk. İdeolojik yaklaşımlarımız yoktu, ana hedefimiz demokrasiydi, bu ülkenin kalkınmasıydı. Ben Tayyip Bey’le ilk tanıştığımızda neler konuştuğumuzu da hatırlıyorum ama özellikle 2010’dan sonra iş hızla kötüleşmeye başladı. Zaten ben 2011 yılında bir daha aday olmayacağımı ilan ettim. Sonrasında da bıraktım. 2006 nüfus sayımında Türkiye’nin en büyük ilçesi olan, nüfusu Türkiye’nin 58 ilinden daha fazla olan Gaziosmanpaşa’yı 10 yıl yönettikten sonra bıraktım. Güzel şeyler yaptık, kentsel dönüşüm yasası çıkmadan kentsel dönüşümün öncülüğünü yaptık.

“TÜRKİYE’Yİ BÖLGENİN PAKİSTAN’I YAPMAYA ÇALIŞIRLAR”

Türkiye ciddi anlamda kötü bir yere doğru gidiyor; hukuk açısından, ekonomik açıdan kötü bir yere gidiyor. Biz yıllar evvel, “Eğer Kuzey Irak, Kuzey Suriye gibi yerler Afganistan gibi dönüşümlere uğrarsa, Türkiye’yi bölgenin Pakistan’ı yapmaya çalışırlar. Türkiye’de hukuk alanındaki kayıplarla birlikte iktisadi kayıplar da oldu. Bunlar birlikte değişirler; Demokrasi geliştikçe ekonomi gelişir, ekonomi geliştikçe demokrasi gelişir. bir taraf düşmeye başlayınca diğeri de düşüyor. Etrafımızdaki pek çok insan yurt dışına kaçmayı düşünüyor. Ben siyaseti bırakıp Ayvalık’a yerleştim. Baktım ki oradaki dostlarım da Türkiye’den gitmeyi düşünüyor. Türkiye nereden nereye geldi. Ben 200 yıl evvel Kırım’dan gelmiş bir ailenin çocuğuyum. Burası benim son vatanım. Ben başka bir yerde yaşamak istemiyorum. Burada mücadelemi sonuna kadar yapacağım. Burası benim toprağım ve buradan kaçmak gibi bir hayalim yok.

ALI BEY’İN TÜRKİYE İÇİN ŞANS OLDUĞUNA İNANIYORUM

Bir ekip, Türkiye için çok değerli insanlar kendi aralarında bir araya geldi. Bunlar Ali Bey’e ve hedeflere inanarak bir araya geldiler. Ben de Ali Bey’in Türkiye için şans olduğuna inanıyorum. Ali Bey’in nezaketi ve bilgisi. Ali Bey’e genellikle sadece ekonomi konuştuğu yönünde eleştiriler geliyor ancak ben Ali beyle konuştuğumda eğitimden sağlığa ve hukuka kadar bilgisine ve çözümcü yaklaşımına hayran kaldım. ali bey bu ülke için değerli bir insan. Yeterince tanındığını ve fark edildiğini düşünmüyorum. Türkiye’nin bütün sorunlarıyla ilgili çok makul, çok uzlaşmacı çözüm projeleri var. Dünyayla entegre, Avrupa ile Amerika ile sürekli diyalog içinde olan dünya insanı bir lider. Bugün, kim Türkiye’nin geleceğine en büyük katkıyı sağlar derseniz ben Ali Babacan derim.

DEVA Partisi Türkiye’de iki yılda gelebileceği yere geldi. Türkiye’nin bu dönemi, insanların siyasetten en fazla uzaklaştığı, soğuduğu ve hatta nefret ettiği bir dönem oldu. böyle bir dönemde, ben 7 ay önce genel Başkanımla sokağa çıkarken çok endişeliydim. Ali beyle “CHP’nin kalesi” denen yerlere de girdik, “AK Parti’nin kalesi” denen yerlere de girdik. Ben ona olan teveccühü hayretler içerisinde gördüm. Ali Bey’in nezaketi, tavrı, kışkırtıcı sorulara verdiği yanıtlar, tutamayacağı sözler vermemesi benim zihin yapıma da uygun ve Ali Bey’le İstanbul sokaklarında çok kolay siyaset yapıyorum. Her yeni gittiğimiz yerde ilgili daha da artıyor. Sonradan fark ettik ki geçen zamanda Ali Bey’e olan ilgi yükseliyor. Beşiktaş gibi bir ilçede meydandan 40 metrelik mesafeyi 1,5 saatte yürüyemedik. Herkes fotoğraf çektiriyor, selam veriyor. Kaç lider bunu başarabilir?

