İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener, “O masanın seçmeni, eğer biz birbirimize düşersek, inatlar uğruna yanlış olursa, o zaman hepimizin saçını başını seçmen yolar. Biz o masadan kalkmayacağız” dedi. Akşener; İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş‘ın Cumhurbaşkanlığı ile ilgili olarak, “6’lı Masa’da da söylemiştim; iki arkadaşımızdan biri bu masada aday gösterilirse ‘hayır’ demeyeceğiz. Onlar CHP’nin üyesi ama aynı zamanda bizim de belediye başkanlarımız. İkisi de hem Ekrem Başkan hem Mansur Başkan ikisi de bizi mahçup etmediler. O masada bulunan 6 kişi adaylık ile ilgili bir şey konuşmadık. Ne Ekrem Başkan’la ne Mansur Başkan’la adaylık üzerine herhangi bir teklif veya başka bir görüşme olmadı” diye konuştu.
Habertürk’te Serap Belet ve Kürşad Oğuz’un sorularını yanıtlayan İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener, gündeme dair açıklamalarda bulundu.
Akşener; Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan‘ın İyi Parti’ye yaptığı, “Temenni ederiz ki gerek bu masayı terk etmek gerekse milli ve yerli bir duruş sergilemek üzere konumunu yeniden gözden geçirir” çağrısına ilişkin olarak şunları söyledi:
“Sayın Erdoğan habire davet ediyor bizi”
“Bizim üzerimizde şöyle bir şey var; Sayın Erdoğan habire davet ediyor bizi. Seçmeni en sadık parti biziz. Çok sorgulayıcı şehirli, milliyetçiliği olan seçmen. Hem muhafazakar hem sekülerlerin bir arada bulunduğu bir seçmen kitlesi. Biz de muhafazakar değerler üzerinde hayat kurmuş seçmenler de var. İki tarafın da istediği bir şey var; makul. Makul bir dil, makul çözümler, makul duruş. Muhtemel olarak gidermişiz gibi hava estiriliyor. O seçmeni de hiç çalışmadıkları için sıfır bilgi olduğu için seçmene hakaret diyorum. Diyelim ki, ‘Akşener gider, seçmen kalır’. Böyle bir durum yok. Biz niçin davet ediliyoruz? Bu seçmen için davet ediliyoruz. O seçmenin yerinde kalacağını söylemek ahmaklık. İster yüzde 16 diyelim, ister 18.7’yi baz kabul edelim. Yüzde 9 puanlık oy hakkında konuşmak yanlış. Bu seçmene saygısızlık.
“Biz o masadan kalkmayacağız”
Biz o masadan kalkmayacağız. Sayın Erdoğan’ın davetine 20 yıldır davet ediliyorum. 2001 yılında sayın Erdoğan beni davet etti. Bir yol gitmeye kalkıştık, baktım ki benim prensiplerimle uyuşmuyor, ayrıldık. Sonra yine davet edildik, hayır dedim. Partimizi kurduk, 2017’den beri zaman zaman davet ediliyoruz. Sayın Erdoğan’ın nice icabet etmiyorum? Bir; Sayın Erdoğan yandaş zengin ediyor, ben milletin zengin olmasını istiyorum. Sayın Erdoğan tek adam sistemini istiyor, ben halkın kamil olmasını istiyor. Sayın Erdoğan istibdattan yana, ben hürriyetten yanayım. Ben sizlerin her kelimeyi düşünerek konuşmanızı istemiyorum. Ben demokrasinin varolduğunu, bizim gibilerin eleştirilebildiği, oradan kendini düzelttiği bir Türkiye istiyorum. Enes, Ecrin, Furkan’ların 3 yaşında, 4 yaşında kemiklerinin sayıldığı, kapağı kırık buzdolaplarının içinde hoşaf ya da mercimek çorbasından başkasının olmadığı evlerin olmadığı, tuhaf arabalı, tuhaf ayakkabılı o gençlerin olmasını istemiyorum. Ben devlette okuyan öğrencilerin, 15 .1 milyon öğrencinin yemeklerinin devlet tarafından ücretsiz verilmesini istiyorum.
