Fed Finansal İstikrar Bölümü Ekonomisti Levent Altınoğlu, Türkiye’de para politikasının kredibilite kaybına ve kur korumalı mevduat ürünün enflasyonist baskı yarattığına dikkat çekti.
Bloomberg HT yayınına katılan Altınoğlu “Sorunlar sadece son dönemde uygulanan para politikasından kaynaklanmıyor. Tüketim ve inşaat merkezli büyüme gibi daha derin sebepleri de var” dedi.
Türkiye’nin enflasyon oranının nerdeyse bütün ülkelerden kat kat fazla olmasının sebebi Merkez Bankası’nın fiyat istikrarı konusunda kredibilitesini yitirmiş ve enflasyon beklentilerinin bozulmuş olması olduğunu söyleyen Altınoğlu “Talep ve maliyet enflasyonu birbiriyle ilişkili. Yüksek enflasyon liranın getirisinin reel anlamda azalmasına neden olduğu için kurun yükselmesine neden oluyor. İthal edilen ürünlerin maliyeti artığı için de enflasyonist baskı oluşuyor.
Diğer yandan da enflasyon beklentileri yüksek olduğu için tüketici tasarruf yerine doğal olarak tüketime gidiyor. Bu da talebin öne çekilmesine neden oluyor. Bu da ayrıca bir enflasyonist baskı oluşturuyor” diye konuştu.
“Kur korumalı mevduat enflasyonu körüklüyor”
Aşırı gevşek para politikasını düzeltmek yerine geçici çözümler üretmeye gidilmesinin sorunları daha da büyüttüğünü ifade eden Altınoğlu “Kur korumalı mevduat uygulaması esasen enflasyonu körükleyen bir unsur. Verilere bakıldığında yıl başından bu yana kadar KKM’nin faiz ödemesi olarak Hazine ve Merkez Bankası’na toplamda yaklaşık 160 milyar TL’ye mal olduğu tahmin ediliyor.
Bu ciddi bir tutar. Aynı zamanda para arzında da ciddi bir artışı teşkil ediyor. Dolayısıyla KKM’nin enflasyonu körükleyen bir unsur olduğunu söyleyebiliriz. Enflasyon ve para arzı arasında bir kısır döngünün oluşmasına sebep olduğunu da söyleyebiliriz. Çünkü enflasyon arttıkça döviz kuru da artıyor. Dolayısıyla KKM’nin hazineye ve Merkez Bankası’na maliyeti daha da artıyor. Böyle bir kısır döngünün oluşmasına sebep olmuş olabilir.
KKM’ye ilişkin bir başka riskin de vadesi geldiğinde ne olacağı konusu. Vadesi geldiğinde KKM yenilenip mevduatlar devredilmezse bir anda dövize kayılmasına neden olabilir. Bu da bir anda kura baskı yapılarak kısa sürede ciddi bir artış göstermesine neden olabilir” şeklinde konuştu.
“Her halükarda Avrupa’da resesyon Türkiye için riskleri artırır”
Altınoğlu, Türkiye’nin Avrupa’daki krizi fırsata çevirip çeviremeyeceğine dair soruya “Avrupa’nın resesyona girmesiyle Türk ürünlerine olan talep azalır; dolayısıyla ihracat önemli bir miktarda düşebilir. Bu cari dengeyi ancak olumsuz yönde etkiler. Türkiye’nin dış finansman ihtiyacını daha da artırarak cari dengeye ilişkin risklerin artmasına neden olur” diye cevap verdi.
Bununla birlikte Avrupa’da para politikasının nasıl şekilleneceğinin de Türkiye açısından önemli olduğunun altını çizen Altınoğlu “Resesyon başlarsa, Avrupa Merkez Bankası para politikasındaki sıkılaştırma sürecini yavaşlatmaya gidebilir. Bu, döviz kuru için bir miktar rahatlama sağlayabilir. Kurdaki artış hız kaybedebilir.
Ama tam aksine, resesyona rağmen Avrupa Merkez Bankası sıkılaştırma sürecini aynı hızla devam ettirirse, hem ihracat hem de döviz kuru açısından ödemeler dengesine dair riskler artabilir. Her halükarda Avrupa’da resesyon Türkiye için riskleri artıracak gibi gözüküyor “ dedi.