CHP İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi; Merkez Bankası’nın (MB) rezervlerinin, söylendiğini gibi 124 milyar dolar olmadığını söyleyip, “Merkez Bankası sahip olmadığı, piyasadan, kamu bankalarından borç aldığı parayı, rezerv olarak saymaktadır. Bütün bunları düştüğünüz zaman, geriye eksi 50 milyar dolar kalır. Ya da Hazine’nin mevduatını da sayarsanız eksi 37 milyar dolardır” dedi. Merkez Bankası’nın bağımsız olmadığını, uygulanan ekonomik politikanın ülkeyi fakirleştirdiğini, dolar cinsinden kişi başına düşen gelirin 12 bin 500 dolardan 2020 yılı sonu itibariyle 8 bin 597 dolara kadar gerilediğini belirten Hamzaçebi, “İktidar Türkiye’yi 14 yıl geriye götürmüştür” diye konuştu.
Suriçi Düşünce Platformu tarafından düzenlenen İstanbul Toplantıları’nın ekim ayı konuğu olan CHP İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi, Avrupa Birliği (AB) üyelik süreci ve Türkiye ekonomisine ilişkin bir sunum yaptı.
Hükümetinin ekonomi politikalarını eleştiren Hamzaçebi, şöyle konuştu:
“Ekonomiyi sadece inşaat sektörüyle ayağa kaldırmaya çalışırsak ancak karnımızı doyururuz”
“Bu politikalarla olmaz. Bu politikaların sonucu burada görüyoruz yüksek teknoloji ürün üretiminde yerimizde saymışız. Ekonomiyi sadece inşaat sektörüyle ayağa kaldırmaya çalışırsak arkadaşlar ancak karnımızı doyururuz. İleri gidemeyiz. Her sene asgari ücret tartışması yaparız. Asgari ücret kaç lira olacak? Oysa biz teknoloji yoğun ürün üretebilseydik, buralara yatırım yapsaydık, buralara insanımızı yöneltseydik, eğitim sistemimizi buna göre kurgulasaydık asgari ücret tartışması yapmazdık. Orada ileri gidemediğimiz için emek yoğun sektörlerde kaldık. Ondan sonra da ‘Asgari ücret Türkiye’yi baskılıyor, aman fazla yükselmesin, iş dünyası zarar görür’ deniyor. Ama bu asgari ücretle insanlar geçinemiyor. Bu mücadeleyi Türkiye’nin sona erdirmesi, bu politikaları değiştirmesi lazım.”
“Rezervin 124 milyar dolar olduğu söyleniyor, bu doğru değil”
“Uygulanan ekonomi politikanın Türkiye’yi olumlu bir yere götürmesi asla mümkün değildir. Bu ekonomik politikasının terk edilmesi lazım. Her şeyden önce tabii ki anlayışın değişmesi lazım. Merkez Bankası’nın bağımsızlığının olmadığı bir ülkede, ekonomi politikasının yolunda gitmesi asla mümkün değildir. Merkez Bankası son günlerde çokça gündemde. Merkez Bankası rezervlerinin ne olduğu konuşuluyor. Merkez Bankası rezervinin 124 milyar dolar olduğu ifade ediliyor. Bu doğru değil. Merkez Bankası bilançosuna baktığınız zaman orada birtakım rakamları toplayarak 124 milyar doları bulmanız mümkündür. Ama bu paranın ne kadarı Merkez Bankası’na aittir? Veya ‘Merkez Bankası’nın tasarruf edebileceği bir paradır’ diye bakarsanız rakam eksi 50 milyar dolardır. Yani MB sahip olmadığı piyasadan, kamu bankalarından borç aldığı parayı rezerv olarak saymaktadır. Bütün bunları düştüğünüz zaman, geriye eksi 50 milyar dolar kalır. Ya da Hazine’nin Merkez Bankası’nda olan mevduatını da sayarsanız eksi 37 milyar dolardır.”
“Merkez Bankası 2010’dan bu yana 97 milyar dolar rezerv kaybetmiştir”
“Şimdi deniliyor ki ‘Rezerve öyle hesaplanmaz, bilançoda ne görüyorsanız odur, borç alınmış mı yoksa MB’nin kendi parası mı buna bakılmaz.’ Asla bu doğru değil. 2010 yılının Merkez Bankası bilançosuna baksınlar bunu söyleyen kişiler, orada Merkez Bankası rezervinin artı 60 milyar dolar seviyesinde olduğunu görürüz. Artı 60’tan bugün eksi 37’ye gelirsek 97 milyar dolar… Demek ki Merkez Bankası rezerv kaybetmiştir o tarihten bu yana. ‘MB rezervleri artıdır’ demek doğru değildir. Ama Merkez Bankası Başkanı doğru bir şey söylüyor. MB giderek daha çok rezervini güçlendirecek. Umarım olur ama Merkez Bankası’nın baskı altında, müdahale altında olduğu bir ülkede pek başarılı olacağına inanmıyorum.”