Belediyenin tablet dağıttığını ama yandaşların çocuklarına verildiğini söyleyen Oktay’lar gördüm. Ağrı’dan, Aydın’dan, Van’dan bahsediyorum. Bütün evlere internetin bedavadan verilmesi gerektiğine inananlardanım. Birilerinin uçtuğu, semirdiği birilerinin açlıktan nefesinin koktuğuna inanıyorum. Benim tabirimle kumar masası gibi düşünürsek, sayın Erdoğan şuraya sürüyor. Sayın Erdoğan beni kumar masasına davet ediyor demiyor. Ben Cumhur İttifakı’nın oluşturduğu birlikteliği bir anlayış olarak kumar masası diyorum. Bunun yanlış olduğunu söylüyorum.
Sayın Erdoğan’ın bana özel birini gönderdiğini söylemiyorum. Olsa söylerim. Böyle bir durum yok. Ama diyelim ki x kişi ‘arkadaş bunların ikisi yanyana gelsin Türkiye’ye ferahlık gelecek’ diye vazife edinen insanlar var. Bir Cumhurbaşkanının bir siyasi parti genel başkanıyla kamuoyuna açık, şeffaf biçimde görüşmeyi talep etmesinin sakıncası yok. Sadeci bizim değil bütün partiler liderleri açısından. Sayın Erdoğan’ı çok eleştiriyorum ama netice itibariyle bu ülkenin Cumhurbaşkanıdır. Keşke bizlerin de Cumhurbaşkanı olabilse. Ama Cumhurbaşkanı makamının saygı değer olduğunu düşünenlerdenim. O gün Başkanlık Divanı yapmıştık. İki binamız vardı. O binada odası olan arkadaşlarla yaptık. Yoksa Başkanlık Divanı ile çektirirdik.
Altılı Masa’nın Cumhurbaşkanı adayı ile ilgili olarak, “Adayların bu kadar konuşulmasını doğru bulmuyorum. Çünkü o masada adaylarla dair tek kelime yok. 6 siyasi partinin genel başkanlarının, yöneticileri, o partinin mensuplarını hepimizin Cumhurbaşkanı adayı olmasını isterler, bu normal. Sayın Kılıçdaroğlu’nun, sayın Babacan’ın, sayın Davutoğlu’nun, sayın Uysal’ın, sayın Karamollaoğlu ve benim aday olmamı isterler. Bu normal. Cumhur İttifakı sürekli olarak masayı adaylık için dürtüp duruyor” dedi.
Akşener’den Erdoğan’a çağrı: ; Pazartesi seçim kararını alın, Salı günü adayımızı açıklayalım
Akşener, açıklamasına şöyle devam etti:
Sayın Erdoğan ve arkadaşlarına sesleniyorum; Pazartesi seçim kararını alsınlar Salı günü adayımızı açıklayalım. Biz İyi Parti olarak Macaristan seçimlerini de çalıştık. Biz öğrenen bir organizasyonuz. Bizim çalışmalarımız aday göstereceğimiz arkadaşımızın da elinde. O da imzasını atacak. Diyelim sizi aday gösterdik. Siz bizim sizden ne istediğimizi bilerek geleceksiniz. Bir sistem bozukluğu üzerinden bir araya geldik. Ortak olduğumuz noktalarda birleşebiliyoruz, farklılıklarımıza saygı duyuyoruz. Ekonomist arkadaşlarımız 9 madde ile başladı 72 konu başlığına dönüldü. Aday olacak arkadaşımızın seçim bildirisini, vaatlerini, programını, projelerini hazırlıyor. Aralık ayın sonunu bulur herhalde. Dediğim çalışmada, bizim de ve diğer partilerin ekonomi, eğitim, hukuka dair ortak görüşleri var. Herhangi partinin değil hepimizin.
6’lı Masa’nın Cumhurbaşkanı’nı seçme eylemini Kemal Bey koydu. 6’lı Masa’dan bu adayın çıkacağı tutumunu veya sözünü veya duruşunu Kemal Bey koydu. Eylül 2021’de Halk TV’de ‘Ben Cumhurbaşkanı adayı değilim’ dedi. 6’lı Masa’da her bir şahsın aday olma hakkı, heyecanı var. Bunun adı feragattır. Ama 31 Mart’ta o masaya oturup bu büyükşehirlerin alınması için ‘Burası sizin olsun’ diyebilmek bir fedakârlıktır. Ama benim ‘Cumhurbaşkanı adayı değilim’ demem feragattır.
