Aynı zamanda profesyonel dalgıç olan Kabasakal, ”Boğaz’ın dibinden Osmanlı Dönemi’ne ait marka zenginliği fışkırıyor. Pangaltı Rumlarına ait gazozlar, Paris’te üretilen hardal şişeleri, Osmanlı sarayına girmiş çeşitli şişeler buldum” şeklinde konuştu.
Otuz yılı aşkın bir süredir profesyonel dalgıçlık yapan deniz biyoloğu Hakan Kabasakal, Boğazı’ın dibinden çıkardığı, tarihi Osmanlı Dönemi’ne uzanan çeşitli şişelerle İstanbul’un tüketim tarihine ışık tutuyor. “Boğaz’ın dibinden Osmanlı Dönemi’ne ait marka zenginliği fışkırıyor” diyen Kabasakal, bugüne kadar 200’e yakın markanın bine yakın şişesini Boğaz’ın dibinden çıkardığını söyledi. Kabasakal, şunları söyledi. “İlk bulduğum şişe Osmanlı Dönemi’nde 1800’lerin sonu 1900’lerin başında tüketilen ve günümüzde kullanılmayan bir gazoz markasının şişesiydi.”
AYNI MARKA İKİ FARKLI YERDE
”Zaman geçtikçe dipten değişik markalar çıkarmaya devam ettim. Örneğin Pangaltı Rumlarına ait gazozlar, Paris’te üretilen hardal şişeleri, Osmanlı sarayına girmiş çeşitli şişeler buldum. Victoryen dönemde Londra’da üretilen bir soda markasının şişesini Beykoz’da Abraham Paşa yalısının önünden, 24 metre derinlikten çıkardım. Beyoğlu’nda Sent Antuan Kilisesi’nin karşısında 318 numaralı binada eczacılık yapan ve Osmanlı döneminde paşa unvanı alan eczacı Francesco Della Suda’ya ait ilaç şişelerine hem Ahırkapı’da hem de Beykoz’da rastladım.”
50 TON KURŞUN ÇIKARTTIM
Denizin dibindeki kurşunların suyu kirlettiğini söyleyen Hakan Kabasakal, ”Kurşun dalışı yaparak Boğaz’ı ağır metalden temizliyorum. Benim günlük rekorum iki dalışta çıkardığım 100 kilogram olta kurşunu. 10 yılda çıkardığım toplam olta kurşunu miktarının ise 50 ton civarında olduğunu tahmin ediyorum. Literatürden okuduğumu söyleyecek olursam 1 gram kurşun ortalama 10 bin litre suyu kirletebiliyor, zehirleyebiliyor. Ancak çıkarttığım kurşun miktarı yine de devede kulak kalır. Çünkü Boğaz’da daha çok kurşun var” diye konuştu.