Eski Ak Parti milletvekili ve Karar gazetesi yazarı Mehmet Ocaktan, İsmailağa Cemaati’ne bağlı Hiranur Vakfı’nın kurucusu Yusuf Ziya Gümüşel’in kızı H.K.G.’yi 6 yaşındayken imam nikahıyla “evlendirilmesi” skandalı hakkında “Esas sorgulanması gereken, Türkiye’deki dindar muhitlerin böyle bir kepazelik karşısındaki kahreden suskunluğudur.” dedi.
“Durumu tarif etmek için kelimeler bile kifayetsiz kalıyor. Ama onlar hiç utanmıyor… 6 yaşındaki kızına bu kötülüğü yapan adam zerrece bir utanma duygusu bile yaşamadan, kötülüğün eleştirilmesini ‘İslami değer ve yargılara sahip insanları tahkir etmeye yönelik tezgahlanmış bir projenin ürünü’ diyerek, bana göre açıktan bir din düşmanlığı yapıyor. Kim ne derse desin, bu tasarlanmış bir din ticaretidir” ifadelerini kullanan Ocaktan, “Bu nasıl bir din anlayışıdır Allah aşkına, çıldırmamak elde değil… Sanırsınız ki haşa Allah bunların hizmetçisi, yaptıkları her kötülüğü temize çeken bir varlık… Din tacirliği yapan bu utanmazları gördükçe, insan Mehmet Akif’in Safahat’indeki şu dizeyi hatırlamadan edemiyor: ‘Hüda’yı kendine kul yaptı, kendi oldu Hüda.‘ ” diye yazdı.
Ocaktan’ın yazısının bir bölümü şöyle:
Bilindiği gibi İsmailağa Cemaati’ne bağlı Hiranur Vakfı’nın kurucusu Yunus Ziya Gümüşel’in 6 yaşındaki kızını evlendirmesi toplumda büyük bir infial yarattı. Herhalde ülkedeki dindarları utandıran ve de dindarlık anlayışına bundan daha büyük kötülük yapılamazdı. Bırakın dindarlığı, kelimenin tam anlamıyla insanlığın yüz karası bir örnekle karşı karşıyayız.
Maalesef ‘dindarlık’ kisvesi altında öyle kötücül bir tablo ile karşı karşıyayız ki bu durumu tarif etmek için kelimeler bile kifayetsiz kalıyor. Ama onlar hiç utanmıyor… 6 yaşındaki kızına bu kötülüğü yapan adam zerrece bir utanma duygusu bile yaşamadan, kötülüğün eleştirilmesini “İslami değer ve yargılara sahip insanları tahkir etmeye yönelik tezgahlanmış bir projenin ürünü” diyerek, bana göre açıktan bir din düşmanlığı yapıyor. Kim ne derse desin, bu tasarlanmış bir din ticaretidir.
Bu nasıl bir din anlayışıdır Allah aşkına, çıldırmamak elde değil… Sanırsınız ki haşa Allah bunların hizmetçisi, yaptıkları her kötülüğü temize çeken bir varlık… Din tacirliği yapan bu utanmazları gördükçe, insan Mehmet Akif’in Safahat’indeki şu dizeyi hatırlamadan edemiyor: “Hüda’yı kendine kul yaptı, kendi oldu Hüda.”
Bu çerçevede esas sorgulanması gereken, Türkiye’deki dindar muhitlerin böyle bir kepazelik karşısındaki kahreden suskunluğudur. Yoksa siz de mi dini, masa-kasa işlerinizi tahkim eden bir aparat olarak görüyorsunuz?
Muhtemelen yarın çıkıp bu eleştirilerle dine ve dindarlara zarar verildiğini söyleyeceksiniz. Vicdanlarınız bu kadar mı karardı acaba… Bir kez olsun “Dine ve dindarlara bu kötülüğü yapmayın” diyemeyecek misiniz?
Ama hayır, siz zaten uzun zamandır din pazarlamacılığı yapıyorsunuz ve Allah’ın ayetleri size asla işlemiyor. Dolayısıyla ne söylesek boş. Çünkü bu dindar vakıflar, sivil olduklarını iddia eden dernekler, kanaat önderleri muhalefet kazanmasın diye yalan söylemeyi mubah gören ve yolsuzluğa cevaz veren fetvalar karşısında da suskunluğa gömülmüşler, dinin bu konudaki açık hükümlerini bile görmezden gelmişlerdi.
Onların bir tek ezberi var, “Aman kazanımlarımız kaybolmasın…” Birtakım din tacirlerinin dini ve dindarları töhmet altında bırakmaları umurlarında bile olmaz… Ne diyelim, Allah sizi ıslah etsin…
Yazının tamamı için tıklayın