İmamoğlu ve Yavaş açıklaması: 6’lı Masa’da da söylemiştim; iki arkadaşımızdan biri bu masada aday gösterilirse ‘hayır’ demeyeceğiz
Akşener, Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş’ın Cumhurbaşkanı adaylığına ilişkin olarak ise şu açıklamayı yaptı:
“İstanbul’un alınması benim için özel hedefti. Bursa’nın alınması da öyle. Ekrem Bey’in adaylığından hiç haberim yoktu. Kendisini tanımıyordum. Sonuç itibarıyla kesinlikle alacağımızı kendisine de söyledim. Ne sayın Mansur Yavaş’ın benimle ne de benim sayın Mansur Yavaş’la böyle bir konuşmam, hatta bizim ikimizin telefon görüşmesine yaptığına dair kulis bilgisi yayıldı. En son Mansur Bey’le görüşmemiz, kalabalıklarda bir araya geliyoruz ayrıca, partimize Kurban Bayramı öncesinde bir program için Allah razı olsun davetiye getirdi. Oturduk, resmi biçimde davetiyeyi verdi ve gitti. Onun dışında ne bir telefon görüşmesi ne biz özel bir yerde görüştük. Başka bir iddia İstanbul’da çağırmışım, gelmiş konuşmuş. Bunların hiçbiri olmadı. Mansur Bey’e de adı geçtiği için Ekrem Bey’e de hem CHP’nin hem İyi Parti’nin hem o masada oturan diğer siyasi partilerin seçmenlerinin de sevgisi ve saygısı var. Bütün anketlere ikisi birden konuluyor. Hatta ben aleni bir biçimde, 6’lı Masa’nın mensuplarına da söylemiştim, iki arkadaşımızdan biri bu masada aday gösterilirse hayır demeyeceğiz dedim.”
“Ne Ekrem Başkan’la ne Mansur Başkan’la adaylık üzerine herhangi bir teklif veya başka bir görüşme olmadı”
Onlar konuşulurken verdiğimiz cevaptan bahsediyorum. Her iki belediye başkanımıza da. Onlar CHP’nin üyesi ama aynı zamanda bizim de belediye başkanlarımız. Adana’dan Antalya’ya bütün ortak aday gösterdiğimiz belediye başkanlarımızdan Allah razı olsun. İkisi de hem Ekrem Başkan hem Mansur Başkan ikisi de bizi mahçup etmediler. O masada bulunan 6 kişi adaylık ile ilgili bir şey konuşmadık. İkisinin de adaylığının, bizimle ilgili olmadan çok konuşulduğu dönemde ve hiçbir genel başkanın adının geçmediği dönemde bana sorulan soruya partinin görüşü olarak ‘iki belediye başkanı arkadaşımızdan birinin aday gösterilmesi halinde hayır demeyeceğiz’ diye televizyonlardan söyledim. Ne Ekrem Başkan’la ne Mansur Başkan’la adaylık üzerine herhangi bir teklif veya başka bir görüşme olmadı. ‘İmamoğlu’ndayız’ tweetinden önce ‘Kozan’dayız’ demiştim, niye kimse üzerine alınmadı.”
“Engin Altay’ın da konuşmasını yanlış buldum”
İyi Parti İstanbul Milletvekili Yavuz Ağıralioğlu’nun CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun muhtemel cumhurbaşkanlığı adaylığı konuşulurken ifade ettiği, “Seçmen isteksizliğini göz ardı etmesek mi diyorum”, “Kılıçdaroğlu aday olursa kazanamaz endişesi duyuyoruz” sözlerine CHP Grup Başkanvekili ve İstanbul Milletvekili Engin Altay’dan “Her evin çocuğunun kusuruyla ilgili kulağı çekilecekse evin reisi çeker. Ben ne diyeyim daha bu böyle olmalı, bunu bekliyoruz” yanıtı gelmişti.
İki milletvekili arasında yaşanan krize ilişkin soruya Akşener, şu yanıtı verdi:
“Bizim partimizin hiçbir üyesi bir televizyona çıkarken beni arayıp, bırakın izin almayı, söyleyeceğiniz bir şey var mı sormaz. Her birimiz başka alanlardan geldik. Bulunduğumuz siyasi partilerde nereye kafana göre çıkacaksın, sizin yaptığınız televizyona çıkma teklifini dahi sormak mecburiyetindeydik. Bu travmatik nedenlerden dolayı bizim partimizin özelliği, insanların partinin genel çerçevesinin dışına çıkmadan kendi fikirlerini söyleyebilme özgürlüğü. Yavuz Bey kendi fikrini söylemekte özgürdür. Bugüne kadar onu hep yaptı. Sadece Sayın Kılıçdaroğlu ile ilgili değil. Her konuda, beni de eleştirir televizyonda sayın Ağıralioğlu. Kendi fikridir, bu fikirler İyi Parti’nin görüşleri olarak serdedilemez.
Engin Altay’ın da konuşmasını yanlış buldum. Yavuz Bey’i tanıyorum. Keşke yapmasaydı diyorum. Paylaşmıyorum. Bu kadar önceden bunların konuşulmasını doğru bulmuyorum. O fikirlerini ben söyletmedim, o fikirlerini söylemiş olmasının benim açımdan kendi fikri olmasında bir sakıncası yok. CHP’de de fikir serdeden çok kişi var. Bizde de konuşulur. Ama Sayın Kılıçdaroğlu’nun kulağını çekmesi istenmez. O yüzden Engin Bey’in yaptığı yanlış. Biz bir siyasi partiyiz, geçmişteki uygulamaları beğenmediğimiz için siyasi parti kurduk.”
“DEVA Partisi’nden çok saygı duyduğum arkadaşımız ‘Eğer Hüseyin Baş gelirse partiden istifa ederim’ dedi”
Akşener, Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkanı Hüseyin Baş‘ın Altılı Masa’ya katılma talebinin reddedilmesiyle ilgili olarak da “DEVA Partisi’nden çok saygı duyduğum arkadaşımız ‘Eğer Hüseyin Baş gelirse partiden istifa ederim’ dedi. Saygı duydum, ağzımı açmadım. O masaya ben Hüseyin Baş beyefendinin teklifin ilettim. Çok hoş bir şey çıktı. ‘Biz çalışıyoruz, sıfırdan bir arkadaşımızın olması problem yaratabilir, ama arkadaşlarımızın başka partilerle işbirliği yapabilir’ dendi” açıklamasını yaptı.
“Ben başörtüsü konusunu Altılı Masa’ya getirdim; Sayın Kılıçdaroğlu bir girişimde bulundu, Sayın Erdoğan ‘ayağımıza pas geldi, gol atacağım’ dedi”
CHP’nin başörtüsü teklifine ilişkin soruya şu cevabı verdi:
“Başörtüsü meselesinin bir kadın kimliği üzerinden tartışılmasından bıktık hepimiz. Bir uçtan bir uca dövüştürülmekten bıktık. Başı açık kadın da bıktı, başörtülü kadın da bitti. Meclis, Ordu, avukat, polis dahil bu iş çözüldü. Sayın Kılıçdaroğlu’nun teklifine saygı duyuyorum. Başörtüsü meselesinin kapanmış bir yara olduğunu düşünüyorum. Açık yaraları konuşalım. Cin şişeden çıktı. Teklifin içeriğini görelim. Bir yola gidildi. Önümüze anayasa teklifi gelecek. Ama ben masanın bu konuda ortaklaşması gerektiğine inananlardanım.
Şimdi başörtüsü mevzusu var. Ben başörtüsü konusunu 6’lı Masa’ya getirdim. Sayın Kılıçdaroğlu bir girişimde bulundu, CHP bir kanun teklifi verdi. Sayın Erdoğan ‘ayağımıza pas geldi, ben gol atacağım’ dedi. İnsan haklarına dair hak bir gol, pas, bu bir zihniyet meselesi. Burada anayasa maddesi getireceğim dedi. Bir de ikinci madde konulacak deniyor.”
“Erdoğan’ın Sisi’yle yan yana gelişini Türkiye açısından olumlu bulduk”
Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan‘a Katar’da selamlaştığı; daha önce “tiran”, “katil”, ve “darbeci” gibi ithamlarda bulunduğu Mısır Cumhurbaşkanı Abdülfettah es-Sisi ile selamlaşmasına da değinen Akşener, “Sayın Erdoğan dış politikada çok duygusal, bireysel rasyonellikten uzak alanına evrildi. Biz Sisi’yle yan yana gelişini Türkiye açısından olumlu bulduk ama Sisi’yi Türkiye içinde bir kan davalısı gibi İstanbul seçimlerinde ‘Sisi’ye mi oy vereceksiniz, Binali Bey’e mi oy vereceksiniz’ gibi sözlerini eleştirdik. Acaba Mısır’ın kurumsal devlet yapısı bu hakaretleri, katil, bu dili nasıl tolere edecek. Benzer bir şey Suriye ile oldu. Türkiye 2020 tarihinde üst üste göçmenler üzerinden sayın Erdoğan’a dedim ki, ‘Beni Türkiye Cumhuriyeti devleti adına gönder, çözeyim, geleyim’ demiştim. En son Milli Göç Doktrini adı altında çalışmamız sunuldu. Dünyanın bizden sonra en yüksek göçmen alan ülkesi Pakistan. 2,5 milyon sığınmacı var. Onların yüzde 1, bizimkisi yüzde 10. Suriye 18 milyonluk bir ülke. Onlardan geleni koyduğunuz zaman biz Suriye’nin üçte birini bakıyoruz” dedi.
