İyi Parti Güvenlik Politikalarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Tolga Akalın, partisinin göç politikasını anlattı. Akalın “Göç konusunu 2 başlık altında değerlendirmek lazım. Bir grup ‘kaçak göçmenler’ ile ilgili. Onunla ilgili temel stratejimiz bir yıl içerisinde Türkiye’deki ağırlıklı olarak sorunu çözmek. Bir de ‘Suriyeli sığınmacılar’ var biliyorsunuz… Bu insanlarla ilgili de 3 yıllık bir geri gönderme planı ortaya koyduk… İktidarımızın ilk ayında ilk yılında hangi tedbirleri alıp neler yapacağımızı çok ayrıntılı olarak tasnifledik. O kapsamda da 3 grup halinde ve yaz dönemlerine münhasır olarak yani geri gönderme dönemleri de tüm yıla yayılmayacak” dedi.
İyi Parti Güvenlik Politikaları Başkanı Mehmet Tolga Akalın, partisinin göç ve göçmen sorununa ilişkin çözüm önerilerini anlattı. Akalın, konu ile ilgili şunları söyledi:
“İki başlık altında değerlendirmek lazım. Bir grup ‘kaçak göçmenler’ ile ilgili. Onunla ilgili temel stratejimiz bir yıl içerisinde Türkiye’deki ağırlıklı olarak sorunu çözmek. Bir de Suriyeli sığınmacılar var biliyorsunuz. Bunlar yasayla ve yönetmelikle statüsü belirlenmiş geçici koruma hakkı tanınmış insanlar. Bu insanlarla ilgili de 3 yıllık bir geri gönderme planı ortaya koyduk. Bir ‘G’ günü var yani nedir bu, iktidar olduktan sonraki bir gün. Bu 1 Eylül 2023 olarak tarafımızca planlandı. 1 Eylül 2023’te başlayan, ilk gün neler yapacağımızı bütün başlıklar halinde. İktidarımızın ilk ayında neler yapacağımızı ve iktidarımızın ilk yılında hangi tedbirleri alıp neler yapacağımızı çok ayrıntılı olarak tasnifledik. O kapsamda da 3 grup halinde ve yaz dönemlerine münhasır olarak yani geri gönderme dönemleri de tüm yıla yayılmayacak. 1 Haziran ile 31 Eylül arasındaki dönemde geri göndermenin kademeli olarak 3 yıla bölüneceği bir geri gönderme planı açıkladık biz.
“Suriye’nin kuzeyinde bir ‘güvenli bölge’ inşa ederek bu insanları o bölgeye mukim edecek bir plan hazırladık”
İyi Parti’nin önemli bir farkı şudur; bugüne kadar Türkiye’de bütün siyasi partilerin bu konu ile ilgili bir planı yoktu, bir temennisi vardı. Nedir bu temenni; bütün partiler Esat ile anlaşarak sığınmacıların geri gönderilmesi üzerinden süreci tanzim ediyorlardı. Oysa verileri ile ortaya koyduk, Esat ile anlaşamama ihtimali de var. Yani Esat, yeni Suriye Devleti’ni yani Suriye Arap Cumhuriyeti’nden, yeni Suriye Devleti’ne geçerken özellikle kendi Nusayri dengesini de gözeterek bugün 11 milyona düşmüş bir nüfusu yönetiyor ve ilk defa kendi iç dengelerini başka bir alana taşıdı. Dolayısıyla Esat ile anlaşamama ihtimalinde de ne yapacağını bilen bir siyasi hareket olarak ne yapmamız gerektiğini bilen ve bunun iradesini ortaya koyduk. Yani İYİ Parti de elbette ki Suriye’nin toprak bütünlüğü çerçevesinde Esat ile anlaşarak bu işi çözme iradesini net olarak ortaya koyacak ancak bu olmadığı taktirde de süreci şu anda planda devlet menfaatleri gereği gizlilik içerisinde tuttuğumuz; Avrupa Birliği ile de belirli bir müzakere süreci oluşturacağız. Orada da çözüm elde edilememesi durumunda nihai olarak Suriye’nin kuzeyinde bir ‘güvenli bölge’ inşa ederek bu insanları o bölgeye mukim (bir ev) edecek bir plan hazırladık. Bu güvenli bölge sadece bizim için güvenli bölge değildir. ABD Barış Fonu’nun ve uluslararası hukukun da emrettiği bir güvenli bölge anlayışıdır. Yani şunu iyi anlamamız lazım, bir büyük milletin mensupları olarak, mensup olduğumuz milletin; vakar, haysiyet ve şerefini doğru temsil edecek bir gönderme icrasında bulunmak durumundayız.
“Büyük milletin haysiyetini ve şerefini koruyacak bir geri gönderme ortaya koymak durumundayız”
Biz Türk milleti olarak, tarihte tarih yapıcı bir milletiz. Bu göndereceğimiz insanlar Orta Afrika’dan ülkemize gelmiş insanlar değil. Bu göndereceğimiz insanlar Güney Amerika’dan Türkiye’ye gelmiş insanlar değil. Bu insanlar doğrudan sınırımızın hemen dibinden PKK/PYD ve IŞİD kullanılmak suretiyle stratejik göç mühendisliğiyle Türkiye’ye gönderilmiş insanlar. Dolayısı ile bu insanları yeniden evlerine ve vatanlarına kavuştururken 100 yıl sonra da Türk evlatlarının onlarla çok iyi komşuluk ilişkisi kuracağı; kültürel, ekonomik ve siyasal ilişkilerinin en yüksek seviyede korunacağı bir geri gönderme zemini inşa etmek durumundayız. Biz çapulcular gibi davranamayız. Tarihte, tarih yapan bir milletin evlatlarına düşen o büyük sorumlulukla ve mensubu olduğumuz o büyük milletin haysiyetini ve şerefini koruyacak bir geri gönderme ortaya koymak durumundayız.
“2050’ye kadar milyonlarca göçmen, Avrupa veya Türkiye’yi hedef olarak kabul edip geleceklerini düşünüyoruz”
İlk defa Türkiye’de bir parti bir devlet politikası olarak bir ‘milli göç’ doktrini ortaya koydu. Devlet politikası önerisidir bu. Siyaset mevcut sığınmacılar ve mevcut kaçak göçmenlerle uğraşıyordu. Oysa daha büyük bir tehlike kapıda. İklim krizi sebebiyle, yeni siyasal krizler sebebiyle; Sahra altı Afrika’dan, Kuzey Afrika’dan, Asya’dan 2050’ye kadar milyonlarca göçmen, Türkiye üzerinden Avrupa’ya veya Türkiye’yi hedef olarak kabul edip geleceklerini düşünüyoruz. Bu milyonlarca göçmeni de durdurabilecek bir stratejiye ihtiyaç var. Bu stratejinin uygulanması sınırda başlamıyor. 4 temel ilkeyle bir ‘milli göç’ doktrini öneren, nasıl mücadele edilmesi gerektiğini öneren bir doktrin ortaya koyduk. Bu bugün bizim parti doktrinimizdir, Allah nasip ederse iktidara geldiğimizde de bu bir devlet politikası haline gelecek. Bu sorunla sistemli bir şekilde mücadele edeceğiz.
“Türk milletinin üniter yapısını ve demografik yapısını tasfiye amacını da içeren bir göç mühendisliği bu”
Türkiye hem Suriye’nin kuzeyi merkezli hem de daha sonra Afganistan ve Pakistan merkezli 2 stratejik göç mühendisliğine tabii tutuluyor. Türk milletinin üniter yapısını ve demografik yapısını tasfiye amacını da içeren bir göç mühendisliği bu. Buna karşı o büyük millet olmanın gerektirdiği o doğru aklı kullanarak doğru cevaplar oluşturmak lazım. İYİ Parti de bu cevapları hem raporda hem de strateji eylem planında oluşturdu.”