Çin’in yeni İpek Yolu Projesi kapsamında Kovid-19 diplomasisi

çin
Abone Ol

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Çin’in Afrika ülkelerine verdiği siyasi ve askeri mühimmat desteği, karşılığında Afrika ülkelerinin Batı’ya karşı Çin’i desteklemesiyle sonuçlanan karşılıklı fayda-çıkar ilişkisi, günümüzde Çin’in İpek Yolu Projesi ile daha da güçleniyor

Çin’de ortaya çıkıp dünya çapında yayıldığından beri dört buçuk milyondan fazla insanın ölümüne sebep olan ve 230 milyonun üzerinde kişiye bulaşan yeni tip koronavirüs (Kovid-19) küresel ekonomiyi de durma noktasına getirdi. Devletlerin iki yıldır canla başla mücadele ettiği salgından en çok etkilenen bölgelerden biri de Afrika oldu.

Afrika kıtası 2019 yılında yüzde 2,4 büyüme kaydetmiş olsa da 25 yıldır istikrarlı büyümesini sürdüren Sahra Altı Afrikası, hükümetler ve ekonomiler üzerinde ciddi baskı oluşturan salgının etkisiyle 2020 yılında ilk defa iktisadi küçülme yaşadı.[1] Bu doğrultuda Afrika devletleri, salgın temelli insani ve ekonomik krizlerden kurtulmak için uluslararası platformlarda destek arama yoluna gittiler.

Çin’in İpek Yolu Projesi’nde Afrika

Çin-Afrika ilişkilerinin tarihi, Afrika ülkelerinin bağımsızlık mücadelelerine kadar uzanır. Çin’in Afrika ülkelerine vermiş olduğu siyasi ve askeri mühimmat desteği ve karşılığında Afrika ülkelerinin Batı’ya karşı Çin’i desteklemesiyle sonuçlanan karşılıklı fayda-çıkar ilişkisi, günümüzde Çin’in İpek Yolu Projesi ile daha da güçleniyor. Bu bağlamda Çin, altyapı faaliyetlerine önem vererek projesini tamamlama yolunda ilerliyor. Projenin Afrika’daki varlığının en bariz kanıtları olarak, Çin’in Afrika’da 6 bin kilometreden fazla demiryolu ve otoyol, yaklaşık 20 liman, 80’den fazla büyük ölçekli enerji tesisi, bazıları halen yapım aşamasında olan 100 Çin-Afrika sanayi sitesi, 130’dan fazla tıbbi tesis, 45 stadyum ve 170’ten fazla okul inşa etmiş olmasını zikredebiliriz. Bunun yanında, stratejik öneme sahip Kuşak ve Yol Projesi’nin teşviki için Afrika Birliği ve Çin arasında iş birliği anlaşmaları imzalandı. Afrika Birliği Konferans Merkezi, Mombasa-Nairobi Demiryolu, Maputo-Katemb Köprüsü ve Etiyopya (Addis Ababa)-Cibuti Demiryolu gibi altyapı yatırımları ile devletlerin ulaşım ve altyapı imkanları güçlendirildi. Çin’in Afrika’daki yatırımlarını dikkate aldığımızda, bu yatırımların maliyetinin 100 milyar doları aştığı ve yaklaşık 10 binden fazla Çinli şirketin kıtada varlık gösterdiği biliniyor. [2,3].

