Akşener: Haydi Erdoğan vakit hesap vakti, Çırpınmanın, çamura yatmanın âlemi yok

meral akşener

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, partisinin grup toplantısında gündeme dair konuları değerlendirdi:

Sayın Erdoğan üç yıl önce “Ver yetkiyi, gör etkiyi” demişti. Bize faizle nasıl mücadele edilir gösterecekti. Dolar 10 liraya konuşuyor. İşte size partili cumhurbaşkanlığıyla uçan Türkiye, İşte Erdoğan’ın 3 yılda etkisi.

Bağımsız olması gereken Merkez Bankası bile onun kontrolünde. Merkez Bankası başkanını da değiştiriyor. Yazlık MB başkanı ayrı kışlık MB ayrı… Her sezona ayrı bir başkanla giriyoruz. Görev süreleri dört yıl Merkez Bankası başkanları Sayın Erdoğan sayesinde mevsimlik işçi oldular.

Milletimizi dizginlenemeyen bir dolar kuruyla karşı karşıya bıraktın. Sen bildiğini okumaya, sorumsuzca konuşmaya, sorunları halının ardında süpürmeye devam ettikçe dolar artıyor. Dolar arttıkça milletimizin alım gücü düşüyor.

Milletimizin sana verdiği tüm bu yetkilerden sonrasında, dolar kuru son üç yılda 4.5 liradan 9.33 liraya çıkmasının sebebi sensin. Sen sözüm ona faizleri düşürdün ama Türkiye’nin risk primi arttı. Risk primi artınca, tahvil faizleri arttı. Ticari kredilerin faizleri arttı. Döviz cinsinden bulunacak dış kaynak için, ödenecek faiz de arttı.

Senin bu beceriksizliğin yüzünden devlet bütçesinden sadece bu yıl 200 milyar lira faiz ödemesi yapılacak. Kurdaki bir liralık artış dış borcumuzu da 450 milyar lira artırıyor.

Sayın Erdoğan partili cumhurbaşkanı olarak göreve geldiğinden bu yana ülkemizin dış borcu tam 2 trilyon lira arttı. Peki bu borç nasıl ödenecek biliyor musunuz? Ürün fiyatları artacak, gıda fiyatları artacak, doğalgaz ve elektrik fiyatları artacak, giyim-kuşam fiyatları artacak, öyle ödenecek.

Milletçe bize bu faturayı kesen de, bu hesabı ödeten de bizzat Sayın Erdoğan’dır. Paramızın pul olmasının sebebi de, borç içinde yüzmemizin nedeni de bizzat Sayın Erdoğan’dır. 2018’de aldığı yetkiyle sefa süren de milletimizin kendisine gösterdiği güveni boşa çıkartan da bizzat Sayın Erdoğan’dır.

Çırpınmanın, çamura yatmanın âlemi yok

“Vakit Türkiye vaktidir” diye iş başına gelenlerin artık bu milletin yakasından düşme vakti de geldi çattı. Haydi Sayın Erdoğan vakit tamam. Çırpınmanın, çamura yatmanın âlemi yok. Milletimiz bu gidişe daha fazla tahammül edemez. Artık vakit hesap vakti, artık vakit sandık vakti.

Biz bugün, Suriye’de Sayın Erdoğan’ın önce ABD’ye, ardından da Rusya’ya sorumsuzca verdiği, tutulması mümkün olmayan sözlerin bedelini ödüyoruz. Kendisi Suriye’de şahsının politikalarını uyguluyor. Bedelini de milletimiz cebiyle, Mehmetçiğimiz ise canıyla ödüyor.

Gelin hep birlikte, yakın geçmişi bir hatırlayalım: Suriye’de iç savaş ilk başladığında Şam’da cuma namazı kılma hayallerinin peşine düştü. Bu hayalini de ABD’nin desteğiyle gerçekleştirebileceğini düşündü. Şam hükümetini tamamen karşısına aldı. Beraber deniz tatili yaptığı kardeşi Esat’ı anında “katil Esed” yaptı. İstikrarsızlaşan Suriye’yi de PKK’nın eline bıraktı.

Sonra ne oldu? 2015 yılının Ekim ayında ABD’nin, Esad’ı devirmek için savaşmaya hiç de niyetli olmadığını anlayan Rusya bizzat Suriye’ye asker çıkarınca Sayın Erdoğan da kısa bir bocalamanın ardından bu sefer de dümeni Rusya’ya kırdı. İyi ilişkiler kurmak için taviz üstüne taviz verdi.

“Ne vereyim abime”

Bu dâhiyane “Ne vereyim abime” yaklaşımının sonucunda bugün başımıza bela olan ve fellik fellik kurtulmanın yollarını aradığımız S-400’ler, 2.5 milyar dolar peşin para karşılığında satın alındı. Türkiye, bu alımı yaptığı için yıllardır yatırım yaptığı F-35 projesinden çıkartıldı ve yaklaşık 11 milyar dolarlık bir kayba uğradı.

Elimizde dekoratif roketlerimiz, F-35’lerin de posterleri kaldı

S-400 işinin bize maliyeti 13.5 milyar dolar, yani 120 milyar TL oldu. Bunun karşılığında ise, elimizde dekoratif roketlerimiz, F-35’lerin de posterleri kaldı. Sürecin devamında iktidar 2018 yılında imzaladığı Soçi mutabakatında İdlib’teki radikal unsurların, Şam hükümetine ve Rus birliklerine herhangi bir saldırıda bulunmayacağını garanti etti. Üstelik Sayın Erdoğan bununla da yetinmedi. Herhangi bir saldırı durumunda Rusya ile ortak tepki vereceğini de taahhüt etti.

Peki sonuç ne oldu? Tüm itirazlarımıza ve uyarılarımıza rağmen; yürütülen bu akıllara zarar diplomasinin ilk acı sonucunda 2020 yılının Şubat ayında İdlib’te 33 evladımız şehit oldu. Soçi mutabakatına uymayan Rusya ve Esad oldu ama görüşme talep eden yine biz olduk. Askerimizi şehit eden, Rusya ve Esad oldu ama Putin’in ayağına gidip, kapılarda bekletilen, yine biz olduk. Moskova’da kazanan, Rusya ve Esad oldu ama geri adım atan yine biz olduk.