“Biz bu ülkenin müstakbel iktidarıyız”
Akşener, sözlerine şöyle devam etti:
“Bir Yunanistan kadar insan grubu var. Acaba Afganistanlar ne kadar? Bu sorunun çözülmesi gerekiyor. Suriyeli sığınmacıların boşalttığı yerlere kimler gitti? PKK, PYD, YPG gitti. Diğer DAEŞ, İŞİD gitti. Hem içeride hem dışarıda terör örgütleri tarafından güvenliği tehdit altında ülkeyiz. Sayın Erdoğan’ın Sisi’den sonra Esad’la görüşmeyi seçimden sonraya bırakması. Seçimde kaybedecekler, dolayısıyla Türkiye’nin bu konuda adım atması lazım. Biz aynı zamanda ABD; Rusya ile de sığınmacı konusunu konuşmamız lazım. Burada Suriye’nin toprak bütünlüğünü de kabul edilerek yapılması gereken iş. Sadece Esad meselesi değil. Esad’la görüşmeyi sağladığınız takdirde bu işin devamı için onların devlet kurumuyla yan yana gelmeyi de isteyeceğiz. Biz bu ülkenin müstakbel iktidarıyız. Seçim sonrasına bırakmamış olsaydı. Daha fazla bu işin içinde yer almamız gerekiyor.”
“Türkiye’nin güvenliğine dair, terörle mücadelesine dair atılan adımın bugüne kadar arkasında olduk”
Akşener, Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK), İstiklal Caddesi’nde altı kişinin öldürüldüğü bombalı terör saldırısından 6 gün sonra Suriye ve Irak’ın kuzeyinde çeşitli hedeflere gerçekleştirdiği hava harekâtına ilişkin olarak, şunları söyledi:
“Türkiye’nin güvenliğine dair, terörle mücadelesine dair atılan adımın bugüne kadar arkasında olduk, bundan sonra da arkasında oluruz. Eleştirilerimiz sayın Erdoğan’ın ve bazı bakanlarının bu işin iç siyasetin öznesi haline getirmesi yanlış. Allah orada ordumuzun mensuplarının ayağına taş değdirmesin. İyi Parti adına net şekilde söylüyorum; devlette devamlılık vardır. Devletin terörle mücadelesinde, ülkeyi korumaya dair kurumların arkasında durmak muhalefetin de görevidir.”
“Sandık başında gereğini yapacağız; yapmadığımız takdirde seçmen yakamıza yapışsın, buna hakkı var”
Seçim güvenliği ve yabancı seçmen konularına ilişkin açıklamalarda da bulunan Akşener, şöyle konuştu:
“6’lı Masa’nın misyonu da seçim güvenliğini sağlamak. Seçim işleri başkanımız ve diğer siyasi partilerin genel başkan yardımcılarının yer aldığı görev sahibi olduğu komisyonumuz var. Sığınmacıların oy kullanması konusundaki farklı farklı rakamları çalışan arkadaşımız var. Uyanık olmak zorundayız, dikkatli olmak zorundayız. Bu ülkede öyle şeyler yaşandı ki. Deniliyor ki, bilgisayara oylar girecek, 5 oy yazılacak 100 çıkacak. Böyle bir şey mümkün değil. Bütün mesele insan hatasıdır. İstanbul 1. tur seçimleri bunun ispatıdır. Tutanakların üzerindeki ıslak imzalar olmasaydı 13 bin 500’lük fark takibi olmasaydı gözden kaçardı. Sonuç itibarıyla gerçekten bu seçimi kaybettiğinizi düşünebilirdiniz. Sandık başında gereğini yapacağız. Yapmadığımız takdirde seçmen yakamıza yapışsın, buna hakkı var.”
