HÜDA-PAR tehdit etmişti… CHP’den yanıt geldi!

hüdapar

CHP Sözcüsü Faik Öztrak, partisini Grup Başkanvekili Özgür Özel’i tehdit eden HÜDA PAR GİK üyesi Şeyhmus Tanrıkulu yanıt verdi. Öztrak, “Bu partinin genlerinde Kuvayı Milliye var. Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti var. Demokrasimizi domuz bağıyla boğmak isteyenleri şimdiden uyarıyoruz.” dedi.

CHP Sözcüsü Faik Öztrak, bugün CHP Genel Merkezi’nde düzenlediği toplantıda, gündemi değerlendirdi. Öztrak, CHP’li Özgür Özel’i “Korkunun ecele faydası yok. 15 Mayıs sonun başlangıcı olacaktır” sözleriyle tehdit eden HÜDA-PARlı Şeyhmus Tanrıkulu’na yanıt verdi. Öztrak, “Tabi körle yatan, şaşı kalkar. Ön teker nereye giderse, arka teker de oraya gider. Erdoğan’ın zehirli dilini yeni yol arkadaşları da benimsemiş olacak ki HÜDAPAR Genel İdare Kurulu Üyesi, partimizin Grup Başkanvekiline Özgür Özel’e kendince tehditler savurmuş. Bu zata söylenecek tek söz var: Hadi oradan. Burası Cumhuriyet Halk Partisi. Bu partinin genlerinde Kuvayı Milliye var. Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti var. Biz, yedi düvele pabuç bırakmamışız. Böyle tehditlere zinhar pabuç bırakmayız. Ama Emniyet Müdürümüz Gaffar Okan’ı şehit eden, Konca Kuriş’i domuz bağıyla öldüren o hain elleri kınayamayanlarla yol arkadaşlığı yapanları, demokrasimizi domuz bağıyla boğmak isteyenleri şimdiden uyarıyoruz.

“ATI ÇALAN ÜSKÜDAR’I GEÇEMEYECEK”

Ne yaparsanız yapın. 14 Mayıs’ta atı çalan, Üsküdar’ı geçemeyecek. Tıpkı 31 Mart Mahalli İdare seçimlerinde olduğu gibi milletimiz sandıklara sahip çıkacak. Kendine zulmedenleri sandığa gömecek. Artık tek korkulacak, korkunun kendisidir. Bu ülkede korku duvarları çoktan yıkıldı. Sayın Genel Başkanımız, ‘hak, hukuk, adalet’ diyerek Ankara’dan İstanbul’a yürüdüğü gün, korku duvarları parçalandı. Asıl korkanın kim olduğunu biz gayet iyi biliyoruz. Çünkü hiçbir şeye benzemez, halkını satanın korkusu… Bunların tehditleri, kirli dilleri, iftiraları, şantajları; korkudan mezarlıkta ıslık çalmalarından ibarettir.” ifadelerini kullandı.

Öztrak’ın konuşmasında öne çıkanlar şöyle:

“TOKSİK MADDEYİ AYRIŞTIRMADAN DEPREMZEDELERE BIRAKIYORLAR”

