“Felakete, HES’ler zarar görmesin diye açılan kapaklar neden oldu”

bozkurt sel (5)

Alınmayan önlemler, çarpık kentleşme, ranta dayalı imar politikaları ve HES’ler bir doğa olayını daha afete dönüştürürken Kastamonu ve Bartın’da seller şu ana kadar 9 kişinin canına mal oldu.

Kastamonu, Sinop, Samsun ve Bartın’da yüzlerce ev ile işyeri sular altında kaldı, köprüler yıkıldı, araçlar selle sürüklendi. Hiçbir afette sorumluluk almayan iktidardan ise bildik açıklama geldi: “Sele aşırı yağışlar neden oldu.”

Dün, Kastamonu Bozkurt’taki HES’in patladığı haberleri üzerine Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli farklı bir açıklama yaparak, Karadeniz’de yaşanan sel felaketinde Kastamonu Bozkurt’taki HES’in patladığı haberleri üzerine “Burada HES’le alakalı bir problem yok. ‘Regülatör kapakları, taşkın esnasında açılıyor, ondan patladı’ diyorlar ama böyle bir durum söz konusu değil. Genelde HES’ler bu işin sebebi yerine genelde bana göre mağduru oluyor” demişti. Peki durum böyle mi?

Evrensel Gazetesi’nden Eylem Nazlıer, Çevre Mühendisleri Odası (ÇMO) İstanbul Şube Başkanı Meryem Kayan ile HES’leri ve sel felaketlerine etkisini konuştu.

HES’ler ile ilgili Meryem Kayan, “aşırı yağışlarda tesise zarar gelmemesi için barajın kapaklarını açıyorlar ve barajın kapaklarının açılmasıyla birlikte çok yoğun bir suyun bir anda dere yataklarına boşalması demek” dedi.

Çevre Mühendisleri Odası (ÇMO) İstanbul Şube Başkanı Meryem Kayan, “HES’ler nedeniyle tek noktadan aşırı su girişi ve dere yataklarındaki yapılaşma baskısı ile çamur tutucuların ihmal edilmesiyle bugün Kastamonu’da yaşanan taşkın, bir sel felaketine dönüşmüş ve can ve mal kaybına neden olmuştur” dedi.

İklim değişliğiyle birlikte kentlerin olası senaryolara hazırlıkla hale gelmesi gerektiğini söyleyen Kayan, uyarıda bulundu: “Maalesef önümüzde bu tür felaketlerin daha sık yaşandığı, daha büyük felaketlerin olduğu günleri göreceğiz. Bu nedenle bütün kenti baştan başa, parça parça hazırlıklı hale getirmek gerekiyor.”

“TESİSE ZARAR VERİLMEMESİ İÇİN HES’LERİN KAPAKLARI AÇILIYOR”

‘HES’’in özellikle bölgenin ekolojik yapısına büyük zarar verdiğini belirten Kayan aşırı yağışlarda barajın kapaklarının açılmasını şöyle anlattı: “Şimdi burada bu santrallerin kurulum sürecinde belli megavat kapasite üretmesi amacıyla kurulmuş santralleri. Yani örneğin 10 megavat enerji üretecek bir santral tesis ediliyor oraya ona göre alt yapısı döşeniyor, tribünler oluşturuluyor. Bu tarz aşırı yağmur yağdığı zaman debinin değişmesiyle birlikte debiyi normale döndürmek ve tesise zarar gelmemesi için barajın kapaklarını açıyorlar ve barajın kapaklarının açılmasıyla birlikte çok yoğun bir suyun bir anda dere yataklarına boşalması demek. Zaten ekosistem tahrip edilmiş durumda onu tolere edemeyince dere yatağı ya da dere yatağının önüne bir yapılaşma yapılması söz konusuysa önünde ne varsa alıp, su kütlesini artırdığını için etkisi daha büyük felaketlere dönüşüyor” dedi. HES’lerin başlı başına ekolojiye, doğaya çok ciddi zararları olduğunu her defasında söylüyoruz. Bu anlamda dere yataklarını kurutuyorlar, debiyi bozuyorlar. Belki dere yatağına mevcut yağışı kaldırabilecek potansiyelde iken çok yoğun su kütlesinin bıraktığınızda maalesef olayın riski ya da felaketin boyutu katlanıyor” ifadelerini kullandı.

“BEDELİNİ BİZ VATANDAŞLAR ÖDÜYOR”

HES’lerin kapıların açılmasıyla insanların hayatlarını kaybettiğini söyleyen Kayan, “Çünkü insanlar ne zaman bu kapakların açılıp kapanacağını bilmiyorlar, bununla ilgili uyarılarda yapılmıyor. Bir tarafta özel şirket var. Kamusal alan üzerine şirketini kurmuş tamamen doğayı kendi kararı ve inisiyatifi üzerine kullanıyor. Kamu da bunu izliyor. Olan da maalesef biz vatandaşlara oluyor. Ya canımızı ya büyük oranda malımızı kaybediyoruz. Bedelini biz ödüyoruz.

bozkurt sel (5)

“BU TÜR FELAKETLER DAHA SIK YAŞANACAK”

Kayan, bu tür felaketlerin daha çok yaşanacağını söyleyerek, “Umarım bu gidişata bir an önce dur diyebilirler. Biliyorsunuz geçtiğimiz günlerde çok ciddi manada bir sıcak hava dalgası yaşadı. Tüm dünya yaşadı. Çok ciddi anlamda sıcaklık demek yoğunlaşma buharlaşma demek. Bu atmosferlik süreçleri de etkileyen süreçler dolayısıyla bunun karşılığının bu çaplı, yoğun yağışla geri döneceği tahmin edilmesi çok da zor bir şey değildi. Bir felakete de dönüştü. Biz artık ülkemizde bunu çok sık yaşar duruma geleceğiz” diye konuştu.

“HES’LER FELAKETİN BOYUTUNU ARTIRMIŞTIR”
Kastamonu sel felaketinde yaşanan teknik eksiklikleri Kayan şöyle sıraladı: Kastamonu yağışında oluşan riskler dere yataklarının yapılaşma ile daraltılması
Tıpkı geçtiğimiz yıl Giresun selinde yaşadığımız gibi, Kastamonu’da da maalesef ki HES’ler felaketin boyutlarını kat be kat büyüttü. Karadeniz coğrafyasının en önemli sorunlarından bir tanesi de maalesef ki bu HES’ler. HES’lerin dere hesaplarında dikkate alınmayan şekilde tek noktadan yüksek su girişinin olması tüm dere kesiti hesaplarını değiştirmekte ve taşkın riskini artırmaktadır. HES’lerin projelendirme süreçlerinde dereye bağlanma noktalarındaki ani su girişlerinin hesaplanması (ki bunlar ÇED raporunda verilmeli) gerektiği halde yapılmadığı anlaşıyor.
Karadeniz’de büyük derelerde çamur tutucu bentler olması gerekiyor ki dere yatakları dolmasın. Yağış ve sıcaklık rejiminin değiştiği bir süreçte iklim krizine karşı kentleri dayanıklı hale getirmemiz gerekiyor. Özellikle Karadeniz coğrafyasında bu şekilde taşkınları daha sık ve daha şiddetli yaşayacağımız bir sürecin içerisindeyiz.
Dere havzasının büyük olması sebebi ile eğimli ve kaplamasız arazilerden kayma ve sürüklenme nedeniyle dereye aşırı toprak taşınması. Bunun da özellikle ormanlarda toprak verimliliğini düşürmesi söz konusu.
Orman alanlarının kereste, yapılaşma, enerji nakil hatları ya da tarımsal faaliyete geçilmesi sureti ile yok edilmesi özellikle böylesi yağışlarda felaketlere sebep olan bir diğer etmen.

“SELİN SEBEBİ TEKNİK OLARAK YANLIŞ PLANLANAN KENTLEŞME”
“Neden seller felakete dönüşüyor?” sorusuna “Bilimsel, teknik unsurlara uymayan kentsel planlama modelleri” diyerek yanıt veren Meryem Kayan, çarpık kentleşme sonucunda ise büyük can ve mal kayıplarının yaşandığını belirtti. Kentleşmeyle birlikte mikrokliması değişen kentin aşırı kuraklık, aşırı sıcaklarda birlikte yağış rejiminde de değişiklik meydana geldiğini belirten Kayan, bunun da beklenmedik yağışlara sebebiyet verdiğini söyledi.

“DERE YATAKLARINDA YAPILAŞMA KALDIRILMALI”
Bizi nelerin beklediğini bildiğimizi artık önlem almamız gerektiğini vurgulayan Kayan, “Artık otoritelerin, yerel yönetimlerin, iktidarın, siyasilerin bu olayın gerçekliğini idrak etmesi ve ona göre bir yol haritası belirlemesi lazım. ‘Olur mu? Olmaz mı?’ ihtimalleri üzerinden hareket etme şansımız yok. Bir kere buna kararlı olunmalı ve işin rant kısmından vazgeçilmeli. Örneğin Karadeniz’deki bütün dere yataklarından yapılaşmaların kaldırması lazım. Kentler, özellikle yeni beklenen senaryolara göre adapte edilmeli, uyumlu hale getirmeli. Örneğin sizin kanalizasyon alt yapınız bundan 60-70 yıl öncesine göre planlanmış ise yeni risklere göre bu alt yapının, kanalizasyon sistemlerinin yeniden düzenlenmesi gerekiyor. Yani bütün kenti baştan başa, parça parça hazırlıklı hale getirmek gerekiyor. Kıyı şeridi derseniz çok ciddi anlamda deniz suyunun yükseldiği bir süreç yaşıyoruz. Olası bir riskten, olası bir felakette buna nasıl karşı koyacağınıza dair bir yöntem belirlenmeli. Artık hamaset siyaseti bırakılmalı” diye konuştu.

“DERELERDE ISLAH ADI ALTINDAKİ ÇALIŞMALAR BİTİRİLMELİ”
“Her yere otoyol yapıldı ama bu otoyollar bu gibi durumlarda bizim sorunlarımızı hiçbirini kentlerdeki bu tür problemleri çözmüyor maalesef” diyen Kayan, “Bir şeylerin yapılması gerekiyor. Bilim insanları, meslek odaları söylemekten yoruldu. Halk direniyor, ağaçları kesilmesin diye. Kent hazırlanmalı, dere yataklarından yapılanmaları kaldırılması gerekiyor. Derelerde ıslah adı altındaki çalışmaların tamamen bitirilmesi lazım. Böyle bir ıslah çalışması yok dünyada. Derenin dibine betonu döşeyip biz burayı ıslah ettik diye bir çalışma yok. Bundan bir an önce vazgeçilmeli. Onun dışında çok ciddi bir biçimde yeşil alan tahrip ediliyor, yok ediliyor. Karadeniz coğrafyasında çay adı altında ormanlık alanların yok edilmesi, talan edilmesi var. Bunlardan vazgeçmek zor değil, yoksa dediğim gibi bizi bekleyen daha şiddetli bir süreç var” dedi.