Akşener, ayrıca şu açıklamalarda bulundu:
“Bir daha parlamenter sistemi konuşarak yapacağımız son seçim”
“Türkiye ölmez, bitmez ama bir daha parlamenter sistemi konuşarak yapacağımız son seçim. Bir kararname ile her şeyler yapılır. Çıkar tek kişi, giden gitsin, kalan sağlar bizimdir der. 50 milyar liraya mal oluyor 15 milyon gencin sabah yemeğinin ücretsiz verilmesi. Böyle bir sistemde 50 milyar oraya vermiyorsunuz, ama 5 kişiye koyuyorsunuz. 24 milyar lirayı Hariri’nin cebine koyuyorsunuz, 14 milyar lirayı Anka Park’tan bahsediyorum iş adamının cebine koyuyorsunuz. KKM’ye koyuyorsunuz. 50 milyar lira tutan 12 ay boyunca verdiğiniz yemeğe hayır diyorsunuz. Demre Belediyemiz bunu yapmaya kalktığında kaymakamlık tarafından yasaklıyorsunuz. Bunlar işte o tek adamlık sistemi.
“En düşük emekli maaşı asgari ücret kadar olmalı diyoruz”
Ekonomi aynı zamanda barıştıran bir şey. Ekonomi üzerinden, projeler üzerinden rekabet yapabilirsiniz. Eleştiri baş üstüne. Talep eden anlatmak zorundadır. Biz bu ülkeyi yönetmeyi talep ediyoruz. Birey olarak baktım, gördüm, iletemiyoruz bir şeyi, tam 3 yıldır Türkiye’yi ilçeleri ile beraber dolaştık. Önce görülmedi, sonra görülünce provokasyonlar oldu. Şu anda hazırladığımız pek çok şey, EYT de bunlardan birisi. Esnafların stopaja kadar olan, emekli maaşlarının yükseltilmesine kadar söylüyoruz. En düşük emekli maaşı asgari ücret kadar olmalı diyoruz. Asgari ücretten vergiyi çıkarın dedik. İşvereni de zor durumda bırakmayın. Şimdi bir şey daha dedik, 6 ayda bir yapmayın, hiç değilse 3 ayda bir yapın dedik. Tek kere yapılıyordu, şimdi en azından 6 aya düştü. Bu bizim sayemizde oldu.
“Emeklilere ikramiye sayın Kılıçdaroğlu’nun teklifiyle oldu”
Pandemi dönemindeki önerilerimizin bir kısmını yaptılar. İyi Parti seçmeni velinimet yaptı. Geçmişte bunlar niye yapılmıyordu? Şimdi olması gereken, seçmenlerin velinimet olması için sorunlarınıza hepimiz farklı çözümler üretmeliyiz. Seçmen de hangisini uygun görüyorsa karar verir. AK Parti’nin atacağı her somut adımın hepsinin olmasını sağlayan sonuçta muhalefet. Emeklilere ikramiye Sayın Kılıçdaroğlu’nun teklifiyle oldu, bunu hatırlayın.
“Daron Bey’in CHP ile işbirliği içine girmesinden ancak mutluluk duyarım”
Yarın sayın Kılıçdaroğlu’nun vizyon belgesinde ekonomiye dair bir projeksiyon yapacak. Aynı bizim yaptığımız sanayi teknolojik dönüşüm gibi bir sürü şeyler yaptık. Her partinin var. DEVA’nın, Gelecek Partisi’nin, Demokrat Parti’nin var. Sayın Kılıçdaroğlu’nun açıklayacağı vizyon belgesinde bizimle uyuşan pek çok şey olacak. 9 madde ve 72 alt başlığa bölünen ekonomi yol haritasında çıkacak. 6 parti aynı konuşacağız diye bir durum. Biz bu arkadaşımız seçildiğinde bunları yapacak diye kefalet koyacağız. Yarın sayın Kılıçdaroğlu’nun söylediklerinden de varolanlar olacak. Sayın Davutoğlu’nun, sayın Babacan’ın söylediklerinden de. Cumhurbaşkanlığından feragat etmenin nedeni o masadan bir adayın çıkabilmesi, kazanmamız, doğruları söyleyebilmek ve bu sistemde sağduyunun, aklın, vicdanın sesi olabilmek. Benim yapmaya çalıştığım bu. Bunun üzerinden yürüyorum. DYP’de iken şöyle bir hayalim vardı. Tansu Hanım’a plan olarak söylemiştim. Türkiye’nin yetişmiş, dünya çapında ekonomistleri, hukukçuları var. Bunlar çok tanınan insanlar. Çağıracaksınız bu insanları. Ama siyasetin emrine değil. O problemlere onlar çözüm üretecek, biz karışmayacağız. Ben Daron Bey’in CHP ile işbirliği içine girmesinden ancak mutluluk duyarım.”