Sarayın kibirlisi bu ülkeyi 21 yıl yönetti. 21 yılda şehirleri, evleri depreme dayanıklı hale getirmedi. Onun yerine 9 kere İmar Affı çıkardı. Deprem oldu milletimiz enkaz altında kaldı. Doğru dürüst bir planı olmadığı için enkaz başına askerimizi göndermedi. AFAD’ı arpalığa çevirdiği için arama kurtarma ekipleriyle vinçleri, vinçlerle operatörlerini buluşturamadı. Toplanma alanları rantçılara peşkeş çekildiği için depremzedeler ne yapacağını bilemedi. 50 bin 399 yurttaşımız enkaz altında, ‘Devlet nerede’ diye bağıra bağıra donarak can verdi. Yüzbinlerce konut ve iş yeri yıkıldı. Bugün depremin üzerinden tam 60 gün geçti. Deprem bölgesinde geçici barınma sorunu hala çözülemedi. Artık havalar ısınıyor. Ama hala bölgedeki insanlarımız sera muşambalarından yaptıkları derme çatma çadırlarda yaşıyor. Bu iptidai çadırlar havalar iyice ısındığında sıcakta cehenneme dönecek. Hijyen ve temizlik sorunu daha da ağırlaşacak. Deprem bölgesinde tam teşekküllü geçici barınma yerleri hala yapılmadı. Beylerin tek derdi, deprem acılarının üzerine biran evvel rant betonu dökmek. Müteharrik temellerle seçim propagandası yapmak. Rant telaşı o kadar yüksek ki, para eder diyerek enkaz demirlerini alıyorlar, asbesti, kurşunu ve bilumum toksik maddeyi hiç ayrıştırmadan depremzedelere bırakıyorlar. Bu toksik atıkları vahşice dere yataklarına, tarım arazilerine döküyorlar.

DEPREMZEDELERE JANDARMA MÜDAHALESİ

Hatay Samandağ’da dere yatağına dökülen enkaza tepki gösteren depremzedelere jandarma müdahale ediyor. Yazıktır, günahtır. Depremin yaraladığı insanlarımızın canını bir de siz Jandarma copuyla yakmayın. Ağlamaktan kurumuş gözlerini bir de siz, biber gazıyla yaşartmayın. Hiçbir şey yapamıyorsanız en azından 14 Mayıs’a kadar bunu yapın. İnsanlarımızın acısına acı katmayın. Halkımızın kendini unutanlara, sesini duymayanlara, halini görmeyenlere artık güveni kalmamıştır. Ve güven ruh gibidir. Terk ettiği bedene bir daha asla dönmez.

“MİLLETİMİZ, ‘KANIMI DA SATARLAR’ DİYE ŞÜPHEYE DÜŞTÜ”

Dün öğrendik ki, Kızılay’daki ulusal kan stoklarımız asgari seviyenin bile altına düşmüş. Yani durum feci… Daha önce depremde çadır kuran Kızılay, bu depremde çadır sattı. Milletin bağışları, huzur hakkı diyerek Kızılay yöneticilerinin ceplerine indirildi. Koskoca Kızılay’ı şaibeli para transferlerine aracı yaptılar. Vergiden kaçınmak için Kızılay’ı kullandılar. Ellerini deyip de kirletmedikleri hiçbir değerimiz, kurumumuz ne yazık ki kalmadı… Sonuç; Millet Kızılay’a güvenmez hale geldi. Kan bağışları bile durdu. Milletimiz, ‘Bunlara bağışlasam, kanımı da satarlar’ diye şüpheye düştü. Milletimize söz! Kızılay 14 Mayıs’tan sonra eski itibarına kavuşacak. İstifa etmeyi bile düşünmeyen bu liyakatsiz kadroların hepsi tasfiye edilecek

“KOKAN KOYUN ETİ DEĞİL, KOKAN SARAY YÖNETİMİDİR”

Şu koyun kuşbaşı etinin kilosu sayenizde 330 lira. Ucuz dediğiniz koyun etinin fiyatı işte bu. Sofrasına iki günde bir kap et yemeği koyamayan 32 milyon vatandaşımıza bir sor, bakalım. Bu etin fiyatı ucuz mu? Ne diyelim? Allah bunları ıslah etsin. Koyun etinin kilosunun 330 lira olduğu bir ülkede bakan milletin et yiyememesini, etteki kokuya, damak tadındaki değişime bağlıyorsa, artık sözün bittiği yerdeyiz, demektir. Çok açık söyleyelim. Kokan koyun eti değildir. Kokan tefessüh etmiş Saray yönetimidir. Duyduğumuz koku da tefessüh etmişlerin koltuklarından gelmektedir.