BAKANDAN GELEN TALİMATI, “CUMHURBAŞKANI FARKLI TALİMAT VERDİ” DİYE YERİNE GETİRMEYEN GENEL MÜDÜR

Özellikle başkanlık sisteminden sonra Türkiye çok hızlı düşmeye başladı. Müthiş antidemokratik bir yönetim yapısı var. Basit bir örnek vereyim, bakanlık yapmış bir dostumuz bana itiraf etti, dedi ki, “Genel müdürümü aradım, bir talimat verdim. Genel müdürüm bana ‘Yapamam’ dedi. Ne demek yapamam dediğinde genel müdür ‘Daha evvel Cumhurbaşkanı aradı, tersini yapmamı söyledi’ dedi. Türkiye bugün böyle yönetiliyor. Benim gibi daha önce AK Parti’de siyaset yapmış herkes de bunları çok kolay duyuyor. Bu kadar büyük yetkileri olan Cumhurbaşkanı, kendi alanının dışında, ilgilenmemesi gereken konularla o kadar çok ilgileniyor ki, doğal olarak ilgilenmesi gereken konularla da ilgilenemiyor.

HERKES “İYİ Kİ BU TRENDEN İNMİŞİM” DİYOR

-Külliye’de eski milletvekilleriyle yapılacak toplantıların beklenen ilgiyi yaratması- mümkün değil. (Erdoğan’ın bu trenden inen tekrar binemez sözüne atfen) -Tanıdığım- herkes “İyi ki bu trenden inmişim” diyor. Şöyle örnek vereyim. 2016 yılında, ‘herhangi bir bakan değişecek’ deseydiniz ve siyaseti takip edenlere ‘yerine kim gelir?’ diye sorsaydınız, size en az 10-15 tane güçlü isim sayardı. Bugün ise kimsenin tanımadığı ya da emin olmadığı birileri geliyor. Örneklerini yaşıyoruz. Bu durumun bir başka yansıması daha aşağıda, teşkilatlarda da var. 15 Yıl önce ilçe teşkilatındaki birisi ‘seçim zamanı bakan yanıma gelirdi, ben ‘bunu niye yapmıyorsunuz?’ diye sorardım. Şimdi bakanı milletvekili görmüyor. Bakan Ankara’dan atanıyor. Ben kime hesap soracağım? Vatandaş bana soruyor’ diyor.

AK PARTİ İÇERİSİNDE “IKTİDAR DEĞİŞİRSE BİZE HESAP SORULUR” KAYGISI VAR

(AK Parti içerisinde ‘iktidar değişirse bize hesap sorulur mu’ kaygısı var mı? sorusuna) Var, ciddi var. Özellikle iktidarda, yönetim kademelerinde bulunanlar, bakanlar, üst düzey kamu idarecisi olanlar. herkeste bu endişe var. Bu korku onların gerçekçi ve akılcı adım atmalarını engelliyor. Biz hep şunu söylüyoruz: Muhalefet diline dikkat etmeli ki AK Parti’den kopacak insanlar tam tersine orada kalmasın. Hesap sorulması talebinde “Bunu hukuk yoluyla, hukukun içinde kalarak yapacağız” dersek bu anlamlı olur.

MHP’Lİ İSİMLERE YÖNELİK KASET KUMPASI İÇİN BİR ESKİ BAKAN NE DEDİ?

