İmamoğlu’ndan “Balıkçı” açıklaması: “İlgi gören bir İstanbul yönetimi var. Bunun hakkını vermek zorundayım”

ekrem imamoğlu akom

İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanı Ekrem İmamoğlu, Afet Koordinasyon Merkezi’nde İstanbul’daki son duruma ilişkin açıklamalarda bulundu, günün en çok merak edilen konusu olan Balıkçı Restoranı konusuna ilk ağızdan cevap verdi. İmamoğlu, “Gizli bir yemek değil bu, kamuya açık bir alan. Sayın Büyükelçi bu kara rağmen verdiği söz gereği bir gün önce Ankara’dan İstanbul’a gelmişti. Gün boyu yaptığım çalışmalardan sonra bir vakit dilimi ayırıp oraya gidip bu resmi buluşmayı -tabii ki hususi bir tarafı da var- eşlerimizle birlikte yaptık. Sohbet ettik, yemeği, ülkemizi, İngiltere ilişkilerini konuştuk. Bir İBB Başkanı’nın karla mücadele kadar dünyanın bu tarz ülkelerinin büyükelçileriyle ilişki kurması da sorumluluğudur. 30 ay içinde belki de tarihinde ilk defa bu kadar yoğun dış ilişkiler konusunda ilgi gören bir İstanbul yönetimi var… Bunun hakkını vermek zorundayım” dedi. İmamoğlu Mobese kamera görüntülerinin servis edilmesiyle ilgili olarak da sorumluluğun İstanbul Valiliği’nde olduğunu ve gerekli görüşmeyi yaptığını, konunun takipçisi olacağını belirtti.

İmamoğlu’nun açıklamasından satır başları şöyle:

Kar doğanın, kış mevsiminin en doğal süreci. Elbette kar meselesi İstanbul için iki yönüyle önemli. Şehrin zorluklarını çözmek adına hepimizin sorumluluğu ama bir başka yol ile de açıkçası İstanbulumuzun ihtiyacı. İstanbul’un su ihtiyacını karşılaması açısından önemli bir husus.

Bir zaman dilimi içerisinde en yoğun kar yağışı alma kavramı üzerinden baktığımızda metrekareye düşen kilo miktarlarına da baktığınızda 7-8 saatte neredeyse 60 kiloyu bulan noktaları tespit ettik. Bu son yılların en yoğun kar yağışının bir anda düştüğü süreci tarifliyor.

Bazı yollarla ilgili farklı kurum ve kuruluşların yetki alanları var. İBB’nin yetki alanları var ki sorumlu olduğu yol ağı yaklaşık 4 bin 23 kilometre ama bunun dışında Karayolları’nın sorumlu olduğu yol ağları var bir de anlaşma gereği 3.köprü yol hattı ve bağlantılarının sorumlu olduğu bir özel şirket var. Yapılan ihalenin şartnamesi gereği. Dolayısıyla bu 3 hat önemli. Ana arterlerde bu üç hat çok konuşulur oluyor. Bunun bilinmesi lazım. 39 ilçe belediyesinin sorumlu olduğu hatlar var.

Burada sürece başından beri yani 2.5 yıllık görev süremiz süresince söylediğimiz bir şey var. Asla biz ve onlar diye bir bakışın sahibi olmayacağız. İstanbul bir bütündür. İstanbullunun her kurumu İstanbulluya hizmet etmek durumundadır. Biz de bu bakışla her arkadaşımızın refleksini ona göre geliştirerek hizmet etmesi gerekir.

Ben AKOM’da sizlerle buluşmaya başladığım andan itibaren koordineli çalışma hususundaki dilimize de sağdaki işleyişimize de tavrımıza da çok dikkat ettik, ediyoruz, bundan sonra da devam edeceğiz. Kim ne derse desin. Zaten bu dil değişmediği sürece ülkenin gündemi gerçek konular olmuyor. Çözüme kavuşması gereken konular konuşulmuyor bazen saçma sapan konular toplumun gündeminde ön sıralara oturmak zorunda kalıyor.

21 Ocak Cuma’dan beri tetikte, hazırlıklı ve bu süreci yönettiğimizi de herkesin bilmesini istiyorum. Konu sadece dünün ya da evvelsi günün meselesi değildir.

TUZ STOKU AÇIKLAMASI

Çok tartışılan tuz stoku konusunda şunu ifade edelim. Özellikle 25-26 Ocak günlerinde oldukça yoğun tuz kullanımına ulaştık. İBB 4 gün içerisinde kullandığı tuz miktarı 72 bin 195 ton. 32 ton solüsyon kullanmışız. Bizim kullandığımız tuzun yanı sıra biz ilçe belediyelerinin de tuz ihtiyaçlarını karşıladık. 39 ilçe belediyesinin var olan tuz ihtiyacı için bizim depolarımıza geldiler ve temin edip dönüş yaptılar. Bu bizim söylediğimiz miktarlar İBB’nin miktarları. Bunun dışında kendi sorumluluk alanlarında kullanılan miktarlar vardır.

Ne yazık ki fazla sayıda yolda kalma yaşanıyor. Kurtarıcı vinç ve çekiciler şeklinde bir araç teminiyle süreci yönettik.

Burada mücadeleyi verirken ne yazık ki İstanbulluların en fazla yaşadığı sorun bir yolda giderken bir aracın yolda kalmasıyla arkasında biriken araç yığınları. Bu noktadan sonra hizmet vermenin de zorlukları başlıyor. Bunu engellemek maksadıyla hem biz hem valiliğimiz mütemadiyen açıklamalarımız oldu. Vatandaşlarımızın mecbur olmadıkça araçlarıyla sokağa çıkmaması, toplu taşımayı kullanması hususunda.

İBB olarak sorumlu olduğumuz alanlarda, yoğun kar yağışının başladığı andan itibaren 12 saatlik süreçte birebir takip ederek, sahada da bizzat yerine gidip denetleyerek büyük bir ekiple akışkanlığı sağladık. Bu başarılı bir zaman dilimidir.

SORUNLARI AŞTIK

Metrobüs güzergahında 33 iş makinemiz sürekli çalıştı. Vatandaşlarımızı gidecekleri yere eriştirme konusunda çaba gösterdi.

İstanbul’u sorunsuz bir noktaya taşıdık ve bütün sorunları aştık.

İstanbul’u sorunsuz bir noktaya taşıdık bugün itibarıyla. Bütün sorunları aştık. Kar süreçlerinde 20 milyon insanın -16 diyoruz ama mültecisiyle, öğrencileriyle, konuklarıyla 20- sorunsuz bir süreç yaşamasını beklemek hayalcilik olur. Elbette mağdur ettiğimiz, yolda değil 5 saat 1 saat bile beklettiğimiz vatandaşlara söyleyeceğimiz tek şey var, özür dileriz. Ama bu bir doğal afet sürecidir. Kimsenin burnunun bile kanamaması sevindiricidir. İddiayla söylüyorum ki günün sonunda, hızlı ve kaliteli bir çalışma yapılmıştır. Dilini bozmayan ve kurumları ayrıştırmayan, burada bulunduğu gibi omuz omuza hissetmeye çalıştığımız bir süreç yönetilmiştir. Büyük oranda insanlarımızın hızla normal hayata döndükleri bir süreç oldu. 

Karla ilgili bir öngörü önümüzde yok, bir miktar yağış ihtimali var önümüzdeki günlerde. Makul yağışların karın erime süreçleriyle ilgili de iyi olabileceği ifade ediliyor. Dünyanın iklimle mücadele ettiği bir ortamda kuraklığın konuşulduğu bir noktada bu kar yağışının barajlara etkili bir biçimde yansıyacağını, doluluk oranının yüzde 70’lere oturacağını ifade etmek isterim.

BALIKÇI SORUSUNA YANIT: “İLGİ GÖREN BİR İSTANBUL YÖNETİMİ VAR. BUNUN HAKKINI VERMEK ZORUNDAYIM”

(Sarıyer’deki restoran) Benim yoğun bir gündemde çalışırken böyle bir yemeğe gitme meselemin bu kadar gündeme taşıtılmasını ve bu süreçle ilgili manipülasyonu şaşkınla takip ettiğimi ifade etmek isterim. Bir büyükelçi ile, Türkiye’nin en yoğun ilişkide bulunduğu bir ülkenin ana temsilcisi ile yenilen bir yemekten bahsediyoruz. Bu yemek daha önce İBB’yi ziyaret etmiş, kendisi ile resmi bir görüşmemizi yapmış, akabinde böyle bir buluşmayı tasarlamış bir belediye başkanıydım. 20-25 gün önce netleştirmiştik, mekanı da belirlemiştik. Gizli bir yemek değil bu, kamuya açık bir alan. Her yeri cam pencere olan benim 23 yıldır gittiğim bir mekan. Orada yaşanan bazı hususlar beni üzmüştür tabii ki, neticede şeffaf bir yemekti. Sayın Büyükelçi bu kara rağmen verdiği söz gereği bir gün önce Ankara’dan İstanbul’a gelmişti. Gün boyu yaptığım çalışmalardan sonra bir vakit dilimi ayırıp oraya gidip bu resmi buluşmayı -tabii ki hususi bir tarafı da var- eşlerimizle birlikte yaptık. Sohbet ettik, yemeği, ülkemizi, İngiltere ilişkilerini konuştuk. Bir İBB Başkanı’nın karla mücadele kadar dünyanın bu tarz ülkelerinin büyükelçileriyle ilişki kurması da sorumluluğudur. 30 ay içinde belki de tarihinde ilk defa bu kadar yoğun dış ilişkiler konusunda ilgi gören bir İstanbul yönetimi var… Bunun hakkını vermek zorundayım. Tabii ki sürecin sonrasıyla ilgili tarafı beni çok ilgilendiriyor. Oradan görüntü verildi birileri tartıştı, savundu, hakaret etti… Bunlar bir kenara, beni ilgilendirmiyor, ilgilensem işimi yapamazdım. Bir belediye başkanının 1-2 saat başka bir yere gitmesi kadar doğal bir şey olamaz. Sahada on binlerce kişi var, yardımcılarım, genel sekreterim var… İBB insanların aklındaki gibi her şey anlamını taşımıyor bizim için her şey hepimiz demek… 

“MOBESE KAMERA GÖRÜNTÜLERİNİN SERVİS EDİLMESİNİN TAKİPÇİSİ OLACAĞIM”

Sonrası önemli, bu konunun devletin imkanları kullanılarak bir MOBESE kamerasının böylesi bir magazinsel, kaotik bir sürecin parçası yapılacak şekilde servis edilmesinin sağlanmasının takipçisi olacağım. Çok önemli bir meseledir bu, kişisel de bir meseledir. Bu konudaki düşüncemi Sayın Yerlikaya ile dün ve bugün paylaştım. 

Özellikle kamera sistemleri bir kazanın, suçun tespiti için kullanılır. Bunun kuralları vardır. Genel Başkanımız da dile getirdi bazı takip iddiaları, dinlenme vs… Biz bundan çekinmeyiz. Hukuksal tarafı ayrı bunlar varsa eğer… MOBESE gibi hususların ne için kullanılacağı bellidir, olayların, suçların tespitidir. Bu, sürecin parçası yapılarak servis ediliyor, birileri bunu kullanıyor. Bu çok önemli bir meseledir. Bunun talimatını kim verdiyse, kim müsaade ettiyse, önemini bir insan şu an gözlerimin içine bakarak anlayabilir. Mevcut konunun önüne geçmesin diye bu kadar konuşuyorum. Ama hukuki olarak takipçisi olacağımı, mücadelemin devam edeceğini söyleyeyim. 

(Açıklama zamanı) Açıklamalarımı bazı sosyal medya kanalları üzerinden yaptım zaten. Gerekli bulduğum uyarıları yaptım. O anda acil kararlar veriliyordu, biz de onlara eşlik ediyorduk. En doğru bulduğumuz, -ki olayın sıkışıklığı dile geldiği ortamdan itibaren- takip etmeye anbean milletimizi bilgilendirmeye devam ettim. Bugün itibarıyla süreç toparlandı. 

İSTANBUL HAVALİMANI TEPKİSİ

İmamoğlu, İstanbul Havalimanı’nda yaşanan sorunlarla ilgili bir soru üzerine, şunları söyledi:

“Gerçek meseleler bunlar. Vatandaşımızın bilmesi gereken acı meseleler de bunlar. Biz Atatürk Havalimanı’nın heba olmasını istemeyen, orada kontağını kapattığınız andan itibaren 4 milyar euroluk bir yatırımı çöpe atmış oluyorsunuz. Uzmanların söylediği Atatürk Havalimanı kullanılmalı. Üçüncü havalimanının nereye yapılması gerektiğini tartışacak değilim. Önerimiz şuydu. Yeni havalimanının sözleşmesi gereği yapılacak ilave pistler, ilave terminaller var. Biz dedik ki Atatürk Havalimanı yaşasın. Atatürk Havalimanı var diye oraya metro, Marmaray, 5 yıldızlı oteller yapıldı. O otellerin kaç tanesi dolu şu an? Yazık değil mi? Biz bu kadar zengin miyiz paramızı heba edecek kadar.

Günün sonunda yeni havalimanının kritik hava akışlarında riskli bir alan olduğu, yeterince test edilmediği söyleniyordu. İstanbul Havalimanı açıldı, toplu taşıması yok. Tek bağlantısı kara yolu. Yeni havalimanı yapmanın bu maliyetleri var. Biz hala yeni havalimanı için milyarlarca lira para harcıyoruz. Orada binlerce insan mağdur kaldı. Biz ilgisiz kalmadık. Burada da hassas davrandık. Gıda, barınma, nakil ihtiyaçları konusunda ne yapabiliriz diye aradık. ‘Size ihtiyacımız yok’ cevabı alındığı için biz sadece bekledik. Talihsiz görüntülerdi.”