Hazine arazilerinin satışına tepki: “Üst gelir grubuna ve müteahhitlere yönelik bir uygulama”

arazi

TMMOB Şehir Plancıları Odası kendi evini yapmak isteyenler için, şehir çeperlerindeki Hazine arazilerinin satışa çıkarılması planına tepki gösterdi. “Açıklanan çözümde; konut maliyetlerinde üreticiler için arsa maliyeti tek büyük masraf kalemi gibi gösterilmekte, inşaat maliyet kalemlerinde yaşanan çok hızlı artış görmezden gelinmektedir. Yani konut fiyatlarının artışının tek sebebi arsa değil, aynı zamanda bilimsel olmayan konut üretim pratikleri ile yanlış ekonomi politikaları neticesinde artan inşaat girdi fiyatlarıdır.” açıklaması yapılırken,  “Çevre, Şehircilik ve İklim değişikliği Bakanı tarafından bu proje her ne kadar düşük gelir gruplarına yönelik arsa satışı biçiminde sunulsa da kendisinin kamuoyuna yansıyan söylemleri içerisinde projenin ‘kent çeperinde hafta sonu kullanımına uygun ikincil konut talebine’ yönelik olduğu da açıklanmıştır. Özetle yeni tedbir de yine üst gelir grubuna ve müteahhitlere yönelik bir uygulama olmuştur.” denilerek, faydanın, gösterilen kesime değil, üst gelir grubuna yönelik olacağı vurgulandı.

Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum, geçtiğimiz hafta yaptığı açıklamada kendi evini yapmak isteyenler için, şehir çeperlerindeki Hazine arazilerinin uygun ödeme koşullarında satışa çıkarılacağını duyurdu. Bakan İstanbul, Ankara, İzmir, Bursa, Konya, Adana gibi birçok ilde Ağustos ayında kamu arazilerinin satışlarının başlayacağını söyledi.

TMMOB Şehir Plancıları Odası Bakan’ın konuşmasını değerlendiren bir açıklama yaptı.

Kamu arazilerinin satışı düşük gelir grubunun konut krizini çözemez” denilen açıklamada, hem bir süre önce Erdoğan tarafından açıklanan “Konut Finansmanı Projesi”nin, hem de Bakan Kurum’un sözünü ettiği hazine arazisi satışlarının gelir durumu yüksek kesimlerin işine yarayacağı, ülkede yaşanan barınma krizini çözmeyeceği aksine artıracağı söylendi.

TMMOB Şehir Plancıları Odası’nın açıklaması şu şekilde:

“Ülkemizde hem satılık hem de kiralık konut fiyatları durmaksızın artıyor. Bugün toplumun alt ve orta gelir gruplarının çalışarak elde ettiği kazançlarıyla yaşanabilir bir konuta erişim imkanları kalmadı. Başta büyük kentler olmak üzere tüm şehirlerde hızla derinleşen bir barınma krizi yaşanıyor. Uzun yıllar inşaat ve gayrimenkul sektörlerine dayalı bir iktisadi düzen üzerinden ayakta kalan AKP iktidarındaki merkezi yönetimler ise konuya çözüm bulmaktan aciz.

Knight Frank Uluslararası Konut Fiyat Endeksi`nin 2021 yıl sonu verilerine göre Türkiye, nominal konut fiyat artışı bakımından yıllık %59 oranıyla dünyada ilk sırada geliyor. Türkiye’yi takip eden en yakın oranlar ise %25`in altında(1). OECD Uluslararası Konut Fiyat Endeksi verilerine göre ise Türkiye`de nominal konut fiyatının 286, kiralık konut fiyatının da 199 puanla ülkeler arasında en yüksek endeks skoruna sahip ülke olduğu görülüyor.(2)

Gıda ihtiyaçlarını dahi karşılamakta zorlanan geniş toplumsal kesimlerin söz konusu ayrıcalıklı kredilerden yararlanma ihtimali yoktur

Bu tabloya çözüm olacağı belirtilerek 12 Mayıs 2022 tarihinde Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ile Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından “Konut Finansmanı Projesi” isimli faiz indirimi paketi kamuoyuna sunuldu. Ancak açık şekilde ifade etmek gerekir ki; 2 milyon liraya kadar değere sahip birinci el satın almalar ile döviz ve altınların Merkez Bankası‘na satılarak karşılanması şartı ile alınacak konutlar için kredi faiz indirimini ve müteahhitlere projelerini tamamlamaları için kaynak aktarımını kapsayan paket, barınma krizinin öznesi olan kesimleri kapsamamaktadır. Artan enflasyon nedeniyle, kazandıkları gelirle gıda ihtiyaçlarını dahi karşılamakta zorlanan geniş toplumsal kesimlerin söz konusu ayrıcalıklı kredilerden yararlanma ihtimali yoktur. 2022 yılı itibariyle Türkiye`de asgari ücretin 4.253,40 TL olduğu dikkate alındığında, konut kredisi aylık ödemesinin ortalama bir hesapla asgari ücretin yaklaşık 5 katına denk geldiği bir paket ile barınma krizine çözüm aranmaktadır. Kaldı ki açıklanan bu paket sonrasında konut fiyatlarındaki yükseliş daha da hız kazanmıştır.

