Kılıçdaroğlu’nun olası zaferi Rusya’da konuşulmaya başlandı

kılıçdaroğlu rusya

Millet İttifakı’nın Cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu’nun olası zaferi, Rusya’da konuşulmaya başlandı. Türkiye ile yakın ilişkiler kurmaya başlayan Rusya’daki siyasi çevreler ve basın Kılıçdaroğlu’nun zaferinin ardından Türkiye ile ilişkin ne durumda olacağı tartışmaya başladı.

Türk siyasi tarihinin en kritik dönemeçlerinden biri olarak adlandırılan 2023 genel seçimleri yaklaşırken dünyanın dört bir yanından seçimlere dair yorumlar gelmeye devam ediyor. Bu süreci en yakından takip eden ülkelerden biri de şüphesiz Rusya.

Soğuk Savaş döneminde farklı kamplarda yer alan Türkiye ve Rusya arasındaki ilişkiler on yılların zirvesinde seyrederken iki ülkenin askeri, siyasi ve ekonomik pek çok alanda yoğun bir iş birliği bulunuyor. Bu işbirliğinin düzeyi Batı başkentlerinde çoğu zaman bir NATO müttefiki olmasına karşın “Türkiye, Batı’dan uzaklaşıyor” şeklinde yorumlanıyor.

Batı’daki güç merkezleriyle ilişkisi sıklıkla gerilimlere sahne olan AKP iktidarının, kendisi ile benzer bir pozisyonu paylaşan Moskova yönetimi ile son derece yakın ilişkilere sahip olduğu somut bir gerçek. Muhalefetin bugüne dek yansıttığı dış politika vizyonu ise iktidar olunması halinde bu durumun değişeceğinin sinyallerini veriyor.

Moskova’daki siyasi çevreler, genel itibarıyla muhalefetin olası zaferinden tedirgin. Ancak seçim sonuçlarının ilişkileri etkilemeyeceğini düşünenlerin sayısı da oldukça fazla. Üstelik aralarında önemli siyasi figürler de var.

“İKTİDAR DEĞİŞSE BİLE…”

Cumhuriyet’in haberine göre; Rusya Federasyon Konseyi Uluslararası İlişkiler Komitesi Başkan Yardımcısı Vladimir Dzhabarov, muhalefetin kazanması halinde “Türkiye’nin Rusya’ya yönelik politikasının temelden değişmeyeceğini” öngörenlerden.

Görüşlerini 21 Nisan’da Parlamento Gazetesi ile paylaşan ve “Geleneksel Türk dış politikası Rusya ile ABD’yi ustaca dengeler” diyen Dzhabarov’a göre, Türkiye ve Rusya arasında başta nükleer olmak üzere enerji alanında çok sayıda ortak proje var. Hava taşımacılığındaki yaptırımlar Rusları, Türk hava yolu şirketlerine yönlendirdi. Çok sayıda Rus turist Türkiye’de tatil yapıyor. Her iki ülke de birbirini anladığı sürece [iktidar değişse bile] ilişkiler pragmatik ve normal düzeyde seyredebilir.

Siyasi analist Fedor Lukyanov da Dzhabarov ile aynı görüşleri paylaşıyor. Türkiye’yi kim yönetirse yönetsin, dünya sahnesindeki objektif koşulların değişmeyeceğini ve iki ülke arasındaki iş birliğinin devam edeceğini söylüyor. Lukyanov’a göre, iktidar değişse bile Türkiye’nin Moskova ile ekonomik ilişkileri geliştirmeye olan ilgisi devam edecek.

KILIÇDAROĞLU’NUN MOSKOVA’YA MESAJI

Rus enerji sitesi Oilcapital.ru’da yer alan bir makalede, muhalefetin kazanması halinde Türk-Rus ilişkilerinin bu durumdan radikal bir şekilde etkilenmeyeceği açıkça seslendirildi. Üstelik bu görüşün, bizzat CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu tarafından, Rus siyasi elitine hitaben yollanan bir mesaj ile duyurulduğu ifade edildi.

Makalede şu ifadeler yer aldı:

“Erdoğan’ın seçimdeki rakibi ve muhalefet blokunun lideri Kemal Kılıçdaroğlu, tahıl anlaşması ve Rusya ile sağlıklı ilişkiler tesis etme gibi konularda mücadele vereceğini söylüyor. Üstelik Kılıçdaroğlu’nun bu açıklamayı bir seçim mitinginde değil, Moskova’da düzenlenen bir uzmanlar toplantısının katılımcılarına hitaben yapması dikkat çekiyor. Türk muhalefetinin lideri, Montrö Sözleşmesi’ni tam olarak uygulamaya devam edeceğini belirtti. Kılıçdaroğlu’na göre, Türkiye ve Rusya arasındaki işbirliği bölgesel istikrar için önemli… Yani Kemal Kılıçdaroğlu, başkan seçilmesi halinde Moskova ile Ankara arasındaki ilişkilerin bozulmayacağını, Rus elitlerine açıkça ima etti.”

CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, 26 Temmuz 2023’te, Moskova’daki toplantıya gönderdiği mesajında Çarlık Rusya, Sovyetler Birliği ve Soğuk Savaş dönemlerine atıfta bulunarak, “İlişkilerimiz kolay olmasa da her zaman çok önemli oldu” diyordu. Türkiye’nin, birçok görüş ayrılığına rağmen Kurtuluş Savaşı sırasında ve sonrasında Rusya ile iyi ilişkiler kurabilmiş olduğunu hatırlatıyor ve siyasi mirasçıları olarak “bu geleneği devam ettireceklerini” söylüyordu. Hatta bir adım daha ileri giderek, “dünyadaki Rusya karşıtı yaklaşımları doğru bulmadığını” ifade ediyordu.

“RADİKAL BİR ROTA DEĞİŞİKLİĞİ OLMAYACAK”

Rusya merkezli Banks Today’e göre, “Kılıçdaroğlu’nun Batı yanlısı bir siyasetçi olarak biliniyor, ancak Rusya’ya karşı tutumu düzenli olarak değişti. 2015’te Erdoğan’ı, Rus uçağını düşürdüğü için sert bir şekilde eleştirdi. Ancak daha sonra Rus etkisinin güçlenmesi ve enerji bağımlılığının gelişmesi korkusuyla Akkuyu nükleer santral inşaatının Rusya Federasyonu’nun denetimine devredilmesine karşı çıktı…”

Banks Today’in yer verdiği diğer uzman görüşleri şu şekilde:

Askeri uzman Andrei Kashkarov: Zafer kimin olursa olsun ilişkilerde nüanslar olacaktır, ancak radikal bir rota değişikliği olmayacaktır.

ESAD FAKTÖRÜ

Siyaset bilimci Alexei Vanifatov: Erdoğan’ın zaferi, Rusya için Kılıçdaroğlu’na göre daha avantajlı. Rusya mevcut yönetimle ilişki kurdu ve bu da zımni bir kaldıraç etkisi yarattı. Seçimleri Kılıçdaroğlu’nun kazanması halinde ise “Rusya’ya yönelik yaptırımlara katılmak ve birçok anlaşmanın feshi” de dahil olmak üzere pek çok sorunla karşı karşıya kalabiliriz.

Banks Today’e göre, “Kemal Kılıçdaroğlu’nun temsil ettiği muhalefetin yüzü Batı’ya dönük ve kazanmaları halinde ülkenin daha çok NATO’nun çıkarlarına göre hareket etmesi, yani bir takım konularda Rusya’dan uzaklaşması bekleniyor. Ancak Rusya Federasyonu ile temas noktaları devam edecektir. Zira Kılıçdaroğlu, Rusya için de önemli olan Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ın meşruiyetinin tanınması için uzun süredir çağrıda bulunuyor. Büyük olasılıkla, ekonomik bağlar da geçerliliğini koruyacaktır…” 

“KESKİN DÖNÜŞLER VAAT ETMİYOR…”

1990’ların başında Başkan Boris Yeltsin’in danışmanlığını da yapan eski Duma milletvekili ve siyaset bilimci Sergey Stankeviç, seçimlerin Rusya ile Türkiye arasındaki ilişkiler üzerinde çok az etkisi olacağını öngörüyor, zira Stankeviç’e göre, “Muhalefet öncelikle iç ihtiyaçların önceliğine vurgu yapıyor ve programında dış politikayla ilgili çok az direktif var…”

Stankeviç, sözlerine şöyle devam ediyor:

“Görevdeki kişiye yönelik eleştirilerin ana yönü, dış politikaya fazla müdahil olduğu yönünde. […] Muhalefet, dış politikanın daha kurumsal olması, bireylerin değil kurumların etkileşim içinde olması gerektiğine inanıyor. Keskin dönüşler vaat etmiyor…”