İYİ Parti Sözcüsü Prof. Dr. Kürşad Zorlu, “Bizim, anayasaya ilişkin kırmızı çizgilerimiz var. Mesela ilk dört madde ve onun ruhunun korunması. Bu konu tartışmaya kapalıdır bizim için” dedi.
Sözcü yazarı Aytunç Erkin’e konuşan Zorlu, “İYİ Parti iktidara gelirse, dış politika dengesinde nerede duracak” sorusuna da şu yanıtı verdi:
“Aslında milli merkez yaklaşımımızla uyumlu bir yerde duracağız. Uluslararası kurallar ve uluslararası hukukun çerçevesi temel itibarıyla batı tarafından oluşturulmuştur. Dolayısıyla yer yer istisnai neticeleri olmakla birlikte uluslararası nitelik taşıyan olay ve olgular batının hukuk, egemenlik ve meşruiyet anlayışının dışına çıkmadan yönlenmektedir. Burada batıyı iki merkezde irdelemek mümkündür. Biri ABD diğeri Avrupa ve onun çeperi. Ukrayna savaşı, bu çepere ilişkin safların keskinleştiği bir süreç oluşturmuştur. Bugün uluslararası sistemin oluşa geldiği soğuk savaş döneminin yönetim koşulları belirli değişimler göstermiştir. Batı karşısındaki ülkeleri optimal bir demokrasi anlayışına sevk edebilmenin yolu da karşıtlık ve küresel parçalanma üzerinden değil birleştiricilik ve uyum üzerinden yürünmesini gerekli kılmakta. Artık kalkınma da karşıtların işbirliği ile sürdürülebilir. Örneğin tedarik zinciri meselesi…
Şimdi asıl önemlisi Türkiye’nin bu dengeler içerisinde nerede konumlanacağı. Türkiye, Çin ve Rusya’nın önde olduğu Doğu ile ekonomi ve enerji konularında yüksek bir bağımlılık yaşanırken, değerler sistemi, hukuki ve yapısal olarak batı ile bağımlılık içerisindedir. Ne yazık ki cumhuriyetin kazanımlarından ve dünyadaki özgün yerinden uzaklaşan Türkiye şimdi bu iki bağımlılık arasında teraziyi bozarak bir tür kıskaçta kalmıştır. Çok tartışılmadı ama demokrasiyi, kuvvetler ayrılığını aşındıran bu ucube yönetim sistemi de böyle bir sıkışmışlığın neticesinde daha rahat gün yüzüne çıkmıştır. Türkiye, neden burada kalsın! Hem batıyla hem doğuyla ilişkilerini ileriye götürebilir. İYİ Parti’nin bu ucube yönetim sistemini değiştirme iddiası bir yönüyle Türkiye’nin dış politikasını da yeniden onarabilmenin tezahürüdür.”
NE OLMUŞTU?
DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, Habertürk’te Fatih Altaylı’nın konuğu olduğu programda söylediği, “66. maddeyi değiştirelim, diyoruz. ‘Şunu çıkarmışsınız, bunu çıkarmışsınız’ diyorlar. Kimseyi çıkarmıyoruz. Vatandaşlık tanımının içerisine 85 milyon vatandaşımızın hepsini koyduk. Şu anda o maddeyi vatandaşlarımızın en az yüzde 25’i, yüzde 30’u, ‘ben gerçekten vatandaş mıyım?’ diye okuyor. Öyle bir değişiklik yapalım ki 85 milyonun hepsini kucaklayan madde haline gelsin. Bunda bir şey yok” ifadeleri tartışma konusu olmuştu. Babacan’ın açıklamalarının ardından anayasanın ilk dört maddesinin değiştirileceği tartışması başlamıştı.
Babacan, Murat Sabuncu’nun konuğu olduğu programda da, “Vatandaşlık tanımıyla ilgili maddede değişiklik yapılmalı diyoruz. O maddeyi mutlaka daha kuşatıcı kapsayıcı bir madde haline getirmemiz lazım ve 85 milyonun o maddede temsil edilmesi gerektiğini söylüyoruz. 2012’de AK Parti’nin komisyona getirdiği teklifte de bu anlayış vardı zaten. Kimseyi anayasadan çıkarmıyoruz. Tam tersi, 85 milyon insanın vatandaşlık tanımını okuduğunda, ‘bu benim’ demesini sağlıyoruz. Devlet her vatandaşını olduğu gibi kabul etmek zorunda. Vatandaşımız kendini nasıl tanımlıyorsa devlet o tanıma saygı duymak zorunda” ifadelerini kullanmıştı.