Çin ve Afrika arasındaki ticari ilişkiler ise proje kapsamında günümüze her geçen yıl büyüme kaydederek ulaştı. Örneğin, 2000 yılında Afrika kıtası ve Çin arasındaki ticaret hacmi 10 milyar dolar iken, 2019’da bu rakam 208 milyar dolar seviyesine ulaşmış durumda.[3]



Ortak gelecek vurgusu

Çin’in son dönemde sürekli vurguladığı “shared future” (ortak gelecek) sloganı, Çin’in Afrika politikasının geleceğini de şekillendiriyor. Çin’in bütün yaptığı yatırımlara yerleştirdiği “shared future” tabelaları, büyük bir potansiyele sahip olan Çin ve Afrika arasındaki bağın yakın gelecekte daha da kuvvetleneceğini anlatan bir propaganda aracı olarak kullanılıyor. Örneğin, bu sene gerçekleşen Afrika Çin İşbirliği Forumu ile Çin ve Afrika arasındaki ilişkilerin Kovid-19 sonrası dönemde “ortak gelecek” paydasında güçlenmesi hedeflenmiştir. Bu yüzden, Afrika ile ortak bir geleceğe dair adımlar atmak adına dijitalleşmeye önem verilmesi gerektiği, bilgi ve iletişim teknolojileri, özellikle 5G’nin gelişimini hızlandırma, üretim ve teknolojik yeniliği teşvik etmek yönünde kararlar alındı. Aslında Çin, ortak gelecek vurgusuyla, 2063 Afrika Birliği 100. Yılı Afrika Gündemini de destekliyor.

Çin’in Afrika’ya yardım politikası

Çin’in İpek Yolu Projesi kapsamında Afrika’ya yaptığı yardımlar sürekli eleştiriliyor. Bunun sebebi, şeffaflığın olmadığı ve Çin yardımlarının Afrikalı liderleri yolsuzluk yapmaya sürüklediği iddialarıdır.

Çin’in Afrika yardımları Kovid-19 öncesi ve sonrası şeklinde iki ayrı dönemde değerlendirilebilir. Çin, salgın öncesinde Afrika’daki devletlere düşük faizli borç kredisi, imtiyazlı devlet kredileri ve borç affı gibi destekler sağladı. Salgın döneminde ise bunlara ilaveten Afrika ülkelerinde bulunan Çin büyükelçilikleri tarafından koordine edilen Çin şirketlerinin ve vatandaşlarının destekleriyle bölgeye sosyal ve insani yardım olarak tıbbi malzeme ve sağlık ekipleri gönderdi. Yine bu dönemde Afrika ülkelerinin borçlarını zamanında ödeme endişelerini dikkate alan Çin, borçları bir yıl erteleme hususunda G20 ülkeleri başta olmak üzere uluslararası toplumu teşvik etme yoluna gitti. Ayrıca Çin, Kovid-19’un Afrika ekonomilerinin üzerindeki etkisini azaltmak için 15 ülkeyi, 2020’nin sonunda vadesi gelen faizsiz kredilerden muaf tuttu, 11 Afrika ülkesinin Çin EXIM Bankasına olan borçlarını erteleme anlaşmaları ve 12 Afrika ülkesiyle borç hafifletme anlaşmaları imzaladı.[4]

Afrika’nın Çin’e yönelik olumsuz algısını gösteren en temel örnekler ise Kovid-19’un Çin’de ortaya çıkması nedeniyle, Afrika’nın genelinde tüm Asya kökenlilerin Çinli gibi algılanması ve Afrika ülkelerine girmelerinin istenmemesi; özelde ise Nijerya ve Kenya halklarının Çin’den gönderilen tıbbi malzeme ve sağlık ekibine göstermiş olduğu tepkidir.