Üst gelir grubuna ve müteahhitlere yönelik bir uygulama

Geçtiğimiz hafta ise Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı yeni bir çözümü daha kamuoyu ile paylaşmıştır. Bu kapsamda kendi evini yapmak isteyen vatandaş için, şehir çeperlerindeki Hazine arazilerinin uygun ödeme koşullarında satışa çıkarılacağı ifade edilerek; İstanbul, Ankara, İzmir, Bursa, Konya, Adana gibi birçok ilde Ağustos ayında kamu arazilerinin satışlarının başlayacağı duyurulmuştur.

Konut sahibi olmayanlara kent çeperindeki Hazine arazileri üzerinde düşük yoğunluklu konut yapma olanağı tanıyacak olan düzenlemenin dar gelirli kesimlere yönelik sosyal konut projesi olarak sunulduğunu görmekteyiz. Sağlıklı, güvenli ve erişilebilir bir barınma olanağının kamu kaynakları ile sunulduğu model olan sosyal konut politikalarının bütüncül olması beklenir. Açıklanan çözümde; konut maliyetlerinde üreticiler için arsa maliyeti tek büyük masraf kalemi gibi gösterilmekte, inşaat maliyet kalemlerinde yaşanan çok hızlı artış görmezden gelinmektedir. Yani konut fiyatlarının artışının tek sebebi arsa değil, aynı zamanda bilimsel olmayan konut üretim pratikleri ile yanlış ekonomi politikaları neticesinde artan inşaat girdi fiyatlarıdır. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı tarafından kamuoyuna açıklanan proje bu noktada iktidarın yanlış ekonomi politikalarının konut sektöründeki yansımalarının yanılsama ile üzerini örtme çabasıdır. Ayrıca Çevre, Şehircilik ve İklim değişikliği Bakanı tarafından bu proje her ne kadar düşük gelir gruplarına yönelik arsa satışı biçiminde sunulsa da kendisinin kamuoyuna yansıyan söylemleri içerisinde projenin “kent çeperinde hafta sonu kullanımına uygun ikincil konut talebine” yönelik olduğu da açıklanmıştır.(3) Özetle yeni tedbir de yine üst gelir grubuna ve müteahhitlere yönelik bir uygulama olmuştur.

Kamuya ait hazine arazileri hızlı ve kontrolsüz bir biçimde özelleşerek el değiştirecektir

Bu “çözüm önerileri” ile yapılmak istenen artan konut fiyatları bahane edilerek toplumun varsıl kesimlerine kent çeperinde bulunan arsaların satılması ve bu işleyiş sonucunda, gün geçtikçe bozulan ekonomik dengeleri geçici şekilde karşılayacak gelir kaleminin oluşturulmasıdır.(4) Arsa maliyetini düşürme odaklı bu politika sonucunda tüm kamuya ait hazine arazileri hızlı ve kontrolsüz bir biçimde özelleşerek el değiştirecektir. Kent çeperlerinde başlayacak bir yapılaşmanın, söz konusu kentlerin mekânsal gelişmelerine etkilerinin neler olacağı ve plan kararları açısından ne denli uygun olduğu belirsizdir. Kent çeperlerinde kalan doğal alanlar ve tarım arazileri yok olacaktır. Hayata geçirilecek bu proje ile içinde bulunduğumuz gıda krizi derinleşecektir. Gıda ürünlerine uygun fiyatla ulaşma ihtimalimiz gelecekte bugün olduğundan daha az olacaktır.

Barınma krizi merkezi yönetimler eliyle gün be gün derinleştirilmektedir

Bilimsel olmayan faiz politikaları ve dengesiz iktisadi yapı nedeniyle konutu güvenli bir yatırım aracı olarak görme, yabancılara arsa ve konut satışı, özelleştirme, ayrıcalıklı konut finansmanı gibi yönelimlerle, barınma krizi merkezi yönetimler eliyle gün be gün derinleştirilmektedir. Tamamen serbest piyasa koşullarına bırakılmış, hedef kitlesini müteahhitler ve üst gelir grupları olarak belirlemiş göstermelik tüm bu tedbirlerin konut krizine çözüm üretmesi olanaksızdır. Barınma krizinin kalıcı ve bütüncül bir çözümü için sunduğumuz somut önerilerimizi yeniden hatırlatarak(5) ; emeğiyle geçinen toplumsal kesimlerin yaşamını süreceği bir konut edinmesi ya da kazançlarıyla orantılı kira bedelleri ödemesi için gereken kamucu ve toplumcu devlet müdahalesi acil olarak yapılmalıdır.”