Adil Öksüz’ü serbest bırakan hakim Köksal Çelik: Bizden bilgi saklandı

adil öksüz

Adil Öksüz’ü serbest bırakan hâkim Köksal Çelik, “Benim sorgumdan bir buçuk gün önce, 16 Temmuz’da, bu hainin kim olduğu kışla karakolunda öğrenilmiş. Ama ne jandarma ne de Emniyet görevlileri bana ya da savcılığa bu durumu söyledi. Yani bizden bilgi saklandı” dedi.

Cumhuriyet yazarı Barış Terkoğlu, Akıncı Hava Üssü’nde 15 Temmuz darbe girişiminde kilit rol oynadığı iddia edilen Adil Öksüz’ü serbest bırakan hâkim Köksal Çelik’in kendisini aradığını yazdı. Terkoğlu, olayın ardından açığa alındığını belirttiği Çelik’in konuya ilişkin açıklamalarını aktardı.

“Benim sorgumdan bir buçuk gün önce, 16 Temmuz’da, bu hainin kim olduğu kışla karakolunda öğrenilmiş. Ama ne jandarma ne de Emniyet görevlileri bana ya da savcılığa bu durumu söyledi. Yani bizden bilgi saklandı” diyen Çelik, “Bir de basının yazdığı gibi bu hain Akıncı Kışlası’nda değil, kışladan bir kilometre dışarıda bir yerde yakalanmış. Üzerinden çıkanlar bize getirilse ya da görevliler bize bunun kim olduğunu söylese ya da savcı hemen tutuklamaya sevk etmeyip dört günlük gözaltı süresini kullansa bu hata olmazdı” diye konuştu.

DELİLLER BİZE GETİRİLMEDİ

Çelik, “Yine bu hain yakalandıktan sonra kışla karakolunda hakkında hazırlanan mavi renkli dosya, bana ya da savcılığa getirilmemiş. Olaydan bir ay sonra HSK müfettişi soruşturma için karakola gittiğinde, tutulan tutanaklar, hainin çıplak resmi, HSK müfettişine veriliyor. Zaten üzerinden çıkan saat, GPRS aleti, cep telefonu vs… Biz hiçbir şey görmedik. Çünkü önümüze getirilmedi. Buna o gün görev yapan savcı, başsavcı ve vekilleri şahittir” ifadelerini kullandı. Çelik şunları aktardı:

“Savcı, Adil Öksüz’ü, tutuklama talebiyle bana 18 Temmuz sabah saat 05.30’da gönderdi. Daha doğrusu sorgulamaya 05.30 başladım. Ben de 20 dakika sorguladım. Ağzından bir laf alamayınca ve sürekli savcılıkta verdiği ifadeyi tekrarlayınca, anlattıklarına tam inanmadığım için 05.51’de savcıyı aradım. Aradığımda odasında değildi. Evine gidiyordu. Onun için cep telefonunu aradım. ‘Dosyada bir şey yok, ben tutuklama değil, yurt dışına çıkış yasağı koymak şeklinde adli kontrol düşünüyorum’ dedim. 107 saniye konuşmuşuz. O da ‘Olabilir, sen bilirsin’ gibi şeyler dedi. Bir nevi istişare ile karar verdik. Saat 05.55 gibi kararımı açıkladım ve diğer şüphelilerin sorgusuna başladık. Basının yazdığı gibi bu hain (Adil Öksüz), yakalandıktan 21 dakika sonra değil, iki gün sonra sorguya çıkarıldı. Sorgu işlemi 21 dakika sürdüğü için basın biraz yanlış yazdı bu kısmı.”

ADİL ÖKSÜZ KORKAK VE ÇEKİNGENDİ

“Tavırları korkak ve çekingendi. Bitkin bir hali vardı. İşkenceye uğradığını iddia etti. Konuşmamak için gayret ediyordu. Ben daha çok konuşturmak için uğraştım. Bir ara ‘Ortalık yanıyor, sen tarla bakmaya gelmişsin’ gibi bir şey söylemişim ama bu kayıtlarda yok. O gün sorguya çıkan kâtip Mehmet Ali Tuna’nın müfettişe verdiği ifadede var.”

“ÜSSÜN DIŞINDA YAKALANMIŞ”

“Üssün içinde değil, dışarıda yakalanmış ve sivil gözüküyor. Şüphe var ama ben o şüpheyi savcıya sorup gidereyim dedim. Aradım, o da Adil Öksüz’ü somut delille değil, bir ayet manası sorarak çözmüş. Aradığımda ayetle çözdüğünü de bana söylemedi. Bu arada hayatımda ilk defa şahit oldum bir ayet manasıyla şüpheli çözen savcıya. Bana dosya değil, sadece yarım santimetrelik bir üst yazı, bir de ifade ile tutuklanma isteği gönderildi. Buna şimdiki İstanbul Başsavcısı, o dönem aynı adliyede çalıştığımız Şaban Yılmaz şahittir. Delil olacak objeler ve tutanaklar bizden gizlendi, dosyaya konmadı, sonra basın bizi kamikazeci olarak gösterdi. Aynı basın bir zamanlar ‘hükümetin hâkimi’ diye haber yapıyordu. Ben ‘yurtdışı çıkış yasağı’ şeklinde karar verip bırakınca, Aydın’dan aranmış, ‘Biz onu bir yıldan beri bir para trafiğinden dolayı arıyorduk’ diye. Üç kişilik bir suç örgütünü bile devlet görevlilerinin takip ettiği ülkemizde, devasa bir yapının bir elemanın takip edilmemesi hâkimin suçu mu? Bu hainin (Adil Öksüz) adı, darbeden önce açılan FETÖ Çatı İddianamesi’nde ‘Deniz Kuvvetleri İmamı’ olarak geçiyor. Orada şüpheli yapılsa ya da yakalama kararı çıkarılsa zaten bizim önümüze geldiğinde yakalama kararı infaz edilecek ve kimsenin hata yapma imkânı olmayacaktı. Ben o tarihte yılda dört bin karara imza atıyordum. Ankara’da yazılan bütün iddianameleri takip etme, okuma imkânım ve zamanım yok.”