Bunun yanında, Çin şirketlerinin Afrika ülkelerine yaptıkları yardımlara örnek olarak, 2020’de Jack Ma Vakfının, 54 Afrika ülkesine, 500 vantilatör, 260 bin koruyucu maske, 2 milyon 100 bin test, 6 milyon yüz maskesi bağışlaması zikredilebilir.[5] Huajian Grubu sekiz Afrika ülkesine bir milyondan fazla maske sağladı. Ayrıca, Afrika’da stratejik öneme sahip ve aynı zamanda BRICS üyesi olan Güney Afrika’ya, Huawei şirketi 1 milyon rand; yaklaşık 70 bin dolar, Çin destekli çok uluslu bir şirket olan Naspers ise 83 milyon dolar yardımda bulundu. Uganda’da bulunan Çin Büyükelçiliği ve Çin şirketleri 250 bin maske ve tıbbi gözlük ile termometre dağıttı. Çin, Cezayir’e 450 bin dolar değerinde içinde solunum cihazları da olan tıbbi ekipman desteği sağladı ve bir sağlık ekibi gönderdi, ayrıca bir tıbbi merkez inşa etme sözü verdi. Benzer şekilde, Çin’in Zimbabve Büyükelçiliği, Kovid-19 vakalarını tedavi etmek için ana merkezlerden biri olarak belirlenen Wilkins hastanesini yenilemek maksadıyla gerekli çalışmaların yapıldığını duyurdu. Jiangxi Uluslararası Ekonomik ve Teknik İşbirliği A.Ş, salgının başlangıcında Gana ile daha yakın bir ekonomik ortaklığı teşvik etmek için Gana’nın Karayolları Bakanlığına 10 bin maske temin etti. Benzer şekilde, Çin İnşaat Şirketi (CCCE) Nijerya’daki Lagos eyalet hükümetine nakit para, yüz maskeleri, dezenfektanlar ve pirinç bağışladı. Shenzhen merkezli büyük bir cep telefonu üreticisi olan Transsion’ın finansmanıyla desteklenen, Afrika odaklı bir mobil ödeme girişimi olan PalmPay, transfer ücretlerinden feragat etmeyi ve hatta salgından etkilenen müşterilere doğrudan “nakit” dağıtmayı planladığını duyurdu. Çinli ayakkabı üreticisi Huajian International, Etiyopya hükümetine 100 binden fazla genel koruyucu maske göndererek Başbakan Abiy Ahmed’in takdirini kazandı. Huawei ise Etiyopya Bilim ve Eğitim Bakanlığına 10 bin cerrahi maske, 20 kızılötesi termometre ve 100 şişe dezenfektan bağışladı. COSCO Shipping, Güney Afrika’nın ulusal nakliye ve lojistik grubu Transnet’e “yerel liman işletmelerini desteklemek” için 10 bin tıbbi maske ve 200 şişe el yıkama jeli bağışta bulundu.[6]

Çin, Afrika’ya yaptığı yardımların yanı sıra bölgeye bir de düzenli olarak sağlık ekibi gönderiyor. Çin Dışişleri Bakanlığına göre, 2020’de en az 148 Çinli sağlık çalışanı, salgınla mücadele için 11 Afrika ülkesine gönderildi. Çin’in yürüttüğü “aşı” diplomasisi de Çin’in Afrika’ya yaptığı sağlık yardımları kapsamında değerlendirilebilir. Çin, Afrika’ya taahhüt ettiği 93 milyon dozdan 11 milyonu bağış olmak üzere 72 milyon doz Kovid-19 aşısını teslim etmiş durumda.[7] Ancak Afrika’nın toplam nüfusunu ve sağlanan aşı dozu miktarları göz önüne alındığında teslim edilen, özellikle bağış olarak verilen dozların sayısının “devede kulak” olduğu söylenebilir. Bunun nedeni, Afrika ülkelerinin aşı tercihini Çin’den çok Hindistan, ABD ve Avrupa’dan yana kullanması. Bu durum, Afrika ülkelerinin Çin’e karşı güven duymadıklarını gösteriyor.

Afrika Çin İşbirliği Forumu ile Çin ve Afrika arasındaki ilişkilerin Kovid-19 sonrası dönemde “ortak gelecek” paydasında güçlenmesi hedeflenmiştir. Bu yüzden, Afrika ile ortak bir geleceğe dair adımlar atmak adına dijitalleşmeye önem verilmesi gerektiği, bilgi ve iletişim teknolojileri, özellikle 5G’nin gelişimini hızlandırma, üretim ve teknolojik yeniliği teşvik etmek yönünde kararlar alındı.

