Memleket Partisi Genel Başkan Vekili ve Parti Sözcüsü Gaye Usluer, Diyanet Akademisi’nin genel kurulda kabul edilmesine tepki göstererek, “HDP vekillerinin bile sadece çekimser kalabildiği oylamada 22 CHP, 14 İyi Parti vekili olumlu oyu kullanmasa, oturuma katılan Cumhur İttifakı vekillerinin sayısı yetmeyeceği için Akademi yasalaşmayacaktı” dedi.
TBMM’de Diyanet Akademisi’nin kurulmasını amaçlayan ve detaylarını düzenleyen ‘Diyanet İşleri Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun ile Devlet Memurları Kanununda ve 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un oybirliği ile kabul edilmesine tepki gösteren Usluer şöyle konuştu:
“Diyanet Akademisi’nin kuruluşu Öğrenim Birliği Kanunu’na açıkça aykırıdır”
“Geçtiğimiz haftalarda mecliste Diyanet Akademisi’nin kurulmasını amaçlayan ve detaylarını düzenleyen ‘Diyanet İşleri Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun ile Devlet Memurları Kanununda ve 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’ oybirliği ile kabul edildi ve 24 Mart 2022 tarihinde de bu kanun değişikliği Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi.
24 Mart tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanan bir kanun değişikliği ile MEB ile hiçbir bağı olmayan ve bağımsız bir yapı kurulmuş oldu. Diyanet Akademisi’nin kuruluşu Öğrenim Birliği Kanunu’na açıkça aykırıdır. Diyanet Akademisi kanunuyla MEB’e bağlı olmayan kendine münhasır bir eğitim kurumu ihdas edilmiş oluyor.
Bakınız; 430 sayılı Tevhid-i Tedrisat (Öğrenim Birliği) Kanunu 1924 yılında çıkarıldı. Ve halen yürürlükte. Bu kanunun birinci maddesine göre Türkiye’deki ‘bütün eğitim ve öğretim kurumları’ Maarif Vekâletine (şimdiki: Milli Eğitim Bakanlığına) bağlı. Aynı kanunun ikinci maddesi ile de Şer’iye ve Evkaf Vekaleti (Din İşleri ve Vakıflar Bakanlığı) kapatılmış, kanunun üçüncü maddesi ile; bu kurumun da bütçesinde olan okul ve medreselere ait birikimler MEB’e devredilmişti. Kanunun dördüncü maddesinde ise ‘Milli Eğitim Bakanlığı’nca, yüksek din uzmanları yetiştirmek için, üniversitede bir ilahiyat fakültesi açılacak ve imamet ve hatiplik gibi dini hizmetlerin görülebilmesi için de ayrı okullar açılacağı’ düzenlenmişti.”
“Diyanet Akademisi ne yapacak?” diye soran Usluer sözlerine şöyle devam etti:
“Bu kurum kendi müfredatını kendisi belirleyecek”
“Bu kurum kendi müfredatını kendisi belirleyecek. Öyle ki kanunun 7/A maddesinin üçüncü fıkrası ‘Diyanet Akademisi; Millî Eğitim Bakanlığı, Yükseköğretim Kurulu, üniversiteler, lisans düzeyinde dinî eğitim veren yükseköğretim kurumları ve müftülükler ile görevinin gerektirdiği diğer ulusal ve uluslararası kurum, kuruluş ve kurullarla iş birliği ve ortak çalışma yapabilir, mesleki ve bilimsel ilişkiler kurabilir, araştırmalarda bulunabilir, eğitim programları uygulayabilir, danışma kurulları ve komisyonlar oluşturabilir’ diyor.
Yani Diyanet Akademisi MEB ve YÖK ile ortak çalışmalar yapabilecek, mesleki ilişkiler kurabilecek ve eğitim programları uygulayabilecek. Bu ne demek? Diyanet Akademisi YÖK’ün ilahiyat öğrencileri için belirlediği programlara doğrudan müdahale edebilecek ya da MEB Şurası’nın üzerinde bir kurum gibi ‘Kanunda yetkim var’ deyip ‘Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersinin müfredatını şu şekilde yapın’ diyebilecek.
Soralım; Bursa’da geçtiğimiz günlerde bir müdürün kız ve erkek çocukların ayrı oturtulmasına dair yazısını bu defa DİB Akademinin resmi bir kanal ile ve yasal alt yapım var deyip göndermesinin önüne kim geçecek?”
“Laiklik ilkesine aykırı”
Bu Kanuna göre Akademide eğitim gören personelin askerliğinin adaylıkla ilişikleri kesilinceye kadar ertelendiğini ifade eden Usluer, mevcut durumda herhangi bir üniversitede okuyan bir öğrenci için bile tecil için yaş sınırı olduğunu ve tek başına üniversite okumanın yetmediğini söyledi. Usluer, “Doktora, yüksek lisans programları için de yaş sınırı var. Ancak burada hiçbir yaş sınırı/kısıt yok. Diyanet akademisinin kurulması laiklik ilkesine aykırı olduğu gibi kanun ile belirli bir zümreye ait insanlara da imtiyazlar tanınmış oluyor” dedi.
“Diyanet Akademisi Yasası’na, 600 kişilik Meclis’te bir tane bile ret oyu veren çıkmıyor”
Diyanet Akademisi’nin sessizce genel kurulda kabul edildiğini belirten Usluer, “HDP vekillerinin bile sadece çekimser kalabildiği Diyanet Akademisi teklifi oylamasında 22 CHP, 14 İyi Parti vekili olumlu oyu kullanmasa, oturuma katılan Cumhur İttifakı vekillerinin sayısı yetmeyeceği için yasalaşmayacaktı.
Düzen muhalefeti, değişimden bahseden muhalefet ise din görevlilerine imtiyaz verilmesini ‘evet’ oylarıyla onayladılar. Neyi kabul ettiklerinin bile farkında olmayabilirler. Muhalefet evet oyu vermese iktidar, yeniden şerriye sınıfı yaratma girişimini başaramayacaktı. TBMM’de iktidarı ve muhalefetiyle, Akademi konusunda tam bir görüş birliği sağlanmış. Görünen o ki muhalefet ‘laiklik tehlikede değil’, ‘laikliği asla ağzımıza almayacağız’ inancıyla harekete devam edecek. Ülke siyasetinin geldiği durumun özeti, Diyanet Akademisi Yasası’na, 600 kişilik Meclis’te bir tane bile ret oyu veren çıkmıyor” şeklinde konuştu.
“Geleceğin kim olması noktasında doğru düşünmezsek; gelen gideni aratır”
Önümüzdeki Cumhurbaşkanı ve milletvekili seçimlerinin önemli olduğunu sözlerine ekleyen Usluer, “Kime oy vermeyeceğimiz belli de, seçimi kimin kazanması durumunda ne olacağının da iyi hesaplanması gerekiyor. Mesele ‘hele bir gitsinler sonra bakarız’ düşüncesinden daha önemli. Gidecek belli. Geleceğin kim olması noktasında doğru düşünmezsek; gelen gideni aratır” dedi.