28 Şubat dönemine ilişkin yapılacağı belirtilen MASAK-BDDK soruşturmasına ilişkin) Bunu 15 yıl önce yapsaydınız, toplumun yüzde 60-70’i buna inanırdı. Bunu bugün yaparsanız, kamuoyunun, AK Parti oy verenlerinin bile dahil oluğu yüzde 80’i buna inanmaz. Bu inandırıcı olmaz. Bunu siyasi manevra olarak değerlendirirler. Son zamanlarda benzerleri çok olduğu için, çok ağır suçlar isnat edilen insanların birkaç ay sonra dışarı çıktıklarını gördük, bu insanların suçluluğuna dair kamuoyunda olumlu bir kanaat olmadığını bildiğimiz için… Bugün bunu yaparlarsa… Bir bakan arkadaşımız yıllar evvel bana bir şey anlattı. MHP’nin barajı aşamadığı bir dönemde MHP’li milletvekillerinin videoları, kasetleri çıktı. O bakan arkadaş dedi ki ‘Ben sayın başbakanı uyardım. Bunlar çok sıkıntılı, bunlar üzerinden siyaset yapmayalım. Benim annem bile bana dedi ki ‘Sizinkiler yapmıyor mu?’ Bu videolar demiş, sizinkiler yapmıyor mu? İşte o kasetler MHP’ye barajı aştırdı. Sizin karşı tarafı suçlamak için kullandığınız argümanlar sizin aleyhinize işler. Hele bugün, hükümetin yaptığı her hamle karşı tarafı suçlayıcı her hamle tam tersine kendisine olan güveni daha da düşürüyor.

NUREDDİN NEBATI’NİN DEVLETİ VE DEVLET BÜROKRASİSİNİ ÇOK İYİ TANIDIĞI KANAATİNDE DEĞİLİM

(Nureddin Nebati’nin yurt dışında bürokrasiye yönelik sözleri üzerine) İnsanlar bilmedikleri konularda çok çabuk kanaat ifade ediyorlar. Ben Nureddin Nebati’nin devleti ve devlet bürokrasisini çok iyi tanıdığı kanaatinde değilim. Bizim zamanımızda il yönetimindeydi. Bence maksadını aşan ifadeler kullanmış. Bu ülkenin bürokrasisini hafife alırsanız, sonuçlarını, tarihte birçok kişinin yaşadığı gibi yaşarsınız. Biz güçlü bir imparatorluk geleneğinden geliyoruz ve güçlü bir bürokrasimiz vardır. Kimse bürokrasiyi hafife almasın. Çoğu zaman, eleştirdiğimiz o bürokratlar belirli şeylerin ayakta kalmasını sağladılar. Siyasiler gelir gider ama bürokratların çoğu kalır. Osmanlı’nın son döneminde, isyanlara karşı hep damatları, akrabalarını, yakınlarını üst düzey bürokratik yerlere getirdiler, paşa yaptılar, kendilerinin daha iyi korunacağını düşünerek. İsyan çıktığında, sarayda yaşayanları önce o paşalar teslim etti. “Biz bunlardan değiliz”i ispat için. Eğer bürokraside, kendine yakınları göreve getirir, “yarın bir gün bunlar bizim için çalışır” diye düşünüyorsanız, tam tersine sizi ilk önce onlar ispiyonlar kendilerini kurtarmak için.

Bu dönemde hükümet bir seçim yasası değişikliği yapıyorsa, bunu Türkiye’nin modernliği, şeffaflığı, demokrasisi için yapmadığını herkes bilir. Bu ülkenin tarihinde, seçime yakınken, seçim yasası ile ilgili değişiklik yapan her hükümet seçimi kaybetti. Tarih tekerrür ediyor. İstanbul seçimlerinde yaşadık. Seçime itiraz edildi, o dendi, bu dendi, 2. seçimde belki oy vermeyecek insanlar da oy verdi. Türk milleti, bu ülkenin insanları bu konularda çok hassastır. Der ki “Niye yaptı bunu?” ve işkillenir ve bunu unutmaz.

DEVA PARTİSİ’Nİ İYİ ANLATAMIYORUZ

Ben DEVA Partisi ile Gelecek Partisi’nin birlikte, çatı parti altında seçime girme olabilirliğini çok düşük görüyorum. Tansu Çiller ile Meral Akşener’in birleşme ihtimali ne kadar yüksekse DEVA Partisi ile Gelecek Partisi’nin birleşme ihtimali de o kadar yüksektir. Benim birleşmeden kastım ana birleşme değil, böyle bir seçim ittifakı. Biz DEVA Partisi’ni iyi anlatamıyoruz, bu bizim eksikliğimiz. DEVA Partisi’nin ve Gelecek Partisi’nin bir teşkilat organizasyonuna katıldığınızda iki partinin ne kadar farklı parti olduğunu görürsünüz. Bizler çok farklı partileriz. Yönetim şeklimiz bambaşka, bakışımız bambaşka. Ahmet bey ve Ali Bey’in geçmişte AK Parti’de siyaset yapmış olmalarından, “Bunlar benzer yapılar, bir araya gelirler, birlikte, ittifak halinde seçime girerler” sonucu çıkmaz. Seçim ittifakı başka bir şey ama sadece Gelecek Partisi ile DEVA’nın olduğu bir yapı değil. O tarafta daha ideolojik bir yapı var. Bizde öyle bir yapı yok.

TAYYİP ERDOĞAN SAYILARI ÇOK İYİ DEĞERLENDİRİR

İki tane ana sıkıntı var; Millet İttifakı’nı oluşturan İYİ Parti ile CHP’nin toplamı hükümeti devirmeye yetmiyor. Burada özellikle yüzde 20 civarında bir kararsız seçmen var. Bunların ciddi bir kısmı geçmişte AK Parti’ye oy vermiş ancak daha temelde eski DYP-ANAP misyonundan gelen bir yapı var. Bunları kim kazanabilirse, önümüzdeki dönemdeki seçimi kaderini onlar belirler. CHP bence çok olumlu bir strateji geliştirmesine rağmen oyunu yükseltemiyor. Siyaset bir hesap işidir. Yıllar evvel Tayyip bey, Süleyman Soylu ile Numan beyi partisine katmak için hamle yaptığında o gün AK Parti’de olanlar “Yahu bunların yüzde 0.5 bile popülaritesi yok. Ne ihtiyacımız var?” dediler ancak Cumhurbaşkanı yüzde 0.5 ile seçildi. Tayyip Erdoğan sayıları çok iyi değerlendirir. Bugün de muhalefet hesabını doğru yaparsa, burada İYİ Parti ve CHP’nin bugünkü oylarıyla yetmez. Dolayısıyla o kararsızlardan oy alabilecek partilere ihtiyaçları var. Tekrar belirteyim, bizim teke tek Gelecek Partisi ile bir ittifak kurmamız mümkün değil ama altılı ittifak ihtimali her zaman açık.

MUHAFAZAKAR BLOK DÜŞÜNCEMİZ YOK

Son seçim yasası teklifi net önümüze geldiğinde, ona bakarak biz gelecekte tek başımıza bile seçime girebiliriz. Bizim gündemimizde bu da var. DEVA Partisi’nin 4. İttifak içinde görmüyorum. Biz eğer ittifak olacaksak şu andaki yapıda ittifak olabilir ama ayrı bir “Muhafazakar blok” gibi bir yapı bizim hiç düşündüğümüz bir şey değil. DEVA Partisi henüz iki yıllık bir parti ve iyi aşamalara geldi. Her geçen gün hem bizim anketlerimizde hem de temaslarımızda yükselmeyi görüyoruz. Çok kaliteli insanlardan oluşmuş bir parti ve Türkiye’ye değer katacak bir ekibi var. Her alanda projelere hazır bir ekip. Biz güçlendirilmiş parlamenter sistem önerisini düşünün biz bir sene önceden hazırlamıştık zaten. Masaya koyduk ve herkesin mutabakata vardığı bir metin çıktı. Önümüzdeki seçim için Ali beyle çalışmalarımıza devam ediyoruz. Bizi izlemeye devam etsinler.

Bu Yazıya Tepki Ver


E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir