Analiz- İsrail’de yeni dış politika

thumbs_b_c_8fd5ea82c1f412a247e0dec9d9c75c3c

Fransa-İsrail ilişkilerinin alacağı seyir üzerinden dahi uluslararası arenada İsrail’in algısının ne yönde değiştirilmek istendiğine dair ipuçları bulunabilir.

İsrail’de 12 yıllık Binyamin Netanyahu iktidarının sona ermesinin ardından aşırı sağcı Naftali Bennett başbakanlığında kurulan yeni koalisyon hükümeti “değişim” vaadini ortaya koydu. Siyasi yelpazenin pek çok farklı kesiminin oluşturduğu hükümetin değişimden kastının, İsrail-Filistin meselesindeki şiddet odaklı tavrını değiştirmekten ziyade, ülke iç siyasetinde ve dış politikada bir değişim olduğu rahatlıkla söylenebilir.

Bununla birlikte, İsrail’in dış ilişkilerinde nasıl bir yol izleyeceği, oluşan yeni hükümetin bölge siyasetine dair farklı ülkelerin tutumlarını nasıl etkileyeceği ise önemli ve yeni bir gündemi haiz. Fransa-İsrail ilişkilerinin alacağı seyir üzerinden dahi uluslararası arenada İsrail’in algısının ne yönde değiştirilmek istendiğine dair ipuçları bulunabilir.

Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Yves Le Drian’ın 14 Haziran’da yeni hükümeti resmi olarak tebrik ederken -geçen yıl hükümet kuran Netanyahu’ya yaptığı tebrikte kullanmadığı- İsrail’in güvenliğinin önceleneceği söylemi Fransa’nın yeni hükümete ve Filistin’in işgali politikasına dair takındığı tavrın da bir sembolü. Buna karşın bir yıl önce, yeniden kurulan Netanyahu hükümetine iletilen tebrik metninde yasa dışı yerleşim faaliyetleri ve İsrail’in haksız yayılmacılığından, tek taraflı kararların sonuçsuzluğundan dem vuran da aynı Fransız hükümetiydi. Son bir yıla baktığımızda İsrail’in hem söylem hem de eylem olarak şiddet temelli yayılmacılığından vazgeçmediğini göz önünde bulundurursak, Fransa’nın değişen siyaseti bize bir şeyler söylüyor.

AB, Netanyahu değişimini yeterli görüyor

Yeni hükümetin arkasındaki önemli isimlerden biri olarak görülen ve iki yıl sonra Başbakanlık koltuğuna oturacak olan yeni Dışişleri Bakanı Yair Lapid, İsrail’in mevcut statükoyu koruyan diplomasi ağının bir temsilcisi. Netanyahu’nun Dışişleri Bakanlığı’ndan bağımsız ve Başbakanlığa bağlı bir uluslararası ilişkiler masası kurmasından rahatsız olan hâkim düzenin de bir sözcüsü. Bu doğrultuda İsrail’in uluslararası ilişkiler sahnesinde mutlak suçlu ve başına buyruk göründüğü siyasi tavırdan, çok düzlemli, sadece ABD üzerinden değil, pek çok farklı aktörle kaynaşarak hedeflerine ulaşmayı önceleyeceği yeni bir siyasete geçtiğini söyleyebiliriz.

Yalnızca Fransa özelinde değil, Avrupa Birliği (AB) nezdinde de sorun, esas olarak uzun bir iktidar döneminin yıpranmışlığını taşıyan, buyurgan, Donald Trump yönetimiyle fazla yakın, dolayısıyla da AB’den fazla uzak Netanyahu idi. Kurulan yeni hükümet aşırı sağ söylemleri ve Büyük İsrail projesine kutsal bir çerçevede inanan yeni başbakanıyla İsrail’in yapıcı bir tavırla meselenin çözümüne yaklaşma ihtimalini neredeyse imkânsız kılsa da Fransa yayınladığı tebrik mesajında İsrail yayılmacılığına dair en ufak bir atıf bile yapmıyor. Dahası, Fransa Dışişleri Bakanı Le Drian Fransa ve İsrail’in 70 yılı aşan dostluğuna vurgu yaparak, İsrail’in güvenliğinin önceliklerinden biri olduğunu söylüyor.

Söylemler yumuşuyor, eylemler aynı

Angela Merkel’in ardından AB içerisinde oluşacak lider boşluğunu doldurmaya namzet olmak için yaptığı çıkışlar göz önünde bulundurulduğunda Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un, AB’nin Netanyahu hükümeti döneminde söylem bazında kaybetmeye başladığı müttefikini geri kazandığını görmek zor değil. AB ve Fransa, yeni hükümetin tehlikeli söylemlerine bakmaksızın; Netanyahu değişimini yeterli görüyor. Cılız bir şekilde dile getirilen iki devletli çözüm söylemi, İsrail’in kendi güvenliğini sağlama meşruiyeti hakkında yapılan açıklamalarla anlamsızlaşıyor.

ABD’de Joe Biden’ın başkan seçilmesiyle başlayan, uluslararası ilişkilerde dilin yumuşayıp, yapılan eylemlerin aynı kaldığı eski durum, yeniden mevcut durum haline geliyor. Macron’un 2020 yılının Ocak ayında, Fransız toprağı olarak kabul edilen, Kudüs’te yer alan St. Anne Kilisesi’ne yaptığı ziyaret esnasında, İsrail polisinin aldığı aşırı güvenlik önlemi, Fransız Cumhurbaşkanı’nı rahatsız etmiş ve İsrail güvenlik güçlerinin kiliseden çıkmasını istemişti. Netanyahu’nun uluslararası ilişkilerde tutturduğu popülist dile bir tepki olarak görülebilecek bu sembolik vaka dahi, Fransa’nın fazlasıyla özgür ve fazlasıyla AB dışında siyaset izleyen bir İsrail’e tahammüllünün olmadığını gösteriyordu. Oluşan yeni değişim hükümetiyle, Fransa’nın koşulsuz desteğini kazanan İsrail, artık hem Paris hem de Brüksel nezdinde 14 Haziran 2021 tarihinden önce olduğundan daha muteber bir konumda.

Kaynak: AA