“MB Başkanı ‘çekirdek enflasyon’ dedi dolar yükselmeye başladı”
“İkinci bir konu var, bu konu da şu manşet enflasyon, çekirdek enflasyon. Merkez Bankası Başkanı çekirdek enflasyon kavramını kullandığı andan itibaren dolar yükselmeye başladı. Çekirdek enflasyon, halen var olan TÜFE’den birtakım kalemlerin, örneğin enerji gibi devletin, Merkez Bankası’nın kontrol edemediği birtakım ürünlerin fiyat artışlarının düşülmesi suretiyle bulunan enflasyondur.”
“Yüzde 18 faiz belirlerseniz dolar da fırlayıp gider”
“Ama MB’nin görevi fiyat istikrarını korumaktır. Kanunda yazılı görev budur. Fiyat istikrarını korumaktan amaç, vatandaşın cebindeki paranın satın alma gücünü korumaktır. Vatandaşın cebindeki paranın satın alma gücü, çekirdek enflasyondan falan değil manşet enflasyon dediğimiz TÜFE ile azalıyor. TÜFE ki o da baskı altında. Yüzde 20’lerde şu an. Son rakam yüzde 19, yüzde 18. Ama bağımsız iktisatçılar bakın yüzde 35’ler civarında bir enflasyon hesaplıyorlar. Resmi enflasyon yüzde 20’lerdeyken ‘Ben çekirdek enflasyona bakacağım, faizi buna göre belirleyeceğim’ derseniz, yüzde 18 faiz belirlerseniz dolar da fırlayıp gider.”
“Ülkeye yeni bir ekonomi politikası lazım”
“Bu anlayışla doların durması doların kontrol edilmesi asla mümkün değildir. Ülkeye yeni bir ekonomi politikası lazım. Yeni kurumlar, yeni kadrolar bizim ekonomik politikamızın esası üç yeniye dayanmaktadır. Güven veren bir ekonomik program, makroekonomik dengeleri gözeten bir program, ekonomideki bağımsız ve özel kuruluşların bağımsızlığına ve özerkliğine saygı duyan bir program. Yani ‘Yeni kurumlar’ diyoruz buna ve yeni kurallar. Bu politika, uygulanmakta olan ekonomik politika, ekonomik program Türkiye’yi fakirleştiriyor.”
“Bugünkü iktidar Türkiye’yi 14 yıl geriye götürmüştür”
“2014 yılından bu yana Türkiye’nin dolar cinsinden kişi başına düşen geliri azalmaktadır. Bugün, 2020 yılı sonu itibariyle söylüyorum, Türkiye’nin kişi başına geliri 8 bin 597 dolardır. 2012, 2013 yıllarında bu rakam 12 bin 500 doları buldu. 12 bin 500 dolar nerede, 8 bin 597 dolar nerede? 8 bin 597 dolar Türkiye’nin 2007 yılı kişi başına milli geliridir. Yani bugünkü iktidar Türkiye’yi 14 yıl geriye götürmüştür. 14 yıl geriye götürmüş. Şimdi burada her 6 ayda, 1 yılda bir Merkez Bankası başkanını değiştirmek suretiyle Türkiye’yi tekrar düze çıkaracağını söylüyor. Mümkün değil. Keşke olabilse, ama asla mümkün değil. Bu politikanın değişmesi gerekiyor. Ama hiç kimse umutsuz olmasın CHP’nin ekonomik kadroları bu konuda çok ciddi bir çalışma yürütmektedir.”
“Ekonomiyi yeniden üreten bir döneme mutlaka kavuşturacağız”
“Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu’nun kurduğu bir Ekonomi Masası var. Bu Ekonomi Masası, partinin içindeki ekonomistlerden, iş adamı, milletvekillerimizden, tarımı iyi bilen arkadaşlarımızdan, iş dünyasını iyi bilen arkadaşlarımızdan oluşmaktadır. Türkiye’nin 25 ilini bugüne kadar gezdik dolaştık. Bütün Türkiye’yi gezip dolaşacağız. Hem vatandaşlarımızı dinliyoruz, iş dünyasını dinliyoruz, toplum kesimlerini dinliyoruz, emek kesimini dinliyoruz, emeklileri dinliyoruz. Sorunları bildiğimiz sorunlar belki ama olsun yerinde bir kez daha kendilerinden dinliyoruz. Kendi çözümlerimizi, konuları anlatıyoruz. Bütün bunların sonucunda CHP’nin yeni ekonomi programı ortaya çıkacak. Ve bunu da Sayın Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu açıklayacaktır. Türkiye’nin çözülemeyecek hiçbir sorunu yoktur. CHP’de kriz yönetmiş kadrolar vardır. Türkiye’yi krizden çıkarmış kadrolar vardır. Tecrübeli bir özel sektörümüz vardır. Tecrübeli bir bürokrasi vardır. Bu bürokrasinin genleriyle oynanmıştır ama hala oralarda çok değerli arkadaşlar vardır. Türkiye’yi biz bütün bu kadroların iş birliğiyle, bunları yöneterek düze çıkaracağız ekonomiyi, yeniden üreten bir döneme mutlaka kavuşturacağız.”