Anayasa Hukukçusu Doç. Dr. Tolga Şirin, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne terör iltisaklı çalışanların işe alındığı iddiasının ardından başlatılan teftişle ilgili değerlendirmelerini aktardı. Yürütülen soruşturma açısından İmamoğlu’nun ‘rahat’ olması gerektiğini belirterek, “Sicili temiz kişiyi göreve alan başkan suç işlemiş sayılmaz” diyen Şirin, “Fakat Türkiye hukuk kurallarının siyasi amaçlarla manipüle edildiği bir ülke olduğu için bunu konuşuyor, olasılık var diyoruz” dedi.
Sözcü yazarı Ruhat Mengi’nin sorularını yanıtlayan Doç. Dr. Şirin, “Önce şunu söyleyeyim, bu ‘terörist’ gibi sıfatlar çok rahat kullanılıyor. ‘Masumiyet karinesi’ diye bir ilke vardır Anayasa’da. Bunu savaşta, ‘olağanüstü hal’de, sıkıyönetimde dahi ihlal edemezsiniz, o kadar mutlak düzeyde bir haktır. Bir yetkili de bir kişi hakkında bu tarz isnatlarda bulunuyor ise bu ‘masumiyet karinesi’nin ihlali anlamına gelir. Yetkili olmayan biri söylüyorsa ‘kişilik haklarına saldırı’dır” diye konuştu.
“Bir iddianame açılmış, hatta bir dava açılmışken bile ‘terör’le ilgili suçlama yapamazsınız”
Doç. Dr. Şirin, akıllardaki, “Bir iddianame hazırlayarak yandaş yargıçlarla görevden alabilirler mi?” sorusuna şöyle yanıt verdi:
“Bir iddianame açılmış, hatta bir dava açılmışken bile ‘terör’le ilgili suçlama yapamazsınız. Mahkeme karar vermişken de Yargıtay onamadıkça diyemezsiniz. Ortada bir iddianame bile yok ve bu rahat rahat kullanılıyor. 12 Eylül Anayasası’nın 127’nci maddesinin 4’üncü fıkrasında ‘Bir belediye başkanına göreviyle ilgili bir suç işlediği iddiasıyla bir soruşturma veya kovuşturma açılmış ise İçişleri Bakanı onu görevden alabilir’ diye bir hüküm var. Yani İçişleri Bakanı onu hüküm sonuçlanıncaya kadar askıda tutabiliyor. Sizin söylediğiniz olasılık burada gündeme gelmiş oluyor.
“Yıllardır ‘Darbe Anayasası’nı değiştiriyoruz’ söylemlerini kullanan iktidar, 127’nci maddedeki bu antidemokratik hükme dokunmadı”
Olağanüstü hal sürecinde Belediyeler Kanunu’nun 45. maddesine ‘Başkan eğer terör örgütüne yardım ve yataklık suçuyla görevden uzaklaştırılmışsa, bu durumda bir Meclis üyesinin görevlendirilmesi söz konusu olur’ hükmünü getirdiler. Oysa ‘Olağan rejime’ geçtik ve bu hükmün geçerli sayılmaması lazım. Ama AYM burada gerekli adımı atmış değil, dediğimiz olumsuz senaryonun uygulanmasına bu hükümler çok müsait. Yıllardır ‘Darbe Anayasası’nı değiştiriyoruz’ söylemlerini kullanan iktidar, 127’nci maddedeki bu antidemokratik hükme dokunmadı. Bu açık OHAL’de konulan hükümle daha da derinleştirildi, bu riski kaydetmek gerekir.
“Belediye başkanı ne yapsın, elinde sicil belgesi temiz olan birini göreve aldığı için suç işlemiş sayılmaz”
Fakat İBB Başkanı İmamoğlu’nun da söylediği gibi kendilerine hiçbir bilgi verilmiş değil, zaten işe alırlarken bu konuyla ilgili kurallar belli, dolayısıyla sicili temiz olan ve İçişleri Bakanlığı’ndan da herhangi bir bildirim gelmemişken olur da ‘terör örgütüyle ilişkili olduğu söylenen kişiler var ise’ bu belediye başkanıyla ilgili bir mesele değildir. Belediye başkanı ne yapsın, elinde sicil belgesi temiz olan birini göreve aldığı için suç işlemiş sayılmaz. Dolayısıyla İmamoğlu’nun bu açıdan son derece rahat olması gerekir. Fakat Türkiye, hukuk kurallarının siyasi amaçlarla manipüle edildiği bir ülke olduğu için bunu konuşuyor, olasılık var diyoruz. İstismarcı senaryonun uygulanma olasılığı var”
“Hukuksal açıdan açıklıklar var”
Şirin, Ekrem İmamoğlu’nu görevden alınması ve yerine bir AKP’li Meclis üyesi gelmesi ihtimaliyle ilgili şunları söyledi:
“Hukuken yapabilirler demiyorum, bence bu koşullar yok ama bu hükümlerin kötüye kullanılması yoluyla bu tarz açıkların bulunduğunu da söylemek gerekir. Normalde terör soruşturmasını idari müfettişler yapmaz, bu Cumhuriyet savcısının işidir, savcı yapar, idare takip eder. Burada savcılığın böyle bir eylemi yok ama idari olarak, ‘iltisak’ gibi yine OHAL döneminde üretilmiş, hukuksal olmayan kavramlarla bu kotarılmaya çalışılıyor. Hukuksal açıdan bu açıklar var ve bu açıdan sizin söylediğiniz olumsuz, istismarcı senaryonun uygulanma olasılığı var. Anayasal hakkını kullananları ‘darbeci’ gibi göstermek sorunlu bir davranış.”
Röportajın tamamı için tıklayın