Fatih Altaylı, Osmangazi ve İstanbul-İzmir Otoyolu projesinin aslında başka bir gruba verilmek istendiğini ama ihaleye gizlice giren başka bir grubun aldığını söyledi, Bakan’ın bu duruma çok kızdığını, ihaleye gizlice son anda giren gruba bir Bakan’dan zılgıt geldiğini öne sürdü.
Altaylı’nın ihale üzerinden edilen karları da aktardığı yazısından bir bölüm şöyle:
“Şimdi size belki de bugüne kadar duymadığınız bir şey anlatayım.
Osmangazi ve İstanbul-İzmir Otoyolu projesi aslında mevcut müteahhit ve işletmeci işi alsın diye organize edilmemişti.
Bu köprü ve otoyolun YİD ihalesini kimin alacağı aslında iktidarın kafasında belliydi.
Ancak Ankaralı bir grup müteahhit gizlice bir konsorsiyum kurarak, son derece gizli bir şekilde ihaleye hazırlandılar ve son anda ihaleyi alıverdiler. (İşi aslında kimlerin alacağını tahmin etmek zor değil sizler için.)
O dönem bu müteahhit grubunun bir bakandan ağır zılgıt yediği konuşuldu iş çevrelerinde.
Zaten bu grubun büyük bölümü daha sonra hiçbir kamu ihalesini alamadı.
O kadar kızdırmışlardı yani.
Ama bir şikayetleri yoktu.
Bu işten büyük para kazandılar.
Kendi tabirleri ile kazandıkları paraya inanamıyorlardı.
Çünkü sadece işletmeden değil, asıl parayı inşaattan götürmüşlerdi.
Özel olarak hazırlanan bu işin asıl ballı tarafı “fiyattı”.
İşin gerçek maliyeti ile işletme bedeli ve süresine esas olan fiyat arasında büyük uçurum vardı.
Diyeceksiniz ki, “Yahu yap işlet devret işinde maliyetten sana ne?”
İş öyle değil ve bunu müteahhit camiasında bilmeyen yok.
Maliyet daha baştan öyle yüksek gösteriliyor ki, hem geçiş ücretleri hem de geçiş süreleri bu “sözde maliyete” göre hesaplanıyor.
Gerçekte kendini 5 yılda amorti edecek iş sanki 20 yılda amorti edecekmiş gibi görünüyor.
İş kredi ile yapıldığı için, gerçek maliyetin 2 katından fazla bir kredi kullanılıyor.
İşletmeci ile inşaatı yapan yüklenici firmalar aynı olduğu için zaten inşaat aşamasında kâr baştan realize ediliyor.
Daha anlaşılır olması için diyelim ki, bu işin gerçek maliyeti 2 lira.
Ama bu maliyet şişirilerek 6 lira gibi gösteriliyor.
İşletmeci şirket buna göre kredi alıyor, inşaatçı şirkete buna göre ödeme yapıyor, devletten de buna göre işletme süresi ve fiyatı alıyor.
Hal böyle olunca inşaatçı şirket daha baştan maliyetin iki katı olan kârı cebe indiriyor.
İşletmeden kazanılacak para da ekmek kadayıfının üzerindeki duble kaymak oluyor.”