Mithat Sancar: Anayasa Mahkemesi’nin davayı hemen, şimdi reddetmesini istiyoruz

mithat sancar
Abone Ol

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, partilerine yönelik açılan kapatma davası kapsamında Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) verdiği ön savunmayı hatırlatarak başladığı grup toplantısında, “Katkı sunan değerli hukukçulara, akademisyenlere teşekkür ediyoruz. Bu davanın sadece HDP’ye yönelik operasyon olmadığını Türkiye’de demokrasi güçlerini sindirmeye çalışan bir darbe hamlesi olduğunu vurguluyoruz” ifadelerini kullandı.

“Buna savunma demeye dilim varmıyor biz buna Türkiye’de demokrasi umudunu ve inancını savunma manifestosu veya bu umudu ve inancı açıklama bildirgesi adını vermeyi daha doğru bir terim olarak tercih etmeliyiz” diyen Sancar, “Bu metin Türkiye’de demokratik geleceği, barışı, adaleti savunma deklarasyonudur. Bunun nasıl inşa edilmesi gerektiğini gösteren yol haritamızın devamıdır” diye konuştu. Sancar, “Anayasa Mahkemesi’nin esasa girmeden, bundan sonraki aşamaları işletmeden, davayı hemen, şimdi, bugünden reddetmesini istiyoruz. Teknik olarak ön savunma adını taşıyan bu metinde temel talebimiz budur” dedi.

Öte yandan Sancar, yazar Orhan Pamuk’un “Roman özgürlükçü ve kahraman önderlere saygı ve hayranlıkla yazılmıştır” dediği Veba Geceleri isimli kitabında Mustafa Kemal Atatürk’e ve Türk bayrağına hakaret gerekçesiyle takipsizlik kararı verilen dosyanın Sulh Ceza Hakimliği’nden dönmesini eleştirdi. “Orhan Pamuk’un Nobel ödüllü olması o kadar da önemli Bir mesele değil. Herhangi bir yazarın buna maruz kalmaması gerekiyor. Buradaki vurgu Nobel ödülüne değil buradaki vurgu her yazarın ve her bireyin ifade özgürlüğünü savunmaya olmalıdır” diyen Sancar, tepki gösteren Fazıl Say’a net bir tavır sergilediği için teşekkür ederek, “Bunu bütün yazarlardan bekliyoruz” dedi. Sancar, “Susma sustukça sıra sana gelecek sloganı da bizim en tanıdığımız sloganlardandır inanın masa başında birileri oturup yazmış değildir. Hayatın içinden çıkmıştır” diye konuştu.

Sancar’ın açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:

“Eğer o gün o anlayışa karşı etkili bir mücadele yürütülebilseydi…”
“Geçtiğimiz hafta eski MİT yönetici Mehmet Eymür’ün bir röportajı yayımlandı. Söyledikleri yeni değil. Bu röportajda dertliyim diyor. Cinayetlere ilişkin tanıklıklarım ciddiye alınmıyor diyor. Devletin aleni şekilde insanları nasıl öldürdüğünü, nasıl işkence yaptığını, çokça MİT mensubunun basın ve medya alanına nasıl yerleştirildiğini örneklerle anlatıyor. Kısacası son derece ağır suçlar işlendiğini itiraf ediyor ama yazdığı raporların işleme alınmadığından yakınıyor. Aslında burada önemli bir sorunun karşımıza bir kez daha çıktığını söylemek lazım. Mesele itiraflardan ibaret değildir. Bu tür belgeleri bilgiler yıllardır ortalarda dolaşıyor. Son olarak Sedat Peker’in açıklamaları da buna örnektir. Esas mesele bu suçlarla bu karanlık geçmişle yüzleşme ve hesaplaşma yapılamamış, yapılmamış olmasıdır. Bizim de bu konuda mücadelede eksikliğimiz olduğunu kabul ederiz, eğer daha kapsamlı daha geniş tabanlı hesaplaşma blogu oluşturabilseydik bu suçlar bugün tekrar etmeyecekti. Ama bunu beceremediğimiz için daha da beteri oldu bugün, devlet o gün itiraf eden suçların çok ötesine bir yere taşınmıştır ve neredeyse artık bütün alanı saran bir suç imparatorluğu oluşturulmuştur. İşkencenin bir insanlık suçu olduğunda bir tereddüt yok ama Mehmet Eymür bunun yapılabileceğini, normal olabileceğini söylüyor, bugünkü iktidarın zihniyeti de aynıdır. Eğer o gün o anlayışa karşı etkili bir mücadele yürütülebilseydi bugün bu iktidar bu kadar pervasızca aynı yöntemleri uygulamaya devam edemezdi. İnsanlık onuru işkenceyi yenecek deyişimizin bir karşılığı olmalıydı. Daha fazlasını yapmak gerektiğini buradan da görmek lazım. HDP bu karanlığı yenecek insan onurunu savunacak ve yüceltecektir.”

