Esra Elönü’nün “Arafta Sorular” programına katılan AK Parti Merkez Karar ve Yönetim Kurulu (MKYK) üyesi avukat Mücahit Birinci, İstanbul Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’na verilen hapis cezasına ilişkin konuştu. Birinci, cezanın artırılacağı yönündeki iddiaları doğru bulmadığını da aktardı.
Kararda 4 usuli maddenin eksik olduğunu vurgulayan Birinci, 2 yıl 7 ay 15 olarak belirlenen cezanın yanlış hesaplandığını söyledi.
Mücahit Birinci, şöyle devam etti:
“Herkesin farklı yöntemleri olabilir, ceza verme noktasında. İndirim ise indirim noktasında bir takım takdirler kullanılabilir cezada. Savcının neden istinaf ettiğini görebiliyorum bir hukukçu olarak. Ekrem İmamoğlu’nun eskiden sözcülüğünü yapan şahsa cevap oldun. Adeta sayın savcı cezayı yeterli bulmamış cezayı artıracaklar diye tezvirat yaptılar ya böyle bir hal yok.
“İstinaftan yüzde yüz döner diye bir şey söylemem”
Benim gördüğüm 4 usuli bir madde eksiklik var benim kanaatime göre kararda. Sayın savcı da bunu görmüş olacak ki istinaf yetkisini kullanmıştır. İstinaftan yüzde yüz döner diye bir şey söylemem. Ortaya koyacağım şeylere dikkat ederim. En bariz bana göre savcının istinaf ettiği sonuç cezada belki bir hesap hatası gibi bir şey gözüküyor. Sonuç ceza, hesap edilen en son ceza.
“Cezanın 1 yıl 19 ay 15 gün olması lazım”
Kanaatime göre 1 yıl 19 ay 15 gün olması lazım. Arada 5 gün var, 5 gün fazla yani takdir edilen ceza. Bu hesabın bu şekilde yapılmış olması gerektiğini düşünüyorum. Sayın savcı da bunu görmüş olacak ki cezayı istinaf etti. Cezayı artırma noktasında bir hadise yok. Benim düşüncem şu, bunun hukuki tarafını tartışırız biz hukukçular ancak bunun hukuki tarafı önemli değil ki onlar için.
“Kararı eleştirebiliriz ama kararla bağlıyız”
Büyük ihtimalle bunun istinaf ve Yargıtay’dan döneceğini hukukçuları ona söylemiştir. Bu kararın büyük ihtimalle istinaf ve Yargıtay bozmasına uğrayacağını söylemişlerdir. Şimdi burada dikkat edilmesi gereken şey şu; Kararı eleştirebiliriz ama kararla bağlıyız. Kararı eleştirebiliriz ama o kararı veren değerli yargıçlara bühtanda bulunamayız, o kararı veren değerli yargıçlara hakaret edemeyiz. Kanun yollarını tanımıyoruz, mahkemeyi de basarız diyemeyiz. Kararı eleştirirsek üst mahkemeleri götürürüz.
Siz böyle bir şeyle bana gelseniz büyük ihtimalle ‘Bozulur, panik yapmanıza gerek yok üst mahkemeye gidelim’ derim ama şunu demezdim ‘Sevinin çak yapın hadi sarılalım’.”