Cumhurbaşkanı ve Ak Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Dünya genelinde 5 milyona varan ölümleri virüse veya yetersiz sağlık hizmetlerine bağlamak hem kolaycı hem de hatalı bir yaklaşım olacaktır. Bu tablonun ortaya çıkmasının en önemli sebebi zayıf yerine güçlüyü koruyan, paylaşma yerine sömürüyü teşvik eden, kanaat yerine hırsı, bencilliği, tamahkarlığı özendiren mevcut sistemdir” dedi.
TRTWorld Forum’un açılışına bir video mesaj gönderen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu.
“HAYATIN ESKİ NORMALİNE DÖNMESİ ZAMAN ALACAKTIR”
İnsanlığın bir süredir ekonomik, sosyal, siyasi ve beşeri boyutları olan büyük bir sağlık krizi ile mücadele ettiğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti:
“Yaklaşık 2 sene önce başlayan covid-19 salgını, etkisini yitirmekle birlikte gündemimizi işgal etmeyi sürdürüyor. Salgının artçı sarsıntılarını ekonomi başta olmak üzere farklı alanlarda hissetmeye devam ediyoruz. Böylesi devasa bir krizin ardından hayatın eski normaline dönmesi elbette zaman alacaktır. Bu süreçte yaşananlar artık dünyada hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını göstermiştir.
Son 2 yıla damgasını vuran bu salgın bireylerin hem kendilerine hem içinde bulundukları topluma hem de küresel siyasete yaklaşımlarını kökten değiştirmiştir. Küresel sistemdeki tenakuz ve paradokslar daha önce hiç olmadığı kadar gün yüzüne çıkmıştır. Özellikle refah bakımından dünyada en üst sıralarda bulunan ülkelerin sağlık ve sosyal yardım alt yapılarının ne derece kırılgan olduğu görülmüştür.”
“BATILI ÜLKELERDE NEFRET SUÇLARI ÜRKÜTÜCÜ BOYUTLARA ULAŞMIŞTIR”
Tüm insanlığın geleceğini tehdit eden bu kriz karşısında dünyada barış ve adaleti sağlamakla görevli kurumların bir kez daha sınıfta kaldığının altını çizen Erdoğan, şunları söyledi:
“Az gelişmiş ülkeler ve yoksul toplum kesimleri kaderlerine terk edilmiş, ticarette korumacılık artarken tedarik zincirlerinde kırılmalar yaşanmıştır. Ekonomik sıkıntılarla birlikte batılı ülkelerde nefret suçları ürkütücü boyutlara ulaşmıştır.
Sosyal devlet kavramı ağır yara alırken, gelir adaleti daha da kötüleşmiş, İslam düşmanlığı ve göçmen karşıtlığı yeniden alevlenmiştir. Nitekim buzdağının sadece görünen kısmı olsa bile istatistikler; bizi, vatandaşlarımızı ve tüm insanlığı bekleyen tehditleri ortaya koyuyor.
Avrupalı siyasetçiler toplumu tıpkı bir kanser hücresi gibi saran İslam düşmanlığı ile mücadele etmek yerine bunu istismar etmenin, siyasi ranta çevirmenin, oya devşirmenin hesabını yapıyor. Uzun yıllardır bu tehditlere dikkat çeken bir siyasetçi olarak şahit olduklarımız karşısında endişelerimiz daha da artıyor.”
“SALGININI NE YAZIK Kİ İŞBİRLİĞİ VE DAYANIŞMA AÇSINDAN HAKKI İLE DEĞERLENDİREMEDİK”
Küresel barış ve adaleti tesis yolunda tarihi bir fırsatın heba edildiğini görmekten üzüntü duyduğunu kaydeden Erdoğan, “Bize büyük bir aile olduğumuzu tekrar hatırlatan corona virüs salgınını ne yazık ki işbirliği ve dayanışma açsından hakkı ile değerlendiremedik. Dünya genelinde 5 milyona varan ölümleri virüse veya yetersiz sağlık hizmetlerine bağlamak hem kolaycı hem de hatalı bir yaklaşım olacaktır. Bu tablonun ortaya çıkmasının en önemli sebebi zayıf yerine güçlüyü koruyan, paylaşma yerine sömürüyü teşvik eden, kanaat yerine hırsı, bencilliği, tamahkarlığı özendiren mevcut sistemdir” ifadelerini kullandı.
“BM İÇİN İLKELİ, KAPSAMLI, STRATEJİK VE UYGULANABİLİR BİR MODEL SUNDUK”
Birinci Dünya Savaşı sonrası temelleri atılan, İkinci Dünya Savaşı sonrası tahkim edilen sistemin uzun süredir adalet ve istikrar üretemediğini söyleyen Erdoğan, şunları söyledi:
“İslam aleminin söz hakkının olmadığı, Afrika’nın, Latin Amerika’nın, Güney Asya’nın taleplerinin dikkate alınmadığı, sadece gücü elinde bulunduran 5 ülkenin çıkarlarının gözetildiği bu sistemin halihazırdaki yapısıyla devam etmesi mümkün değildir. BM ve diğer uluslararası kurumlardaki reform ihtiyacı artık görmezden gelinemez. Türkiye olarak bu reform ihtiyacını yıllardır ‘Dünya 5’ten büyüktür’ ifadesiyle dile getirmekteyiz.
Bu konudaki somut tekliflerimizi kısa süre önce ‘daha adil bir dünya mümkün’ diyerek milletimiz ve tüm dünya ile paylaştık. Böylece sadece eleştirilmek yerine temsilde adaletin sağlandığı ve veto imtiyazının kaldırıldığı bir BM için ilkeli, kapsamlı, stratejik ve uygulanabilir bir model sunduk. 76. BM Genel Kurulu sırasında yaptığım görüşmelerde ülkemizin bu çabalarının makes bulduğunu görmekten ayrıca memnuniyet duyduk.
Tüm mazlum ve mağdurlar adına yürüttüğümüz bu mücadeleyi çok daha yukarılara taşımakta kararlıyız. İnsanı merkezi alan, adaleti ve hakkaniyeti önceleyen, güçlünün haklı değil, haklının güçlü olduğu bir küresel düzen kurulana kadar mücadelemizi sürdüreceğiz.”