Akşener: “Cahilliğin resmini çizen fantastik teorilerle adeta her gün sınanıyoruz”

meral aksener

İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener, İYİ Kalkınma Kongresi’nde açıklamalarda bulundu. Akşener, sözlerine iktidarı eleştirerek başladı; “Ülkemiz maalesef uzun zamandır ciddiyetsizliğin, beceriksizliğin ve liyakatsizliğin bayraktarlığını üstlenmiş bir iktidar tarafından yönetiliyor. Akıl ve bilimi reddeden, hatalarını da görmeyen bahaneleri de tükenmeyen bu abuk zihniyetin milletimize yaşattıklarına maalesef şahit oluyoruz. Cahilliğin resmini çizen fantastik teorilerle, geceden gündüze değişen tutarsız kararlarla, saçmalamada rekor kıran garip açıklamalarla, 1970’lerde denenip başarısız olan uygulamaların 2022 Türkiye’si için mucize olarak ambalajlandığı hamasi sunumlarla adeta her gün sınanıyoruz, Allah yardımcımız olsun. Olan devletimizin itibarına, memleketimizin kaynaklarına oluyor. O nedenle bizler bugün buradan bu düzene dur demek için yoksullukta değil zenginlikte eşitlenen, zengin mutlu ve huzurlu bir Türkiye hayalimizi gerçekleştirmek için önemli bir adım atıyoruz” ifadelerini kullandı.

“Eşitlenen Türkiye” teması ile İYİ Kalkınma Kongresi’ne başladıklarını duyuran Akşener, ekonomiye ilişkin çözümlerini paylaşacaklarını ifade etti.

Akşener, “Eğer ben bugün eğitimden akademisyenliğe siyaset yapmaktan bakanlığa birçok imkana sahip olarak karşınızdaysam bunu devletimize ve cumhuriyete borçluyum. Oysa bugünkü iktidar zamanında bizzat kendilerine sunulan fırsatları gençlerimize kadınlara engelli vatandaşal4ımıza sağlayamıyor. Gelir eşitsizliğinin pandemi sürecinde hız kazandığı bir dünyada devletin kapsayıcılığını milletimizden esirgiyor. Bugünkü gençlerin bizlerden daha yoksul ve ümitsiz olduğunu görmek yerine onları ısrarla her fırsatta itekliyor. Kadınların ekonomiye ve toplumsal hayata dahil etmek yerine İstanbul Sözleşmesi’nden çıkıp kadınları eve hapseden bir anlayışla sosyal yardım uygulaması yapıyor. Demografik profilimizin değiştiğini görmezden gelip genç ve kadın istihdamı konusundaki cesur adımları bir türlü atmıyor, atamıyor ya da atmak istemiyor. Bu bir zihniyet meselesi ama kimse merak etmesin AK Parti iktidarı her zamanki alışılmış çapsızlığıyla tüm bunlara kayıtsız kalsa da emin olun biz kayıtsız kalmayacağız. İyi Parti olarak fırsat eşitliğini hayatın her alkanında tesis eden haneyi değil bireyi esas alan demografik gerçekliğimizle uyumlu ekonomi politikaları uygulayarak kadının gencin çocuğun engellinin görmezden gelinmediği, kaybedenlerin olduğu bir kazanma düzeninin  reddeden bir Türkiye inşa edeceğiz” ifadelerini kullandı.

Akşener sözlerine şöyle devam etti:

“Bu arkadaşlar iktidara geldiklerinden beri özel sektöre dayalı bir büyüme ve istihdam modeli inşa edeceklerini söyleye söyleye geldiler. Ama son yıllarda bunu pek duymuyoruz. Neden mi çünkü son 4 yılda özel sektör istihdamımız 340 bin azalırken kamu istihdamımız ise tam 1.3 milyon kişi arttı. İşte size Ak Parti’nin işsizlikle mücadele anlayışı. Kamu istihdamı şişirmek işsizliği yönetmeye çalışmaktan başak bir şey değildir. Ama Ak Parti çözmeyi beceremediği her sorunda olduğu gibi işsizliği de yönetmeye çalışmaya tercih ediyor. Maalesef bugün Türkiye asgari ücretliler cenneti haline gelmiş durumda. Vatandaşlarımız her geçen gün asgari ücret ve fakirlikte eşitleniyor. Bu zihniyetle milletimiz hak ettiğimiz refaha ulaşamaz. Peki bütün bu problemleri biz nasıl çözeceğiz? En başta beceri uyumsuzluğunu ortadan kaldırarak.

“İyi Parti olarak işsizlik döngüsünü kıracağız. İyi ve yeni şirketleri destekleyeceğiz. Eğitimde kurumsal alt yapıyı değiştireceğiz. Ülkeyi bu vasatlıktan kurtaracağız. İyi Parti iktidarı hazır. İyi Parti sizlerden aldığı güçle eşitlendikçe iyi bir ülke inşa etmeye hazır.”

 

Akşener’in açıklamalarının tamamı şöyle:

Türkiye, bereketli topraklara sahip, büyük bir ülke. Türkiye, imkanları olan, kaynakları olan, zengin bir ülke. Türkiye, çok büyük potansiyeli olan, güçlü bir ülke. Emin olun, ülkemizin, çözülemeyecek hiçbir sorunu yok. Sorunlarımızı çözmek için, ihtiyacımız olan her şeye sahibiz. Tek eksiğimiz, çözüm için irade koyacak, liyakatli bir siyasi iktidar. Mesela biz, İYİ Parti iktidarında; Kur ve faiz problemini, doğru bir para ve maliye politikasıyla, en hızlı şekilde çözeriz.

Mesela biz, İYİ Parti iktidarında; Makroekonomik istikrarı, en geç, 1 buçuk yıl içerisinde sağlarız. Mesela biz, İYİ Parti iktidarında; Doğru bir tarım politikasıyla, enflasyonu süratle önce tek haneye, sonrasında ise, yüzde 5 seviyesine getiririz. İnanın, bunların hiçbiri zor değil.

Beni asıl endişelendirilen sorunlar başka. Mesela, her geçen gün kronikleşen, derin yoksulluk. Mesela, fırsat eşitsizliği ve istihdam yaratamayan ekonomi. Bu sorunları çözmek için, elimizi çabuk tutmamız gerekiyor. Çünkü bunlar, toplumumuzda, kalıcı hasarlara sebep olabilecek sorunlar. Çünkü; zenginlikte eşitlenen Türkiye hedefimizi gerçekleştirmenin yolu, bu 3 soruna, süratle çözüm üretmekten geçiyor.

Bu anlayıştan hareketle, bugün; İYİ Kalkınma Kongresi oturumlarımıza, “Eşitlenen Türkiye” temasıyla başlıyoruz. Bu tema çerçevesinde, ilk olarak sizlerle, yoksulluk, kapsayıcılık ve istihdam alanlarındaki, çözümlerimizi paylaşacağız. Sonrasında ise, sizlerden alacağımız geri bildirimler doğrultusunda; İYİ Parti iktidarında uygulayacağımız, ekonomi ve kalkınma programımız ile, 100 günlük, 300 günlük ve 500 günlük takvimimizi tamamlayıp, kamuoyunun dikkatine sunacağız. Türkiye’nin hafızasından, yoksulluğu, fırsat eşitsizliğini ve işsizliği silmek için çıktığımız, bu kutlu yolda, bizlere vermiş olduğunuz destek için, sizlere yürekten teşekkür ediyorum. Allah sizlerden razı olsun.

Değerli misafirler; Kongremizin bugünkü oturumunun ilk başlığı; yoksulluk… Bildiğiniz üzere, ben ve arkadaşlarım, 20 Ocak 2020’den beri, ülkemizi karış karış geziyoruz. Bu gezilerimizde; Yüreğimizi parçalayan dertler dinliyoruz. İçimize oturan acılar görüyoruz. İnanmakta zorlandığımız, hikâyelere şahit oluyoruz. Gittiğimiz yerlerde gördüğümüz; esnafın, emeklilerin, annelerin, babaların, gençlerin, hatta çocukların bile yoksulluğunu anlatmak, inanın benim için çok zor… İstanbul’da, Ankara’da, İzmir’de, özellikle, pandemi sonrasında şiddetlenen, kent yoksulluğunu anlatmak, çok zor. Kent ile köy arasında sıkışan, insanlarımızın yaşadığı zorlukları anlatmak, gerçekten çok zor. Bizim sahada gördüğümüz bu tabloyu, maalesef istatistikler de doğruluyor. TÜİK verilerine göre; Yoksul insanlarımızın sayısı, 2006 yılında, 20 milyon 500 binken, 2019 yılına geldiğimizde, yani pandemi öncesinde, 23 milyona yükselmiş. Bu 2 buçuk milyon kişilik artışın da, yarısı, son 3 yılda gerçekleşmiş. TÜRK-İŞ’in açıkladığı rakamlara göre ise; Ülkemizde neredeyse, 11 milyon insanımız aç. 54 milyondan fazla insanımız ise, yoksul. Bugün ülkemizde; Çocuklarımızın, yüzde 46 buçuğu, Gençlerimizin, yüzde 34’ü, Kadınların ise, yüzde 30’u, en yoksul, yüzde 20’lik gelir grubundaki, hanelerde yaşıyor.

İşte tam da bu yüzden, İYİ Parti olarak, biz; Milletimizin hak etmediği, bu derin ve sürekli yoksulluk döngüsünü kırmak, ve bağımlılık yaratmayan, hak temelli, adil bir sosyal yardım mekanizması oluşturmak için, hem milletimizi, hem de bu konuda çalışan STK’ları dinleyerek, çözüm önerilerimizi oluşturuyoruz. Derin yoksullukla mücadele kapsamında, şimdiye kadar iki proje hazırladık.

Bunlardan ilki; Okul çağındaki her çocuğumuza, her gencimize; kahvaltı ve öğle yemeğini, ücretsiz olarak sunmayı planladığımız, Rüzgârgülü Projemizdi. İkincisi ise; Geçtiğimiz çarşamba günü, meclis grup toplantımızda açıkladığımız; 18-26 yaş arasındaki tüm gençlerimize, ve medyan gelirin, yarısının altında kalan, 4 milyon hanedeki kadınlara, aylık 1000 lira, gelir sağlamayı planladığımız, İYİ Yaşam Gelir Modeli Projemizdi. Ayrıca, proje ve çalışmalarımızın yanında; Bugün burada, katılımlarıyla kongremize katkı sunan, Büyükşehir Belediye Başkanlarımız başta olmak üzere, yerel yönetimlerimizin, bin bir zorluk ve engele rağmen, sosyal yardım çalışmaları konusunda, göstermiş oldukları çabaları da, elbette takdirle izliyoruz. Yoksullukta değil, zenginlikte eşitlenen bir Türkiye’yi, inşallah çok yakında, hep birlikte inşa edeceğiz. Bundan kimsenin şüphesi olmasın…

Değerli misafirlerimiz; Bugün ikinci başlığımız; kapsayıcılık… Eğer ben; yıllar önce, İzmit’in bir köyünde doğan, bir kız çocuğu olarak, bugün burada, İYİ Parti Genel Başkanı olarak karşınızdaysam; bunu, milletimize, devletimize ve Cumhuriyet’e borçluyum. Oysa bugünkü iktidar; Zamanında, bizzat kendilerine sunulan fırsatları; gençlerimize, kadınlara, engelli vatandaşlarımıza sağlayamıyor. Gelir eşitsizliğinin, pandemiden önce arttığı, ve pandemi sürecinde de hız kazandığı bir dünyada, devletin kapsayıcılığını, milletimizden esirgiyor. Bugünkü gençlerin, bizlerden daha yoksul ve ümitsiz olduğunu, görmek yerine, onları ısrarla, her fırsatta itekliyor. Bakım ekonomisini geliştirip, kadınları, ekonomiye ve toplumsal hayata dahil etmek yerine; İstanbul Sözleşmesi’nden çıkıp, kadınları eve hapseden bir anlayışla, sosyal yardım uygulaması yapıyor. Demografik profilimizin, hızla değiştiğini görmezden gelip, genç ve kadın istihdamı konusunda, gereken cesur adımları, bir türlü atmıyor, atamıyor, ya da atmak istemiyor. Teknolojik dönüşümün ortaya çıkardığı, avantajları görmediği gibi, genç işsizliği, mesleksizlik gibi, kritik sorunlarımızı da çözemiyor. İstihdamda ya da eğitimde olmayan gençleri gösteren,

“NEET” oranını, 10 puan aşağıya çekersek, bunun ortaya çıkaracağı, 66 milyar dolarlık millî gelir artışını göremiyor. Destekli istihdam modeliyle, engelli vatandaşlarımızı, işgücüne ve ekonomiye katacak uygulamaları, hayata geçiremiyor.

Hatta; Yeni nesillerimizin, hak ettikleri gibi bir hayata başlamalarını sağlamak için, ebeveynlere destek olmayı bile, aklına getirmiyor. Çünkü, bu bir irade meselesi. Çünkü, bu bir vizyon meselesi. Çünkü, bu bir zihniyet meselesi… Ama kimse merak etmesin. Ak Parti iktidarı, her zamanki alışılmış çapsızlığıyla, bütün bunlara kayıtsız kalsa da, iktidara geldiğimizde, ki emin olun, İYİ Parti emin adımlarla geliyor, biz kayıtsız kalmayacağız.

Devletin, her vatandaşımızı eşit ve fark gözetmeden kapsamasını, fırsatları, herkese, aynı cömertlikte sunmasını sağlayacağız. İYİ Parti olarak; Fırsat eşitliğini, hayatın her alanında tesis eden, Haneyi değil, bireyi esas alan, Demografik gerçeklerimizle, uyumlu ekonomi politikaları uygulayarak, Kadının, gencin, çocuğun, engellinin görmezden gelinmediği, “Kaybedenlerin olduğu bir kazanma düzenini reddeden”, eşitlendikçe kalkınan bir Türkiye inşa edeceğiz.

Değerli misafirler; Kongremizin bugünkü oturumunun son başlığı ise; istihdam… Türkiye, maalesef bugün, bir istihdam kriziyle karşı karşıya… Öncelikle belirtmek isterim ki; Türkiye’de, hem, makroekonomik istikrarı sağlamak, hem de yoksulluğu azaltmak için, çok büyük önem taşıyan istihdam problemini, sadece tek bir panel ile tartışmak yetmez. Nitekim, kongremizin, gelecek oturumlarında da, istihdam problemini, yatay eksende incelemeye devam edeceğiz. Ancak bugün, Eşitlenen Türkiye temamız çerçevesinde, istihdam konusunu, yoksulluk ve fırsat eşitsizliği döngüsünü, kıracak kilit bir faktör olarak inceleyeceğiz.

Bakın; Bugün, istihdam oranımızı, aynı gelir grubunda yer aldığımız ülkelerin ortalamasına getirsek, dikkat edin, üstüne çıkmaktan bahsetmiyorum, sadece ortalamayı yakalasak diyorum, çalışan sayımız, 10 milyon kişi artıyor. Yani ülkemizdeki çalışan sayımız, nominal potansiyelimizin 10 milyon altında. Durumun vehametine bakar mısınız? Bugün; Tarımda, sanayide ve hizmet sektöründe, düzgün denetim yolları kullanılmadığı için; genç ve kadın çalışanlarımızın yerini, daha kötü koşullarda ve güvencesiz çalışmayı kabul eden, sığınmacılar alıyor. Ak Parti iktidarı ise, bu duruma, çeki düzen vermek yerine, “Suriyeliler olmasa, Türk sanayisi çöker.” gibi, garip bir anlayış doğrultusunda; Ülkemizdeki sığınmacıların, güvencesiz ve insani olmayan şartlarda çalışmalarına, göz yumup, Türk işçilerinin yerini almalarına, seyirci kalıyor. Ve apaçık bir insanlık suçu işliyor.

Hatırlayın; Bu arkadaşlar, iktidara geldiklerinden beri, özel sektöre dayalı bir büyüme ve istihdam modeli inşa edeceklerini, söyleye söyleye gezdiler. Ama ilginçtir, nedense son yıllarda, bunu pek duyamıyoruz. Neden mi? Çünkü, son 4 yılda, özel sektör istihdamımız, 340 bin kişi azalırken, kamu istihdamımız ise, tam 1.3 milyon kişi arttı. İşte size Ak Parti’nin, işsizlikle mücadele anlayışı…

Bizim anlayışımıza göre; İşsizlikle, istihdam oluşturarak mücadele edilir. Kamu istihdamını şişirmek, işsizliği yönetmeye çalışmaktan başka bir şey değildir. Ama Ak Parti çözmeyi beceremediği her sorunda olduğu gibi, işsizliği de yönetmeye çalışmayı tercih ediyor. Nitekim, bu durumun, bir diğer örneğini de en az bunlar kadar önemli, bir başka sorunumuzda gözlemleyebiliyoruz.

Maalesef bugün, Türkiye, asgari ücretliler cenneti hâline gelmiş durumda. Çalışanlarımızın, neredeyse yarısı, asgari ücret alıyor. Vatandaşlarımız, her geçen gün, asgari ücrette ve fakirlikte eşitleniyor.

Buradan tüm açıklığıyla ilan ediyorum: Böyle kalkınma olmaz. Böyle ülke yönetilmez. Bu zihniyetle, milletimiz hak ettiği refaha ulaşamaz. Türkiye bu iktidarla, potansiyelini gerçekleştiremez.

Değerli katılımcılarımız; İYİ Parti iktidarında, işsizlik sorununu çözmeye, en başta, beceri uyumsuzluğunu ortadan kaldırarak başlayacağız. Bunun için, çok yakında; Eğitim Politikaları Başkanlığımız, İYİ Eğitim Politikaları Raporumuzu, Kalkınma Politikaları Başkanlığımız da, Ulusal Beceri ve Yetenek Stratejimizi açıklayacak. Bu sayede, mevcut eğitim sistemimizin neden olduğu; beceri uyumsuzluğunu ve yetenek açığını, nasıl gidereceğimizi sizlerle paylaşmış olacağız. Ayrıca, hepinizin bildiği üzere, bir de beyin göçü problemimiz var. Küresel ölçekte baktığımızda, ülkelerin ve şirketlerin, yeteneklerini kendi bünyelerinde tutabilmek için, stratejiler geliştirdiğini görüyoruz. Biz ise, kendi yeteneklerimizin, ülkemizi terk etmelerine, sadece seyirci kalıyoruz. Genç yeteneklerimizi ülkemizde tutmak, onlara, yeni istihdam olanakları sağlamak için, öncelikle girişimciliği özendirmeliyiz.

Bugün Türkiye’de, yeni ve nitelikli işleri, genç ve küçük ölçekli şirketler oluşturuyor. O yüzden, girişimcilik ekosistemini zenginleştirmek; hem istihdam problemimizi hafifletecek, hem de, ekonomimizdeki katma değeri artıracaktır. Girişimciliği, zenginleştirmenin temel yolu da; Üniversiteleri binadan, desteği de, yetersiz miktarda ve plansız biçimde dağıtılan, nakit hibelerinden ibaret gören, bu sığ zihniyetin yerine; seçici bir inovasyon politikasını, girişimcilik ekosisteminin, tüm paydaşlarıyla birlikte geliştirebileceğimiz, ortak bir anlayışı ve iş birliği ortamını oluşturmaktan geçiyor.

İşte bu çerçevede, İYİ Parti olarak, biz; İşsizlik-yoksulluk döngüsünü kıracağız. Çalışanlarımızı asgari ücrette eşitlemeden, işveren üzerindeki işgücü maliyetlerini, azaltan bir istihdam politikası izleyeceğiz. İyi ve yeni işler oluşturan şirketleri destekleyeceğiz. Üniversiteleri de, işsizliği öteleyen kurumlar olmaktan çıkartarak, yarının beceri ve yeteneklerini, ülkemize kazandıracak, kurumsal altyapıyı oluşturacağız. Daha önce, meclis kürsüsünden de dile getirdiğim; Teknoloji Kampüsleri, İkinci Şans Okulları, Yarına Hazırlık Fonu ve Yetenek Yönetim Merkezleri gibi projelerimizle, ülkemizi, içine hapsedildiği bu vasatlıktan kurtaracağız.