Dijital Türkiye Konferansı başladı

Dijital Türkiye Konferansı
Abone Ol

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği’nin (TÜSİAD) “Oyunun kuralları değil, kendisi değişti” temalı “Dijital Türkiye Konferansı” başladı. Toplantının açılış konuşmasını TÜSİAD Başkanı Simone Kaslowski ve Yönetim Kurulu Üyesi Serkan Sevim yaptı. Tüm gün sürecek konferansın ana tema konuşmalarını Sabancı Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanı ve Sabancı Holding Yönetim Kurulu Başkanı Güler Sabancı, Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ömer M. Koç ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu gerçekleştirecek.

TÜSİAD Başkanı Kaslowski yaptığı konuşmada ülkelerin gelişmelerinde rekabetçiliği etkileyen en önemli faktörün dijitalleşme olduğunu ifade ederek Türkiye’nin bu süreçte ciddi bir mesafe kat etme potansiyelinin olduğunu ifade etti. Konuşmasında Dünya Ekonomik Forumu’nun araştırmasına yer veren TÜSİAD Başkanı “Dijital teknolojiler küresel karbon emisyonunu yüzde 15’e kadar düşürebiliyor.” ifadelerini kullandı.

Son dönemde teknoloji gündeminde geniş yer bulan Metaverse’nin interneti dönüştürdüğüne dikkat çeken Kaslowski “İnternet, Metaverse ile kullanıcıya sadece izleme ve takibin çok ötesinde gerçek deneyimi yaşatan sürükleyici bir evrene doğru dönüşüyor” diye konuştu.

TÜSİAD Yönetim Kurulu Üyesi Sevim, ise dijital teknolojinin benimsenmesinin önemine dikkat çekerek “Yapay zeka pazarının 2020 yılında küresel çapta 281 milyar dolar civarında olan gelirinin sadece bir yılda 320 milyar dolar mertebelerine çıktığı tahmin ediliyor” ifadelerini kullandı.

Kaslowski’nin konuşmasından öne çıkanlar şöyle:

“Yenilenen küresel düzene uyum sağlamak için kuşkusuz en önemli ihtiyaçlardan biri teknoloji”

Ülkelerin dijitalleşme süreci rekabetçiliği etkileyen en önemli faktör. Dijital dönüşüm sürecinde ciddi bir mesafe kat etme potansiyelimiz var. Bu potansiyelin hayata geçirilmesi için eğitim seviyesinin geliştirilmesi yetkin insan kaynağının korunması, geniş bant alt yapısının güçlendirilmesi, KOBİ’lerin teknoloji kullanımının desteklenmesi gibi geniş bir vizyona ihtiyacımız var. Geçtiğimiz ekim ayında kamuyla paylaştığımız yeni bir anlayışla geleceği inşa çalışmamızda altını çizdiğimiz gibi insani yetkinleşme bilim ve teknolojiye etkin ve kapsayıcı kurum ve kurallara dayalı bir kalkınma anlayışını esas almalıyız. Bu bizi gelişmiş, saygın adil ve çevreci bir Türkiye hedefine ulaştıracak. 



Bugünkü zirvenin teması olan dijital dönüşüm, tekonoloji ve inovasyon kapasitesinden ikiz dönüşüme insan kaynağından girişimciliğe kadar sağlayacağı pek çok katkıyla bu hedefe ulaşmamızda kritik önem taşıyor. 

Yenilenen küresel düzene uyum sağlamak için kuşkusuz en önemli ihtiyaçlardan biri teknoloji. Yapay zeka, artırışmış gerçeklik, makine öğrenimi, blockzincir gibi yeni nesil teknolojilerin üretilmesi ve kullanılması sektör ve ölçek fark etmeksizin verimlilik ve katma değer artışında katalizör oluyor.

“Dijital sektöründe yeşil dönüşümü gerçekleştirmesi çok önemli”

Çağın dinamiklerinin yakalanmasında büyük veri, kritik rol oynuyor. İnternet, Metaverse ile kullanıcıya sadece izleme ve takibin çok ötesinde gerçek deneyimi yaşatan sürükleyici bir evrene doğru dönüşüyor. Büyük veri, ileri malzeme gibi yeni nesil teknolojilerin üretimde verimliliği artırmasının yanı sıra, iklim değişikliğiyle mücadelede de önemli rol oynayacağı aşikar.

Avrupa Birliği (AB), karbon nötr bir kıta olmak yolunda büyüme stratejisi olan yeşil mutabakatın temeline ikiz dönüşümü koyuyor. Dünya Ekonomik Forumu’nun bir araştırmasına göre dijital teknolojiler küresel karbon emisyonunu yüzde 15’e kadar düşürebiliyor. Süper bilgisayarlar rüzgar tribünlerinin tasarımının iyileştirilmesinde ya da enerji verimliliği için en uygun sahanın bulunmasını yardımcı oluyor. Yapay zeka teknolojisi tarımsal üretimde çiftçilerin üretimde pestitit ve yakıt kullanımını azaltmasını sağlıyor. Akıllı şehirler daha kaynak ve enerji verimli, daha güvenli bir yaşam olanağı sunuyor. Bu da topyekun bir hayat kalitesi artışı anlamına geliyor. 

Diğer taraftan büyük miktarlarda verinin işlenmesi enerji tüketimini de artırıyor. Hali hazırda küresel sera gazı emisyonlarının yüzde 2’sinin elektrik tüketiminin ise neredeyse yüzde 10’unun kaynağını bu süreç oluşturuyor. Bu oranların kısa sürede yükselmemesi için dijital sektöründe yeşil dönüşümü gerçekleştirmesi çok önemli. AB bu hedef doğrultusunda farklı uygulamalar hayata geçirmeyi planlıyor. Ürünlerin üretim aşamalarında ortaya çıkan karbon emisyon miktarlarının yer alacağı ürün pasaportları bunlardan biri. Veri merkezleri ve telekomünikasyon merkezlerinde enerji tüketimini azaltmak için yenilenebilir enerji kaynaklarından beslenmelerini sağlamak ise bunlardan bir diğeri.

“Teknolojinin ülkemizde üretilmesi küresel rekabet açısından önemli”

Yeni teknolojiler, yeni iş modelleri ve dijital dönüşüm, rekabet hukukunu da dönüştürüyor. Özellikle rekabet hukukunun teknolojinin yoğun sektör ve pazarlara uygulanmasında yeni yaklaşımlar ortaya çıkarıyor. Veriye dayalı piyasaların genişlemesiyle rekabet hukuku ve verinin korunması teknoloji hukuku gibi alanların kesişimin artmasını öngörüyoruz. Bu dönemde şirketlerin dijital dönüşüm yatırımlarını çevik ve stratejik bir planlama çerçevesinde gerçekleştirmeleri, etkinliği ve başarıyı belirleyen unsurlar olacaktır. 

Dönüşüm sürecinin insan kaynağından veri güvenliğine iletişim altyapısından organizasyon yapılarına ve paydaşlarla işbirliğine kadar her alanda bütünsel olarak ele alınması gerekiyor. 

Teknolojilerin ülkemizde üretilmesi gerek sanayimizin gelişmesi ve ekonomimizin küresel rekabetçiliği gerekse de istihdam politikalarımız açısından kritiktir. Dijital okur-yazarlığın toplumun tüm kesimlerine kazandırılması, teknolojiye erişimde cinsiyetler ve bölgeler arasındaki farklılıkların giderilmesi de gerekiyor. Dijital dönüşümün odağında insan olduğunu aklımızdan çıkarmamalıyız. Dinamik insan gücümüzün ve girişimcilerimizin yenilikçi iş modelleriyle ve en yetkin şekilde ülkemizin kalkındırılmasını ve güçlendirilmesini arzuluyor ve çalışmalarımızı bu odakla sürdürüyoruz. 

“Her bir paneldeki tartışmaların ülkemizin rekabet gücünün artırılması yolunda dijitalleşme yol haritalarına katkı sağlayacağını ümit ediyoruz.”

Bu doğrultuda hayata geçirdiğimiz projelere de kısaca değinmek isterim;

“TÜSİAD sanayide dijital dönüşüm sedekari” programımız kapsamında KOBİ ölçekli teknoloji şirketlerinin ürettiği çözümler ile teknoloji kullanıcısı şirketlerin çözüm arayışlarını buluşturuyoruz. TÜSİAD dijital platformu ile farklı ölçekte farklı daha fazla şirketi dahil ederek dijital dönüşüm ekosistemini güçlendiriyoruz.

TÜSAİD’ın online dijital akademi projesi olan “işim gücüm geleceğim” ile gençlerimiz siber güvenlik, bulut çözümleri mobil uygulama geliştirme gibi pek çok alanda sertifika sahibi olurken, istihdama  erişim imkanları da artıyor. “Bu gençlikte iş var” girişimcilik programımız çerçevesinde de 10 yıldır gençlerimizin girişimcilik ve inovasyon konularındaki yetkinliklerini geliştiriyoruz. Yeni bir girişimiz olan dönüşümü başlat projemiz ile de gençlere erken ve ileri aşama girişimcilik eğitimleri vermeyi TÜSİAD üye şirketleriyle deneyimli insan kaynağıyla girişimci adayları mentorlük görüşmelerinde de bir araya getirmeyi planlıyoruz. Dijital dönüşüm çalışmalarımızın ulusal ve uluslararası işbirlikleri ayağında Özyeğin Üniversitesi TÜSİAD sürdürülebilir kalkınma forumunda akıllı ve yeşil şehirlere yönelik çözüm üretmek için çalışıyoruz.

Bugün konferansımızda dijitalleşmeyi, yeni teknoloji trendlerinden online pazar yerlerine, yazılımdan AB Dijital Tech pazarına ve teknolojiyi dönüştüren kadınlara kadar geniş bir yelpazede ele alacağız. Her bir paneldeki tartışmaların ülkemizin rekabet gücünün artırılması yolunda dijitalleşme yol haritalarına katkı sağlayacağını ümit ediyoruz.”

Serkan Sevim: Dijital teknolojilerin benimsenmesi, küresel rekabet gücümüzün korunması açısından kritik önem taşıyor

Son 20 senedir iş hayatına etki eden dijitalleşme, COVID-19 etkisiyle büyük bir ivme kazandı. Pandemi süreci, sektör ve ölçek fark etmeksizin dönüşüm ihtiyacını çarpıcı bir şekilde gözler önüne serdi. Yine bu dönemde, dönüşümün teknoloji altyapı yatırımları kadar bakış açılarımızda da olması gerektiğini gözlemledik.

 Bu noktada dijitalleşmenin iş hayatımıza iki şekilde etki ettiğinin altını çizmek istiyorum.

 Bir yandan yapay zeka, bulut bilişim, blok zinciri, büyük veri ve nesnelerin interneti gibi yeni nesil teknolojileri üreten sektörler doğarken, öte yandan bu teknolojilerin konvansiyonel şirketlerce kullanılması ile süreçte verimlilik, inovasyon ve katma değer artışının yaşandığını gözlemliyoruz. Alışılmış iş yapma yöntemlerinin gözden geçirilerek dijital teknolojilerin etkin kullanılması aynı sorunlara yenilikçi çözüm yolları geliştirdi. Artık oyunun kuralları değil, kendisi değişti.

Kuşkusuz içinde bulunduğumuz çağın gerekliliklerine uyum sağlanması ve dolayısıyla dijital teknolojilerin benimsenmesi, küresel rekabet gücümüzün korunması açısından kritik önem taşıyor. Üretim ve tedarik süreçlerindeki değişiklikler, müşteri beklentilerinin hızla farklılaşması her yerde güvenli, kesintisiz, sürdürülebilir ve yüksek kaliteli dijital altyapı ihtiyacının önemini bir kez daha gösterdi. Kişiselleştirilmiş müşteri deneyimi ve farklı endüstriyel kullanım senaryoları sunmak için IoT sensörleri ve veri, bu süreçte katalizör bir rol oynuyor. Yazılım, donanım ve hizmet segmentlerini içeren yapay zeka pazarının 2020 yılında küresel çapta 281 milyar dolar civarında olan gelirinin sadece bir yılda 320 milyar dolar mertebelerine çıktığı tahmin ediliyor. Gümrük süreçlerinden lojistiğe kadar birçok alanda dönüşümü tetikleyen blokzincir teknolojilerinin ise 2030 yılına kadar küresel GDP’yi 1,76 trilyon dolar artırması bekleniyor

Güler Sabancı: Dijitalleşmenin hız ve önem kazandığı bir dönemdeyiz

Sabancı Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanı ve Sabancı Holding Yönetim Kurulu Başkanı Güler Sabancı ise yaptığı konuşmada şu ifadelere yer verdi:

Dünya değişim ve dönüşümden geçiyor. 2021 pandemi ve iklim aciliyetinin tetiklediği afetlere artan eşitsizliklere ve derin yoksulluğa tanıklık ettiğimiz zor bir yıl oldu. Dünyamızın geleceği tehdit altında. Geri dönülmesi mümkün olmayan bir noktaya doğru ilerliyoruz. İklim acil durumu ve pandeminin artırdığı eşitsizliklerin yanı sıra dijitalleşmenin hız ve önem kazandığı bir dönemdeyiz.

Yapılan son araştırmalara göre iş dünyasının pandemiden sonraki en önemli aciliyet konusunun yüzde 75’le dijitalleşme olduğunu görüyoruz. Biraz öncede sayın Başkan’dan TÜSİAD’ın bu konudaki başka çalışmalarını da duyduk. Birazdan bu dönüşümü, bu değişimi, bizzat yöneten iş dünyasının temsilcilerinden dijital teknolojilerin yarattığı yeni iş modellerini içinde barındırdığı fırsatları ve tehditleri ve en önemlisi bütün bunlarla bizim nasıl değer yaratacağımızı hep birlikte dinleyeceğiz.

TÜSİAD’ın kurucuları ve üyeleri toplumsal duyarlılığı yüksek insanlardır. TÜSİAD’da bu duyarlılıkla kurulmuştur.

“Gençlerin yüzde 78 çevresel meselelerle ilgilenirken, yüzde 73 çevre dostu markaları tercih ediyor”

Bugün sizlere dijital dünyada hayırseverliğin dönüşümdeki bazı öğrenimlerimizi paylaşmak istiyorum.  Hayırseverliğin özünde insan var. Ve tanımı çok net; dünyada var olan eşitsizliği gidermek, fırsatlara ve imkanlara erişimi daha kısıtlı olanlara destek olmak kimseyi geride bırakmamak için el uzatmak, harekete geçmektir hayırseverlik.

Dijital dünya bireylerin katılımını ve kolektif çalışmayı olumlu yönde etkiliyor. Sınırları aşarak yardımseverliğinizin amacına ulaşmasını sağlıyor. Dijital dünyada bu dönüşüme en hızlı gençlerin adapte olduğunu hatta değişimi sürüklediğini görüyoruz. Günümüzde çokça konuşulan z kuşağının ana odağında onların yaşamlarının bir parçası olan teknoloji ve dijitalleşme yer alıyor. Bu neslin ana karakteristlik özelliğinin gerçeği aramak olduğu ifade ediliyor. Bu nesil çatışmaları çözmek ve dünyayı iyileştirmek için teknolojiyle beraber dayanışma ve birlikte hareket edilmesi gerektiğine derinden inanıyor.

Türkiye’de 15-23 yaş arasındaki gençler üzerinde yapılan araştırmada gençlerin yüzde 78 çevresel meselelerle ilgilenirken, yüzde 73 çevre dostu markaları tercih ediyor. Gençlerin cesareti gönüllükle hareket etme, el uzatma çözümün parçası olmak istekleri daha iyi yarınlara ulaşmak için hepimize büyük umut ve sevinç veriyor. Bu kapsamda gençlerin gönüllüğünün tam bir hayırseverlik örneği olarak gördüğümü belirtmek istiyorum. 

“Gelişen teknolojiler sayesinde toplumsal sorunlara karşı yenilikçi çözümler üretebildiğimizi görüyoruz”

Gönüllük alanında sayısı artan küresel iyi örneklere dünyanın her yerinden kolayca ulaşabilirsiniz. Benim dikkatimi çeken zamanlaması itibariyle de kıymetli bulduğum bir kaç örnekten bahsetmek istiyorum;

Bildiğiniz üzere pandemi döneminde gençler kendi aralarında kurdukları iletişim ağıyla kendi mahallerinde yaşayan ve evden çıkmayan kişilerin alışverişlerini yaptılar. Böylece kendi içinde bulundukları toplum için pratik, mikro çözümler ürettiler ve bu gençler çok kıymetli bir dayanışma örneği gösterdiler.

Diğer bir örnek Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerinin hayata geçirdiği ‘tok tut’, kurumlardan ve bireylerden aldığı desteklerle bu dönemde maalesef sayısı artan açlık sınırındaki insanlara sağlıklı yemekler dağıtıyor.

Gelişen teknolojiler sayesinde toplumsal sorunlara karşı yenilikçi çözümler üretebildiğimizi görüyoruz. Kadına yönelik şiddetin önlenmesinde, eğitime erişimde, engellilik alanındaki sorunların çözümünde ve iklim acil durumu mücadelesinde teknolojinin gücünden faydalanıyoruz ama daha fazla faydalanmalıyız. Örneğin cep telefonlarına yüklenen uygulamalar sayesinde şiddet gören kadınların acil hatlara ulaşması sağlanıyor.

“Yeni teknolojiler, bağışçı ve dernekler arasındaki ilişkileri daha takip edilebilir hale getiriyor”

Eğitim alanında iyi bir örnek var; e-bursum platformu, geleneksel bir hayırseverlik olan bursları dijitalleştirerek gençlerin eğitime ve istihdama erişimini kolaylaştırıyor. Böylece eğitimde fırsat eşitliğine önemli bir katkı sağlıyor.

Engellilik alanında ise sevgili Selin Alara görme engelli bireylerin sesli komutlarını algılayarak gitmek istedikleri yere doğru yönlendiren bir robot rehber köpek yetiştirdi. Bu ve bunun gibi özünde dijital teknolojiler olan pek çok iyi örnekler var. Özellikle engellilik alanında. Tüm bu girişimleri engelsiz bir dünyaya erişim için kıymetli buluyorum.

Geçtiğimiz yıl yaşadığımız doğal afetler sürecinde hepimiz bir şeyler yapmak katkıda bulunmak istedik. Online bir platform olan afet haritası üzerinde sivil toplum kuruluşları bir araya geldiler. Böylece dijital çözüm etrafında işbirliğinin çok kıymetli bir örneğini hayata geçirdiler. Orman yangınlarında ihtiyaç duyulan malzemeler web sitesi üzerinde listelendi, gönüllü ekipler aracılığıyla ihtiyaç olan bölgelere gönderildi. Yeni teknolojiler, bağışçı ve dernekler arasındaki ilişkileri daha katılımcı, daha sorumlu, şeffaf ve takip edilebilir hale getiriyor. Böylece desteğimizin hedefine ulaştığını gönül rahatlığıyla takip edebiliyoruz.

“Yoksulluk, kadına şiddet kadar  kritik hale geldi”

Birbirimizden öğrenmeye deneyimlerimizi paylaşmaya ve dayanışmaya çok ihtiyacımız var. Ve iyi ki teknoloji sayesinde buna imkanımız da var.

Bu hafta başında vakıf olarak sahada çalışan bazı sivil toplum örgütlerinin liderleriyle bir araya geldik. Kadın liderlere 2021 ile ilgili deneyimlerini sorduğumuzda, yoksulluk meselesinin kadına şiddet kadar  kritik hale geldiğini belirttiler. Bir yandan da iklim acil durumu derken yarattığı yoksulluğu unutmayın diye bizi uyardılar.

Maalesef 202’ye bu sıkıntılarla giriyoruz. Biliyoruz ki bir yandan bu sıkıntılar devam ederken, diğer yandan teknolojinin ve dijitalleşmenin dönüşümü devam ediyor ve edecek. Bu dönüşüm kapsamında umut verici gelişmeler de yaşanıyor. Kadın sivil toplum liderleri, zorluklarla mücadelede ülkemizdeki dayanışmanın çok güçlü olduğunu ifade ettiler. Ekmeğini bölüşmeden, gönüllü gençlere, duyarlı iş dünyası temsilcilerinden, sivil topluma bu zor günleri hep birlikte aşacağız.  Ayrıca bu dayanışmanın etkisinin dijital teknolojiler sayesinde arttığını da vurguladılar.

“Dijital ortamlarda bireysel katılımı teşvik eden kampanyalarda 10 kattan daha fazla bağışçıya ulaşıldı”

Tüm dünyada hayırseverliğe ayrılan fonun küresel GDP’ye oranın sadece yüzde 3’ü geçmediğini biliyoruz. Ancak 2020 yılında dijital ortamlarda bireysel katılımı teşvik eden kampanyalarda 10 kattan daha fazla bağışçıya, 3 kattan daha fazla bağış gelirine ulaşılabildi. Bu veriler bize tüm dünyada duyarlılığın arttığını gösteriyor. Bahsettiğim bu duyarlılığın en iyi örneklerinden beri gençlerin duyarlı çalışmalarıdır. Bütün zorluklara rağmen teknolojik dönüşümün katkısıyla sivil toplum kuruluşlarına bireysel veya kurumsal olarak destek olup, gençlerin gönüllü olma potansiyelini teşvik etmeliyiz. Dünyada artan ve kaygı veren eşitsizliklere karşın çözüm parmaklarımızın ucunda, tek bir tıkla verdiğimiz desteğin yerine ulaştığını görebiliyoruz. Bence şimdi hep birlikte harekete geçebiliriz.

Değerli, TÜSİAD üyeleri BM’nin sürdürülebilir kalkınma amaçlarını hepimiz biliyoruz. Bu amaçların özellikle iş dünyasının gündeminde olduğunu, yakından takip edildiğini biliyorum. Bu hedeflere ancak kamu iş dünyası, sivil toplum ve akademi hep birlikte dayanışma içinde çalışarak ulaşabiliriz.”

Bu Yazıya Tepki Ver


E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir