AB Türkiye Delegasyonu Başkanı Nikolaus Meyer-Landrut: “Kanunun koruduğu ile İstanbul Sözleşmesi’nin korumaya çalıştıkları arasında bazı farklılıklar var”

Meyer-Landrut
Abone Ol

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Avrupa Birliği (AB) Türkiye Delegasyonu Başkanı Nikolaus Meyer-Landrut, Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararını üzüntüyle karşıladıklarını belirtti. Landrut, “Maalesef bazı açıklar var kanunda. Kanunun koruduğu ile İstanbul Sözleşmesi’nin korumaya çalıştıkları arasında bazı farklılıklar var. O farklılıkların da ele alınıp kapatılması gerekir” dedi. İsveç’in Ankara Büyükelçisi Staffan Mikael Herrström ise, “Kadınların güçlendirilmesi, bir toplumun büyümesi, gelişmesi anlamına geliyor. Sadece ekonomik açıdan da değil. Dolayısıyla erkeklerin değişmesi gerek. Burada bulunan tüm erkekler için geçerli diye düşünüyorum. Hepimizin sorumluluğu var. Toplumsal cinsiyet eşitliğini ve kadınları desteklemeliyiz” diye konuştu.

AB Türkiye Delegasyonu, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü kapsamında bu akşam Bilkent Üniversitesi’nde bir panel düzenledi. Okan Bayülgen‘in moderatörlüğünü yaptığı panele AB Türkiye Delegasyonu Başkanı Büyükelçi Landrut, İsveç’in Ankara Büyükelçisi Herrström, klinik psikolog ve psikoterapist Prof. Dr. Ceylan Daş ve Hacettepe Üniversitesi’nden Doç. Dr. İlknur Yüksel Kaptanoğlu katıldı. Panelde katılımcılar özetle şöyle konuştu:

“Kadına yönelik şiddetle mücadele küresel bir mesele”

Büyükelçi Meyer-Landrut: “AB için bu konunun neden önemli olduğundan bahsetmek istiyorum. AB için kadına yönelik şiddetle mücadele küresel bir mesele. Küresel bir sorun. Hem üye devletlerimiz nezdinde bir sorun, dünya çapında hakkında vaazlar verdiğimiz bir konu değil. Tedbirler almamız gerekiyor. Bu mücadeleyi küresel anlamda da yürütüyoruz.  

İstanbul Sözleşmesi’nden bahsettiniz. Bunu önceden de belirtmiştim. Türkiye bu Sözleşme’den çekildiği zaman çok üzüntü duyduk. Bunu esefle karşıladık. Çünkü bu, farkındalığın arttırılmasını sağlıyordu ve bu konudaki tedbir ve korumaları da arttırıyordu. Evet, Türkiye’de bir kanun var. Kanunlar uygulandığı ölçüde iyidir. O yüzden onların uygulanması gerekir ki koruma sağlayabilsinler. Kendi açımdan şunu belirtmek isterim ki, maalesef bazı açıklar var kanunda. Kanunun koruduğu ile İstanbul Sözleşmesi’nin korumaya çalıştıkları arasında bazı farklılıklar var. O farklılıkların da ele alınıp kapatılması gerekir. 

Kadına yönelik şiddetle mücadelenin temeline baktığımız zaman toplumsal cinsiyet ve kadının güçlendirilmesini ele almalıyız, ekonomik, sosyal ve politik alanda güçlendirilmesini ele almalıyız. AB olarak bu zaten bizim programlarımızın bir parçası.” 

“Şiddetin erkekler tarafından uygulanmasından utanç duyuyorum”

Büyükelçi Herrström: “O zamanlar, İsveç’teki kadınların sadece yüzde 30’u istihdamda yer alıyordu. Hem toplumsal cinsiyet eşitsizliği hem de toplumsal cinsiyete dayalı şiddet açısından bir kadının ekonomik bağımsızlığı çok önemli. Eğer bir kadın, ekonomik olarak bağımsız ise, ‘Benim gelirim, kaynaklarım var’ diyebiliyor. Bu gerçekten çok büyük bir değişiklik getirdi. Kadının istihdamda yer alması büyük değişiklik getirdi ülkeme. 



İsveç’i bir başarı ülkesi anlatıyorum ama her şey çok iyi diyemem, çok korkunç toplumsal cinsiyete dayalı şiddet örnekleri de var. Ama kadınların ekonomiye katılması büyük bir değişiklik getirdi.  

Ben bir erkek olarak, şiddetin erkekler tarafından uygulanmasından utanç duyuyorum. Tabii her erkek şiddet uygulamıyor. Ama sıklıkla erkekler uyguluyor, pek çok erkeğin değişmesi gerekiyor. Aslında toplumsal cinsiyet eşitsizliği bizim faydamıza olduğu için de değişmeli.  

Kadınların güçlendirilmesi, bir toplumun büyümesi, gelişmesi anlamına geliyor. Sadece ekonomik açıdan da değil. Dolayısıyla erkeklerin değişmesi gerek. Burada bulunan tüm erkekler için geçerli diye düşünüyorum. Hepimizin sorumluluğu var. Toplumsal cinsiyet eşitliğini ve kadınları desteklemeliyiz.  

Türkiye ile terörizmle mücadele konusunda yakın bir iş birliği içindeyiz. Finlandiya da dahil olmak üzere. Ama ben bu noktada toplumsal cinsiyetin ekonomik açıdan sağladığı faydalara değinmek istiyorum. Dünya Bankası, ‘Toplumsal cinsiyet eşitliği akıllı ekonomi demektir’ ifadesini kullanıyor. Bu gerçekten doğru. Çünkü toplumsal düzeyde yapılan tahminlere göre, kadınların istihdamda daha fazla yer almasının büyüme üzerindeki etkisi oldukça güçlü.” 

“Şiddetin bir insan hakları ihlâli olduğunu söylememiz gerekiyor”

Doç. Dr. İlknur Yüksel Kaptanoğlu: “Türkiye’de kadına yönelik şiddetle mücadele için bir yasamız var, 6284 sayılı yasa 2012’de yürürlüğü girdi. Bu alanda önemli gelişmelerin ve yasal düzenlemelerin olduğunu söylemek de mümkün. Diğer taraftan da bu konudan bahsederken İstanbul Sözleşmesi’nden bahsetmiyoruz. Biliyorsunuz, Türkiye’nin ilk imzacı olduğu ve Türkiye’de imzalanan Sözleşme’den 2021 yılında çıktık.  

Cinsel, fiziksel şiddet, ısrarlı takip ve çocuk yaşta evlilikler de bir şiddet biçimi ve ayrımcılık. Yeni şiddet kavramları da gündeme geldi. Dijital şiddet diyebiliyoruz, siber şiddeti diyebiliyoruz. Flört şiddeti gençler arasında çıkan şiddet biçimlerinden biri. Cep telefonlarının şifresini vermek ya da hesaplarının şifresini vermek aslında bir şiddet. Bunlar gençler arasında birbirini sevmenin karşılığı olarak da görülüyor. Bunun farkında olmak önemli. 

Şiddetin bir insan hakları ihlâli olduğunu söylememiz gerekiyor. Bütün uluslararası sözleşmeler bunun altını çiziyor.”

“Entegrasyonun en iyi yöntemlerinden birisi eğitim”

Panelin soru cevap bölümünde gelen göçmenlerin entegrasyonu sorusu üzerine Büyükelçi Meyer-Landrut, “Göçmenler ve mültecilerin entegrasyonu konusunda, AB olarak Türkiye’de destek vermeye çalışıyoruz, bizim şöyle bir deneyimimiz oldu: Eğitim, eğitim, eğitim. Okul çağında çok fazla mülteci var. Dolayısıyla, Türkiye’den arkadaşlarıyla aynı sınıfta eğitip alıp dil öğrenecekler ve toplumla ilgili çok şey öğrenecekler. Entegrasyonun en iyi yöntemlerinden birisi eğitim. Bu Almanya ve Türkiye için de geçerli” yanıtını verdi.

Bu Yazıya Tepki Ver