Hayattayken yayımlanan tek şiir kitabı Hasretinden Prangalar Eskittim’le Türk şiirinde önemli bir yer edinen şair Ahmed Arif, vefatının 30’uncu yılında anılıyor.
Hasretinden Prangalar Eskittim, Ay Karanlık, Sevdan Beni, Suskun ve Akşam Erken İner Mapushaneye adlı şiirlere imza atan Ahmed Arif, 21 Nisan 1927’de Diyarbakır’da dünyaya geldi. Asıl adı Ahmet Önal olan Ahmed Arif, Henüz 2 yaşındayken annesi Sare Hanım’ı kaybetti.
Ahmed Arif, Kerküklü babası Arif Hikmet’in memuriyeti dolayısıyla ilkokulu Şanlıurfa Siverek’te bitirdi. Diyarbakır’da başladığı ortaokulu Urfa’da tamamlayan Arif, yatılı okuduğu Afyon Lisesini ise 1945’te bitirdi.
Ortaöğrenimini Diyarbakır Lisesi’nde tamamlayıp Ankara Üniversitesi Felsefe Bölümü’nde bir süre eğitim gördü. 1950 yılında TCK’nın 141. maddeye aykırı görülen siyasi görüş ve eylemleri nedeniyle iki kez tutuklandı Ahmed Arif ve bu sebeple öğrenimi yarıda kaldı.
Serbest kaldıktan sonra Ankara’da düzeltmenlik, teknik sekreterlik ve gazetecilik yaptı. Şiirle ise lise sıralarında Ahmet Haşim, Ahmet Hamdi Tanpınar, Cahit Sıtkı Tarancı gibi şairlerin etkisinde kalarak yazdığı birkaç şiirle başladı. Bir süre sonra acemice olan bu şiirlerin şiir olmadığına, gerçek şiirin bu kadar kolay yazılmaması gerektiğine karar verdi. Çünkü Ahmed Arif’e göre şiir, önce bir güzellik duygusudur. Bu güzellik duygusunu kurtarmak, onu anlatmak, onu yaratmak gereklidir.
1944-1948 yılları arasında İnkılapçı Gençlik ve Meydan dergilerinde yazdığı şiirlerle adını duyurmuştu. 1950’den sonra birçok şiiri çeşitli dergilerde yayımlandı. Ardından uzun bir süre siyasal baskılar nedeniyle şiirleri yayımlanamadı. 1968 yılında çıkan tek şiir kitabı ‘Hasretinden Prangalar Eskittim’ Türkiye’de en çok basılan ve okunan şiir kitaplarından oldu ve şaire haklı bir ün kazandırdı. Şiirleri Ahmet Kaya ve Cem Kaya tarafından şarkı halinde getirildi.
Başarılı şairin, Hasretinden Prangalar Eskittim adlı kitabı 1968’de basıldı. Bir röportajında kendisi hayattayken yayınlanan kitabın adına değinen Arif, şu bilgileri vermişti:
“Bunu anlatmak doğru mu bilmiyorum. Çok kişisel, duygusal bir şey, artık anı olmuş. Kitabımın adını ‘Dört Yanım Puşt Zulası’ koymuştum ama kardeşim buna engel oldu. Bana, ‘Kitabına böyle bir ad koymaya hakkın yok. Seni 15 yaşındaki çocuklar, kızlar taparcasına seviyor. Sen bununla ola ki burjuvazinin tuzaklarını söylüyorsun. Ama şu da var, o çocuklara saygı duymalısın. Hatta bu adı, bir şiirine bile verme. Mısra olarak kalsın.’ dedi. Düşündüm, kardeşime hak verdim. Madem öyle, kitabımın adı ‘Hasretinden Prangalar Eskittim’ olsun, dedim.”
Günümüze kadar defalarca baskı yapan kitap, Türkiye’de en çok basılan ve okunan eserler arasında yer aldı.
Arif’in şiirlerinin pek çoğu bestelendi ve Ahmet Kaya, Zülfü Livaneli, Fikret Kızılok, Edip Akbayram, Cem Karaca, Moğollar tarafından yorumlandı. Cemal Süreya’ya yazdığı mektuplar “Cemal Süreya’ya Mektuplar”, Leyla Erbil’e yazdığı mektuplar ise “Leylim Leylim” adıyla Arif’in vefatından sonra basılarak okuyucuyla buluştu.
Yakın arkadaşı Cemal Süreya, Ahmed Arif’i şu sözlerle anlatmıştı:
“Doğu Anadolu insanının müthiş malzemesini korkusuz bir lirizm içinde önümüze yığıyor. Sonra bütün Anadolu insanına doğru yayıyor onu. Pir Sultan Abdal’ı, Urfa’lı Nazif’i, Köroğlu’na, Bedrettin’e bağlıyor…
İmge onda sınırlı bir öge değil, bir bakıma şiirin kendisi, bütünü. Öyle ki bütünüyle vardır onun şiiri. Kelimeler ilişkin oldukları kavramları aşan ve daha geniş durumları kavrayan bir nitelik gösteriyor. Şiirin bütünü içinde kullanılmış bazı düz sözler, inanılmaz bir çarpıcılık, bir imge yeteneği kazanmaktadır Ahmed Arif’te. Öte yandan, şiirin içinde birer ikişer kelimelik mısralar halinde akan bu sözler, biçim yönünden de önem kazanmaktadır. Öyle ki, kendiliğinden doğan ve yalnız Ahmed Arif’e özgü gizli bir aruz gibi bu sözlerden bütün şiire bir müzik yayılmakta ya da bütün şiir çekidüzenini onlarda bulmaktadır.”
Ahmed Arif, 2 Haziran 1991 yılında hayata gözlerini yumdu.
HASRETİNDEN PRANGALAR ESKİTTİM
Seni, anlatabilmek seni.
İyi çocuklara, kahramanlara.
Seni anlatabilmek seni,
Namussuza, halden bilmeze,
Kahpe yalana.
Kurt uyur, kuş uyur, zindan uyurdu.
Dışarda gürül-gürül akan bir dünya…
Bir ben uyumadım,
Kaç leylim bahar,
Hasretinden prangalar eskittim.
Saçlarına kan gülleri takayım,
Bir o yana
Bir bu yana…
Seni bağırabilsem seni,
Dipsiz kuyulara,
Akan yıldıza,
Bir kibrit çöpüne varana,
Okyanusun en ıssız dalgasına
Düşmüş bir kibrit çöpüne.
Yitirmiş tılsımını ilk sevmelerin,
Yitirmiş öpücükleri,
Payı yok, apansız inen akşamdan,
Bir kadeh, bir cigara, dalıp gidene,
Seni anlatabilsem seni…
Yokluğun, Cehennemin öbür adıdır
Üşüyorum, kapama gözlerini…