Demokrasi ve Atılım (DEVA) Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, “Sizin stokçu dediğiniz bugün sattığı malı, yarın sattığından da pahalıya alan, yerine koyamayan, her gün zarar eden bakkal, manav, kırtasiyeci, çamaşırcı, çorapçı. Gerçekten yeter artık. Bu sizin tutumunuz var ya, koskoca bir ekonomik krizi çıkarıp, aradan sıyrılıp vatandaşla esnafı baş başa bırakmak. Çok alıştı buna” dedi.
Partisinin genel merkezinde düzenlenen haftalık değerlendirme toplantısında gündemi değerlendiren Babacan’ın açıklamaları şöyle:
“Model olarak ortaya koydukları bir başarısızlık hikayesi”
Ortada planlanmış, üzerinde çalışılmış bir model falan yok. Bugünkü iktidar bindi bir alamete gidiyor kıyamete. Ortada adını model olarak ortaya koydukları sadece bir başarısızlık hikayesi var. Model diye anlattıkları ucuz iş gücü demek, emek istismarı demek. Çalışanlarına toplu sözleşme hakkı tanımayan, sendika hakkı tanımayan bir modele herhalde gıptayla bakmaya başladılar. Bu ülkede yarım asırdan fazladır sendikalar var. Çalışan hakkı var. İşçi hakkı var. Bunların olmadığı bir modele nasıl imreniyorlar, nasıl bakıyorlar? Demokratik yöntemlerle halkın desteğiyle iş başına gelen bir iktidar nasıl böyle yoldan çıkıp da halka rağmen böylesine şeyleri konuşabiliyor gerçekten büyük bir hayretle izliyoruz. Madem bir Çin modelinden bahsediyorlar, önce şu Uygur Türklerine uygulanan insan hakları ihlallerinden niçin bahsetmiyorlar bunu da sormak lazım. Eğer bir modelden bahsedeceksek bu sadece ekonomi politikalarından ibaret değildir. Bu bir rejim tercihidir. Lafa gelince ezilenlerin gür sesi, suskun dünyanın hür sesi Sayın Erdoğan’dan Uygur Türklerine yapılan zulme dair son yıllarda tek bir cümle duydunuz mu ben merak ediyorum.
“Bize ilham kaynağı ülke diyorlardı”
Oysa ekonomide senelerce dünyada, bütün Avrupa’da, Ortadoğu’da, Asya’da ‘Türkiye Modeli’ konuşuldu. Bize, ‘ilham kaynağı’ ülke diyorlardı. Hem demokrasiyi hem ekonomiyi aynı anda yükselttik. Bunların tamamını tersine çevirdiler. Şu anda bakıyoruz hükümete, ‘rotayı ben çiziyorum’ diyen Perinçek’in hayallerinin iktidarı oldular. Biz buradayız, biz o Çin modelini giymeyiz.
“Kendisi Bahçeli’nin peşinden gidiyor”
Kendisiyle bunca yıldır çalışmış, Cumhuriyet tarihinin en uzun süre bakanlık yapmış kişilerinden birisi olarak, Türkiye’nin demokratikleşmesine ve ekonomisinin güçlenmesine katkısı olan bir ekibin başında olan Ali Babacan’a diyor. Bir kere, şunu iyi anlaması lazım. Ben de DEVA Partisi’nin tüm teşkilatı da hiç kimsenin arkasından gitmez. Ama kendisi bir açıklasın. Kendisi kimin, kimlerin arkasından gidiyor? Kendisi krizlerin ortağı, kavgadan başka bir şey bilmeyen, ülkeye bir tek çakıl taşı kadar faydası dokunmamış Bahçeli’nin peşinden gidiyor.
“Bütçenin dayandığı varsayımlar daha Meclis’e sunulmadan hükümsüz hale geldi”
Partili Taraflı Cumhurbaşkanlığı Sistemi ile bütçe neredeyse göstermelik bir hale geldi. Şu görüşülen bütçe Meclis’ten hiç geçmese, reddedilse hiçbir şey olmuyor. Aynen bunlar yönetmeye devam edebiliyor. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin bütçesinin, Meclis’e Cumhurbaşkanı Yardımcısı tarafından sunulması her türlü demokratik ilkeye aykırı bir tutumdur. Halkın seçtiği halka karşı sorumlu insanların gidip o bütçeyi sunması lazım. Niye kendisi sunmuyor. Bütçenin iki önemli amacı var. Ekonomi politikalarına duyulan güveni arttırarak makroekonomik istikrarı sağlayamaya çalışmaktır. Ülkenin kaynaklarını doğru ve ihtiyaç duyulan alanlara ayırarak ülkenin kalkınmasına ve yoksulluğun giderilmesine ve gelir dağılımının iyileştirilmesine katkıda bulunmaktır. Şu son 2022 bütçesinde bunların ikisi de yok. Bir kere bütçenin dayandığı varsayımlar daha Meclis’e sunulmadan hükümsüz hale geldi. Eylül 2021’de açıklanan Orta Vadeli Programda, 2022 için dolar kuru 9,30; 2023 için 9,80; 2024 için 10,30. 2024 için dolar kuru 10,30 olarak öngören bu iktidar bugünden 14 liraya yaklaşmış döviz kuruyla Meclis’te bütçeyi görüşüyor. Bu bütçe tutar mı? Bu bütçeyi kimse ciddiye almaz.
“Stokçu dediğiniz gariban esnaf”
‘Stokçu’ dediğiniz sizin hatalı politikalarınız, kötü yönetiminiz yüzünden fiyat istikrarının kalmadığı bir ülkede neyi kaçtan satacağını bilemeyen gariban esnaf. Sizin stokçu dediğiniz bugün sattığı malı, yarın sattığından da pahalıya alan, yerine koyamayan, her gün zarar eden bakkal, manav, kırtasiyeci, çamaşırcı, çorapçı. Gerçekten yeter artık. Bu ülkenin vatandaşlarını birbirine düşürmeyin. Alışveriş yapan vatandaşla, esnafı karşı karşıya getirmeyin. Çatışmayla, ayrıştırmayla, kutuplaştırmayla koltuğunuza sarılmayı da artık bırakın. Bu sizin tutumunuz var ya, koskoca bir ekonomik krizi çıkarıp, aradan sıyrılıp vatandaşla esnafı baş başa bırakmak. Çok alıştı buna.”