Afrika ülkelerinde Çin algısı

Afrika insanının Çin yardımlarına bakışı, korku ve umut arasında gidip gelmektedir. Aslında Afrika ülkeleri, Çin’i salgını erken duyurmamak ve şeffaf davranmamakla itham etmiş olsa da Çin’in salgını ülkesinde etkisiz hale getirmesini ve bu dönemde yürüttüğü yardım politikalarını takdirle karşıladı. Zira Çin’in salgın döneminde Afrika’ya yapacağı en etkili yardımın borç affı olacağına dair görüşler dile getirilmekteydi. Yapılacak bir borç affı veya borcun yeniden yapılandırılması ile ekonominin canlanması sağlanabilir ve bu sayede Afrika ülkeleri Çin’e olan borçlarını erken ödeme yoluna gidebilir düşüncesi kabul gördü.[8]

Afrika’nın Çin’e yönelik olumsuz algısını gösteren en temel örnekler ise Kovid-19’un Çin’de ortaya çıkması nedeniyle, Afrika’nın genelinde tüm Asya kökenlilerin Çinli gibi algılanması ve Afrika ülkelerine girmelerinin istenmemesi; özelde ise Nijerya ve Kenya halklarının Çin’den gönderilen tıbbi malzeme ve sağlık ekibine göstermiş olduğu tepkidir. Zira Nijerya halkı Çin’den gönderilen tıbbi malzemelerin kalitesiz ve virüslü olduğu konusunda eleştirilerde bulundu ve Çin’den gelen sağlık ekibine de sert tepki gösterdi. Bunun yanında, Afrikalılar nezdinde Çin’in imajının zedelenmesine yol açan başka bir olay daha vuku buldu. Salgın sırasında, Çin’in Guangzhou şehrinde ve diğer farklı şehirlerinde Afrikalı iş insanlarının ve burslu öğrencilerin kamuya açık yerlerden dışlanması, otellerinden çıkarılması gibi “ırkçı” muamelelere maruz kalmaları neticesinde, Güney Afrika, Nijerya, Uganda, Kenya ve Gana gibi devletler Pekin’den açıklama talebinde bulundular ve neticede Çin ve Afrika arasındaki ilişkiler kısa bir gerginlik sürecine girdi. Buna rağmen Çin, kriz zamanlarında Afrika’nın güvenilir bir ortağı olduğunu kanıtlamak ve salgın konusunda kendisine yöneltilen eleştirilerin üstesinden gelmek amacıyla kıta genelinde diplomatik ve ekonomik bir atılım başlattı. Ancak Çin’in bu faaliyetlerinin Batı ülkeleri tarafından siyasi hedefini gizlemek için kullandığı bir araç ve “maske diplomasisi” olarak algılandığı görülüyor.

Afrika devletlerine verilen yardımların nasıl yapıldığına dair kamuya tam olarak açıklama yapılmaması, şeffaflık ilkesiyle bağdaşmadığı için diğer ülkelerin Çin’e yönelik eleştirilerini de artırmasına sebep oldu. Zimbabve örneğine bakılacak olursa, Çin’in yardımlarda şeffaf olmaması, Zimbabve Sağlık Bakanı’nın yolsuzluk töhmeti altında kalmasına sebep oldu ve bu durum Bakan’ın görevden alınması ile sonuçlandı. Bu yolsuzluk iddiaları kanıtlanmamış olsa da Çin’le ilgili her türlü spekülasyonu tetikliyor.Tarihi gücüne kavuşma idealini sürdüren Çin, yüzyıllık hayal olan İpek Yolu’nun Afrika bağlantısı için kıta genelinde büyük yatırımlar yapıyor ve altyapı çalışmalarını sürdürüyor. Bu kapsamda Çin, Kovid-19 salgını döneminde Afrika kıtasında elde ettiği kazanımları korumak için diplomatik faaliyetlerini yürütmeye devam ediyor.

Bu Yazıya Tepki Ver


E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir