Merkez Bankası Başkanı: Dolarda yükselişin sürmesi için neden yok

Şahap Kavcıoğlu

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Başkanı Prof. Dr. Şahap Kavcıoğlu’yla görüşen T24 yazarı Barış Soydan, Kavcıoğlu’nun dolar ve enflasyon konusundaki görüşlerini yazdı.

Barış Soydan’ın yazısı şöyle;

Prof. Dr. Şahap Kavcıoğlu’yla İstanbul’da uzun bir görüşme gerçekleştirdim. Öne çıkan noktaları birazdan aktaracağım. Ama gazetecilik konusundaki temel ilkemi baştan belirtmek isterim.

1800’lü yılların başında kurulan ve bugün de dünyanın en etkili yayınları arasında yer alan İngiliz gazetesi The Guardian’ın editörü CP Scott, 1921 yılında şöyle demiş: “Yorum özgürdür ama olgular kutsaldır.” Bu ilke bugün de The Guardian’ın görüş sayfalarının tepesinde yazar. Bu yazıda Merkez Bankası Başkanı Şahap Kavcıoğlu’nun anlattıklarını eğip bükmeden, gölgelemeden aktaracağım. Yorum elbette özgürdür.

Dolardaki yükseliş
Bilindiği gibi Merkez Bankası politika faizini geçtiğimiz hafta 100 baz puan indirerek yüzde 19’dan 18’e çekmişti. Bu indirimin ardından dövizde sert bir yükseliş gerçekleşti, dolar 8.89 TL’ye kadar çıktı. Kavcıoğlu, eylül ayında dolarda yaşanan yükselişin yarısından fazlasının Amerikan Merkez Bankası kararları ve Amerikan Merkez Bankası Başkanı Jerome Powell’ın açıklamalarıyla ilişkili olduğunu düşünüyor.

Karar sonrasında Türkiye’den bir miktar yabancı sermaye çıkışı yaşandığını, bu tutarın 2 milyar dolar civarında olabileceğini kaydediyor.

Bununla birlikte dolarda hızlı bir yükseliş için zemin olmadığı düşüncesinde. Buna iki gerekçe gösteriyor: Cari açıktaki azalma ve TL mevduatlardaki artış.

“TL mevduatlar 225 milyar TL arttı”
Kavcıoğlu, göreve geldiği mart ayından bu yana Türk Lirası mevduatların yaklaşık 225 milyar TL arttığını belirtiyor. Bunun uygulanan para politikasına duyulan güvenin sonuçlarından biri olduğu düşüncesinde.

Cari açığı ise bu yıl 15 ila 20 milyar dolar civarında tuttuklarını belirterek geçmişte Türkiye’nin 70 milyar dolara ulaşan cari açık rakamları gördüğünü hatırlatıyor.

Türk Lirası’nın yaz aylarında dolar karşısında değer kazanmasında bu iki gelişmenin önemli etkisinin olduğunu vurguluyor.

Özetle Kavcıoğlu, eleştirilere rağmen para politikasında işlerin rayında gittiğini savunuyor.

Amerika sıkılaştırmaya başladığında…
Amerikan Merkez Bankası’nın (FED) para politikasını sıkılaştırmaya başlamasının beklendiğini hatırlatarak, bunun Türkiye’yi olumsuz etkileyip etkilemeyeceğini soruyorum. Bilindiği gibi FED geçtiğimiz hafta piyasaya pompaladığı paranın tutarını azaltacağını açıklamış ama bunun ne zaman olacağı konusunda bilgi vermemişti.

Şahap Kavcıoğlu Amerikan Merkez Bankası’nın bu yıl azaltıma başlamayacağı inancında. Hatta yakın vadede bir azaltım olmayacağını düşünüyor.

“Gıda enflasyonu sadece para politikasıyla çözülmez”
Enflasyon yüksek kalırken faizlerin indirilmesinin fiyat istikrarını daha da bozacağı eleştirilerini hatırlatıyorum.

Kavcıoğlu, Merkez Bankası’nın para politikasının enflasyonu tek başına indirmeye yeterli olmadığını, özellikle gıda fiyatlarına para politikasının etki etmesinin çok zor olduğunu belirtiyor. Enflasyonla mücadeleyi sürdüreceklerini ama özellikle gıda fiyatları için sadece Merkez Bankası’nın değil tüm kesimlerin sorumluluk üstlenmesi gerektiğini söylüyor.

Karar Erdoğan’ın mı?
Faiz indiriminin, bu konudaki görüşünü daha önce defalarca açıklayan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan tarafından alınan bir karar olduğu yönündeki (Benim de dile getirdiğim) eleştirilere gelince…

Kavcıoğlu faiz konusunda görüşlerinin belli olduğunu söylüyor. Faizin önemli olduğunu ama reel sektörün sorunlarını da anlamak gerektiğini kaydediyor. Ekonominin bir bütün olduğunu, reel sektörün yüksek faizden çok dertli olduğunu ekliyor. Müteahhitlerin yüksek faize yönelik tepkisini hatırlatıyor ve pek çok sektörün aynı rahatsızlığı yaşadığını aktarıyor.

“Risk primi haksız”
Para politikasında sorun yoksa Türkiye’nin risk priminin (CDS) yükselerek yeniden 400’ü geçmesinin sebebi ne peki?

Kavcıoğlu, Türkiye’nin risk priminin bu kadar yüksek olmasına çok anlam veremediğini ifade ediyor. Bazı gelişmekte olan ülkelerde gündelik hayattaki riskin Türkiye’den çok daha fazla olduğunu, zenginlerin saldırılardan korunmak için çok yüksek duvarlar arkasındaki evlerde yaşamak zorunda kaldığını anlatıyor. Buna karşılık bu ülkelerde risk primi 170 iken Türkiye’nin 400’ün üzerinde olmasının mantıklı / haklı olmadığını savunuyor.

Rezerv meselesi…
Kavcıoğlu’nun anlattıklarının odak noktalarından birini Merkez Bankası’nın rezervleri oluşturdu. Şahap Kavcıoğlu, benim de yazılarımda sık sık kullandığım Swap hariç net rezerv tanımının kullanılmasına karşı. Esas olanın brüt rezerv olduğunu, nitekim Uluslararası Para Fonu’nun da (IMF) bunu kullandığını söylüyor. Bununla birlikte “Velev ki Swap hariç rezervler kullanılacaksa onun için de planımız var” diyor.

Önce brüt rezervler için söylediklerine bakalım. Kavcıoğlu, brüt rezervlerin 120 milyar doları geçtiğine dikkat çekiyor. Bilindiği gibi Cumhurbaşkanı Erdoğan da, muhtemelen 128 milyar dolarlık rezerv satışı ile ilgili eleştirilerden rahatsız olduğu için bunu son günlerde sık sık vurguluyor…

Rezervlerde ihracatçı reeskont kredileri ve altın alımı dolayısıyla artış sürüyor. Kavcıoğlu brüt rezervlerin yıl sonuna dek 135 milyar doları geçebileceğini belirtiyor.

Buna yönelik olarak aldığı bazı önlemler, attığı bazı adımlar var. Bunlardan biri, Eximbank’ın reeskont kredilerinin tutarını 20 milyardan 30 milyar dolara yükseltmek. Bunu zaten biliyoruz. Fakat Merkez Bankası reeskont kredilerinin limitini yükseltmekle kalmıyor, aynı zamanda ihracatçı firmaların buradan gelen TL’yi döviz alımında kullanmasını engellemeye yönelik bazı tedbirler de alıyor.

Şahap Kavcıoğlu reeskont kredileri ile verilen Türk Lirası’nın zaman zaman dövize yönelik talebi artırıcı bir faktör haline geldiğini belirtiyor, bu tutarın hem ilk veriliş anında hem de geri ödeme vadesi geldiğinde iki kez dövize talep yarattığını vurguluyor.

Bu konuda bir planı var. Reeskont kredilerinden yararlanan ihracatçı firmaların Merkez Bankası’ndan aldıkları parayı sadece faaliyet bazlı yükümlülüklerini karşılamalarında kullanmaları sağlanacak. ​​Kavcıoğlu, “reeskont aracılığıyla bu kadar ucuz kaynak kullanan firmaların bunun karşılığında sorumlu davranmaları gerektiğini” söylüyor.

Bu önlemlerle ihracatçı şirketlerin ihracattan elde ettikleri ama yurt dışında tuttukları 20 milyar dolardan fazla parayı Türkiye’ye getirmelerini sağlamayı hedeflediklerini de belirtiyor.

Altın madenlerinin taahhüdü
Yine rezervleri arttırmaya yönelik olarak Türkiye’deki altın madenlerinden altın alımı da sürüyor. Bu kanaldan da rezervlere yılda yaklaşık 2-3 milyar dolarlık destek geliyor.

Kavcıoğlu, altın madeni işletmecilerinden de, zorunlu döviz giderleri dışında döviz alımı yapmamaları taahhüdünde bulunmalarını istediklerini anlatıyor.

Kavcıoğlu bu önlemlerle bir yıl içinde rezervlere yaklaşık 50 milyar dolara yakın para geleceğini öngörüyor. Hedefi, Swap (para takasıyla başka bankalar veya başka ülke merkez bankalarından borç alınan dövizler) hariç rezervlerin pozitife geçmesi. (Bilindiği gibi Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın swap hariç net rezervleri eksi 40 milyar dolar civarında).

“Swap hariç rezerv” tanımının kullanılmasını doğru bulmadığını yukarıda belirtmiştim. “Brüt rezervler Merkez Bankası’nın kaynağı değil mi?” diye soruyor…