“Eğer bugün bu suçların hesabını soracak bir irade göstermezsek, gelecek daha kötü olabilir”



“Eğer devletten hukuku çıkarırsanız geriye devasa bir çete kalır. Şimdiye kadar çetelerin iktidar eliyle kullanılması söz konusuydu. Şimdi yapılmak istenen bizatihi devletin bir çete haline getirilmesidir. Böylesine güçlü silahlı aygıta, bürokratik yapıya bir kuruluşun bir birimin çeteleşmesinin yaratacağı sonuçlarıysa tahayyül etmek bile ürkütücüdür. Halkın sürekli daha fazla ezilmesi ve yoksullaşması demektir. Suça ve yolsuzluğa batan iktidarlar varlıklarını ancak demokrasiyi ve adaleti tamamen sıfırlayarak sürdürebileceklerine inanırlar. Hep böyle olmuştur. Eğer hukuku ve adaleti bütünüyle ortadan kaldırabilirlerse kendilerine sonsuz bir tahakküm düzeni kurabileceklerini sanıyorlar. Ülkeyi suçlular, hırsızlar ve arsızlar için bir cennet haline getirdiler. Halkın yüzde 99’u için bu durum bir cehennemdir. Çünkü her alanda adaletsizlik, haksızlık, zulüm hüküm sürmeye başlıyor. Bu aşımızdan ekmeğimize aldığımız nefesten söylediğimiz söze kadar uzanıyor. O nedenle devleti çeteleştirme çabasında olan hep birlikte bütün ezilenler bütün emekçiler halkın yüzde 99’unu oluşturan mazlumlar birlikte karşı durma mecburiyetimiz vardır. Aksi takdirde bir avuç oligarkın bu ülkede ekmeği de aşı da sözü de nefesi de gasp edeceğini görmemiz lazım. İşlenen suçların üstü örtüldükçe ileride daha beterlerinin işlenebileceğini akıldan çıkarmamak lazım. Eğer bugün bu suçların hesabını soracak bir irade göstermezsek, eğer bu suç düzeninin işleyişini durduracak bir mücadele ortaklığı sergileyemezsek gelecek daha kötü olabilir. Buna izin vermeyeceğiz.

“Fırsatçılığa kolaycılığa kimse tevessül etmesin; bu iktidarın çizdiği oyun sahasının içine kimse girmesin”

Bu gidişatı durduracağımıza herkes inansın, biz de bunun her türlü mücadelesini yürüteceğimize bir kez daha söz vermiş olalım. Bu gidişattan rahatsız olduğunu söyleyen her kesime seslenmek istiyorum, korkmayın zira korku ruhları kemirir. Cesur ve dürüst olalım. Zira riya kolaycılık ve fırsatçılık sadece ruhları kemirmekle kalmaz ruhları çürütür bünyeyi de bitirir. Fırsatçılığa kolaycılığa kimse tevessül etmesin. Bu iktidarın çizdiği oyun sahasının içine kimse girmesin, asıl oyun sahası halkın çizdiği, durduğu yerdir. Halkın içine girelim.”

Emekçilere çağrı: Gelin bu iktidara, bu iktidarı besleyen düzene karşı birleşelim

“(Emekçilere çağrı) Bu düzen emeğinizi sömürmekle kalmıyor aşınızı ekmeğinizi gasp etmekle kalmıyor hayatınızı hiçe sayıyor. Gelin bu iktidara bu iktidarı besleyen düzene karşı birleşelim. yeni bir yaşamı adil demokratik bir geleceği hep birlikte kuralım.”

“Cezaevlerinde uyguladığı düzen faşizmin özünü en çıplak biçimde ortaya koyar”

“(Cezaevlerindeki hak ihlalleri) Faşizmi gerçek yüzüyle görmek istiyorsanız, cezaevinde uyguladığı düzene bakacaksınız önce. Elbette başka alanlara da bakacaksınız ama cezaevlerinde uyguladığı düzen faşizmin özünü en çıplak biçimde ortaya koyar. İşte 12 Eylül faşizmin yaptıkları ortada. Cezaevlerine baktığınızda o düzen kendini orada inşa etti. 82 anayasası denen ucubeyi, sonraki neoliberal dizginsiz soygun düzenini tam da cezaevlerinde pişirdi sonra bu ülkenin her tarafına yaydı. O yüzden cezaevlerindeki hak ihlallerine, işkencelere duyarlılığı artırmalıyız. Cezaevlerinde pişen düzenin Türkiye’nin tamamına faşizmi daha da ağır bir şekilde, iyice kurumsallaştırarak yerleştirme provaları olduğunu unutmayalım. Geçmişi bu gözle bir kez daha tarayın, inceleyin. Göreceksiniz faşizm oralarda yükseldi.”

“Batmani türküsü söylenirken Erdoğan alkışlıyor, o şarkıda neler geçtiğini bir kez daha dinlesinler bakalım”

“Batmani türküsü söylenirken Erdoğan alkışlıyor. O şarkıda neler geçtiğini bir kez daha dinlesinler bakalım, Batmani’den sonra ne geliyor? Onu da söylüyorlar tabii oradaki sanatçılar onu da alkışlıyor. Bunlara hiçbir söz yok. Ama bir akademisyen bu sözü kullandı diye linçe maruz kalıyor, görevinden alınıyor ve tutuklanıyor. Hani inkar bitmişti, hani yargı adaletli işliyordu? Bunların hepsinin palavra olduğunu da biliyoruz değerli arkadaşlar.”

Orhan Pamuk’a “Veba Geceleri” soruşturmasına tepki, Fazıl Say’a teşekkür, sanatçılara çağrı

Orhan Pamuk’un Nobel ödüllü olması o kadar da önemli Bir mesele değil. Herhangi bir yazarın buna maruz kalmaması gerekiyor. Buradaki vurgu Nobel ödülüne değil buradaki vurgu her yazarın ve her bireyin ifade özgürlüğünü savunmaya olmalıdır. Ama elbette yüzlerce binlerce örnek içinde biri öne çıkabiliyorsa, kamuoyu bunu görebiliyorsa burada şüphesiz başarılı olmanın, Nobel ödülü almanın bir payı vardır. Böyle bir dava, burada aydınların yazarların çok daha güçlü bir duruş sergilemelerini beklerdik. Bir tanesine ben şahsım ve partim adına selam yollamak istiyorum. Fazıl Say çok açık bir şekilde tavır koydu. Bunu bütün yazarlardan bekliyoruz. Susmayın sustukça sıra size gelecek, hiçbir slogan masa başında yazılmamıştır. Susma sustukça sıra sana gelecek sloganı da bizim en tanıdığımız sloganlardandır inanın masa başında birileri oturup yazmış değildir. Hayatın içinden çıkmıştır.

Bu Yazıya Tepki Ver


E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir