Gazeteci Gökçer Tahincioğlu, bir dönem Milli İstihbarat Teşkilatı’nın Kontrterör Dairesi’ni yöneten Mehmet Eymür’e 1990’lardaki faili meçhul cinayetlere, devlet ve mafya ilişkilerine dair sorular yöneltti.
İlk kez MİT’te yapılan işkencelerden ve kendisinin de işkence yapmış olduğundan söz eden Eymür, 1980’lerde çok tartışılan Babalar Operasyonu’nun kendi talebiyle değil Genelkurmay’ın talimatıyla yapıldığını söylüyor. Abdullah Öcalan’a karşı yapılan Suriye operasyonunda görev aldığını söyleyen Mehmet Eymür, ‘Pişmanlıktan yararlanan bir sürü Kürdü çok kullandı’ dediği Avcı’yı sevmediğini söyledi.
Gladio’nun Türkiye’deki yapılanması konusunda da bilgiler veren Eymür, “Benim için devletin yaptığı her şey meşrudur” bakış açısıyla 1970’lerden bugüne, Kızıldere’den Ergenekon’a kadar uzanan tanıklıklarını anlattı.
Gazteci Tahincioğlu’nun Eymür’e yönelttiği sorular ve yanıtlardan bazıları şöyle:
‘İŞKENCE YAPMAK ŞART DEĞİL, MÜHİM OLAN KONUŞTURABİLMEK’
‘Babalar operasyonu’ halen konuşuluyor. Genelkurmay’dan izin istemiştiniz yapabilmek için.
Hayır, Genelkurmay istedi o zaman Dündar Kılıç’ın alınmasını. Özellikle istemişlerdi. Bilmiyorum nedenini ama biz o yüzden yaptık. Bazı paşalarla da ilişkisi vardı, ondan tahmin ediyorum.
Dündar Kılıç’ın size yönelik ağır suçlamaları var. İşkence yaptınız mı?
İşkence sayılmaz. Zaten oraya düşmek işkence sayılır. Gözleri kapalı devamlı, küçük bir hücrede kalıyor. Oraya düşmek yeterli.
Hep bahsediliyor ama kaba dayak, elektrik vs. gibi yöntemlerden. O yöntemler yok muydu?
Vardı.
Siz yaptınız mı?
Yapmışımdır.
Pişmanlık duyuyor musunuz?
Duymam, çünkü aşırı bir şey yapmadık. Daha çok taktikleri kullanmak istedim. Bizim hanım arkadaşları bağırtırdık. “Kızını aldık” derdik sonra suçluya. Bağıran bizim arkadaşımız. “Konuşacaksan konuş sıkıntıya girecekler yoksa” derdik mesela. Tiyatro yapardık biraz.
Bu işkence değil mi, teşkilatta bunun eğitimi var mı?
Bizim meslekler akıl mesleği. Aklın varsa formüller buluyorsun. İlla işkence yapmak şart değil. Mühim olan konuşturabilmek.
‘HANEFİ AVCI’YI SEVMEM, BİR SÜRÜ KÜRDÜ KULLANDI’
Hanefi Avcı mesela, işkence yaptığını ama pişmanlık duyduğunu söylemişti.
Ben kendisini pek sevmem. Pişmanlıktan yararlanan bir sürü Kürdü çok kullandı. Onların kirli işleri vardı. Elinde bir sürü polis memuru varken başka adamları kullanması, boyundan büyük işler. Yurtdışında polisin öyle bir görevi yok. Örgütlenmeler kurmaya kalktı. PKK’ya karşı. Örgütleri kuranları falan öldürmek amaçlı. Ekip yolladı Öcalan için. Bir şey yapamadan döndüler.
‘APO’YU ÖLDÜREMEDİK AMA ÖYLE BÜYÜK BİR PATLAMA YAPTIK Kİ SURİYE ÜRKTÜ’
Siz de operasyon yaptınız Öcalan için, sizinki neden planladığınız gibi gitmedi?
Maşallah her yerden engel aldık. Bugün cezaevinde olan Çevik Bir. O zaman istihbaratın başında. 1 ton patlayıcı aldık. Ertesi gün Cumhuriyet gazetesinde yazı çıktı, “MİT patlayıcıyı ne yapacak” diye. Cumhurbaşkanından, siyasilerden izin aldık. MİT Müsteşarı bile yapamaz izin almadan. İzin almadan nasıl yapacağız. Genelkurmay Başkanı ve Cumhurbaşkanı okeylemişti zaten. Takdim yapmıştık. Elimizdeki bilgileri bildirmiştik. Güzel bir takdimdi. Çalışmalardan bahsettik. Tamam dediler. Devam ettik. Yeşil vardı. Bir de asker şahıslar vardı. Oraya yolladığımız resmi görevliler vardı gizlice giren. Esasen başarısız da denilemez. Apo’yu öldüremedik ama öyle büyük bir patlama yaptık ki Suriye ürktü. O zamanki Kara Kuvvetleri Komutanı’nın bir beyanı oldu. O konuşmadan sonra Suriye’den çıkarttılar. Yani ön ayak oldu. Bir başarıdır. Korkuttu çünkü Suriye’yi. 17 metre çukur açılmış patlamanın olduğu yerde.
‘KIZILDERE’DE YARGISIZ İNFAZ YOKTU’
Kızıldere’de ve Ulaş Bardakçı’nın öldürüldüğü operasyonda yargısız infaz yapılmadı mı?
Bu operasyonlarda vardım. Yargısız infaz yoktu, ben de ölebilirdim. Milim kaldı ölmeme… Bardakçı’nın kaldığı eve gittik. Kolejli bir kızın eviydi. Bina sahibi Mahmut Dikler’di. Siyasi şubenin başıydı Dikler. Evde girdik arama yaptık. Peruk buldum ben bir odada, yatak odasında. Aldım peruğu evin kiracısı olan Lale Arıkdal’a gittim, bu peruk kimin dedim. O arkadaşımın dedi. O arada bir kıyamet koptu. Benim girdiğim odaya giren polis memuru, fermuarlı dolabı açıyor. Ben de bakabilirdim orada, bakmadım. Kıza sormam beni kurtardı. Polis memuru yaralandı. Ağır yaralandı. Karnından yedi. O da ateş ediyor, dolap yıkılıyor. Ulaş Bardakçı böyle öldü. Dışarıdan da ateş açtılar bizimkiler. “Biz varız içeride” dedik. Hayatta kalmamız tesadüf. Kızıldere’de de yok yargısız infaz. Biz bir kere çok ikna etmeye çalıştık. Sonra keskin nişancı vuruyor Mahir Çayan’ı, öyle başlıyor. Damdayken vuruyor.
Siz niye bu operasyonlardasınız?
Çayan’lar (Maltepe Cezaevi’nden) kaçtıktan sonra Memduh Ünlütürk paşa bu işle ilgilendi. Sonradan öldürdüler. Benle Süleyman Yenilmez albay, ikimizi ona yardımcı görevlendirdiler. Zırhlı birliğe gittik, teğmenler, üsteğmenler geliyor. Anlatıyorlar. Hiçbir şey yok. Nasıl kaçtıkları araştırılıyordu. O arada Fuzuli Yazıcı isimli teğmen, tutuklulardan Rüçhan Manas’la evlenmek istiyor. Dilekçe veriyor. Öğreniyoruz ki nöbetçi iken kız bunu etkilemiş. Bunu angaje etmişler. Her türlü yardımı yapmış. Bunu sorguya aldık, Yazıcı’yı. Ziverbey’de onun sorgusunu yaptım. Genç bir çocuktu. Ağlamaya başladı. Başta böbürleniyordu, “Gözlerimi kapatmayın, ben askerim” diyordu. “Yaparız” dedik. “Burada usul böyle” dedik. Neticede örgütün çökertilmesi onun konuşması ile başlamıştır. Halka halka büyüdü operasyon. Bu insanları terör örgütü olarak görüyordum elbette. Perinçek’in durumu daha değişikti. Entelijans faaliyeti onunki.
Çok sayıda kişi ortadan kayboldu, bunlar istihbarat operasyonu mudur?
E tabii öyle. Ayrıca kimse işkence yapmayı muteber bir şey gibi görmez. Ancak sadist ruhlu insanlar böyle bakar. Ama çok büyük bir kavganın içerisine giriyorsunuz. O kavgada galip gelmeniz lazım. Yoksa ipin ucu kaçıyor.
Karşıdakini hasım olarak mı görüyorsunuz?
Tabii.
Yapılan ya da engellenen başkaca eylemler var mı, Murat Bozlak’a (eski HADEP Genel Başkanı) suikasti engellediğinizi söylemiştiniz.
Kaşif Kozinoğlu, bana bağlıydı ama o planlamış. Ben onun tahkikatını yaptım. Engelledik.
Somut engellenen başka olay?
Yavuz Ataç (eski MİT mensubu) olayı var, Amerikalılarla çalışan. Yazılı bilgiler var hakkında. Çakıcı’ya pasaport verme olayı var kendisinin. Benim makamımı bastı. Silah koymuş beline geldi. Zorla içeri girdi. Yumruk yumruğa girdik. Bundan dolayı ikimiz de ceza aldık. Çakıcı’nın mesajını getiriyormuş. Tehdit etti beni resmen. Çakıcı yakalansın istiyordum ben Amerika’da. Çakıcı’yı yoksa biz sadece bir operasyonda kullandık. Almanya’daki bir operasyondu. PKK’ya karşı bir operasyon. Başarısız olundu bu operasyonda. Hatta sızma oldu… Ben başka bir görev vermedim. O tarihlerde Korkut Eken eğitimini veriyordu. Çakıcı’nın iki sağlam adamı vardı. Onlar bu işlerdeydi. Biri öldü. Eken, puanının düşük olduğunu söylüyordu.
MİT alıp böyle yetiştiriyor muydu?
İşte alıp böyle eylemlerde kullanılacaksa olabilirdi, eğitim verilirdi.
Maraş, Çorum, Sivas katliamları var, yöntem bu mudur? Gladio böyle mi oluşur?
Ordu yapıyordu bazı eğitimleri. Bu konularla ilgisini bilmem ama. Gladio dedikleri yapı böyledir.
Ergenekon’da etkiniz var mı, savcılara bilgi verdiniz mi operasyonun başında?
Ben Ergenekon’un yine Perinçek’in başında olduğu yapıdan çıktığını sanıyorum. O belgeler onun masasından çıktı. Türkiye’ye çok zarar veren bir adam Perinçek. Ben televizyonlarda kaç kere “Hiram Abas’ı öldürten sensin” diye söyledim. Ama hiçbir savcı harekete geçmedi. Bilakis, hakaret etti diye tazminat istiyor. Veli Küçük de vardı bu işin içinde. Veli Küçük bu işlere çok meraklı. Perinçek de meraklı. Ben Zekeriya Öz’le görüştüm. Bildiğim şeyleri söyledim. O beni aldırdı önce. “Sanık olarak mı tanık olarak mı aldıralım” dedi. “Siz bilirsiniz” dedim. “Ama birkaç sene sonra size de aynı şeyleri soran olursa beni hatırlayın” dedim.
Ben Ergenekon operasyonunda doğru hareket edilmediğini düşünüyorum. Bir yapı var. Ama bu çizilen yapı mı başka şey mi bilmiyorum. Gladio dediğim yapı hâlâ olabilir.
Basında bu kadar MİT’çi var mı?
Çok vardır.
Geriye baktığınızda gerçekten hiç pişmanlık duymuyor musunuz?
Gençken daha serttik. Hatalarım muhakkak olmuştur. Ama hep bunu söylerim. Kitabımda da yazdım. Çok hatam oldu, hataları bıraka bıraka düzgün olmaya çalıştım. Hatalardan ders çıkarttım. Ama hâlâ bazen hiddetleniyorum. Şunu verseler de bir sorgulasalar, diyorum.