Murat Yetkin, generallerin AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, komuta kademesi tarafından alkışlanmasıyla başlayan tartışmaları kaleme aldığı yazısında çarpıcı bir iddiada bulundu… Yetkin yazısında “Seçimlerin arifesinde elinde övünecek askeri diplomasi ile askerî-endüstriyel kompleks ve bir de Sünni halkın dini duygularını sahiplenmek kaldı. Erdoğan’ın son yıllarında en yakın danışmanının Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş olduğunu unutmamak lazım“ yorumunda bulundu.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın 9 Ocak’ta yeni Fırtına obüslerinin teslim töreninde yaptığı konuşmanın Kılıçdaroğlu’nu hedef aldığı bölümü generaller tarafından alkışlanırken, Murat Yetkin, YetkinReport’taki yazısında konuyu ele aldı.
İşte “AK Parti lideri seçimlere birkaç ay kala CHP liderini askerlere şikâyet ediyor, CHP lideriyse AK Parti liderini askercilikle suçlayıp komutanlara ‘Siyasete karışmayın’ uyarısı yapıyor. Gerçekten nereden nereye…” diyen Murat Yetkin’in o yazısından bir bölüm:
Nereden, nereye?
AK Parti lideri seçimlere birkaç ay kala CHP liderini askerlere şikâyet ediyor, CHP lideriyse AK Parti liderini askercilikle suçlayıp komutanlara siyasete karışmayın uyarısı yapıyor.
Gerçekten nereden nereye…
Seçimlerin arifesinde elinde övünecek askeri diplomasi ile askerî-endüstriyel kompleks ve bir de Sünni halkın dini duygularını sahiplenmek kaldı
Erdoğan’ı iktidara getiren etkenler arasında askerin 28 Şubat (1997) sürecinde siyasete müdahale edip Türkiye’de İslamcı siyasetin önderi, kendi hocası Necmettin Erbakan’ı istifaya zorlamasına tepkisi vardı. Erdoğan’ın iktidarını perçinlemesi 27 Nisan (2007) sürecinde askerin cumhurbaşkanı seçimlerine e-muhtıra ile müdahalesi karşısında duruşu sayesinde olmuştu. 15 Temmuz (2016) sürecinde Erdoğan’ın devrilmemesini sağlayan evet Meclis’in ve halkın darbecilere karşı durması ama asıl Türk Silahlı Kuvvetlerinin asıl gövdesinin darbecileri ezmesiydi.
Belki de dönüm noktası oydu.
Seçimlerin arifesinde elinde övünecek askeri diplomasi ile askerî-endüstriyel kompleks ve bir de Sünni halkın dini duygularını sahiplenmek kaldı. Erdoğan’ın son yıllarında en yakın danışmanının Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş olduğunu unutmamak lazım.
Erdoğan’ı iktidara getiren etkenler arasında siyasi yasaklara, parti kapatmalara direnişi vardı. Şimdi yeniden cumhurbaşkanı seçilebilmesinin bir yolunu da seçimle kaybettiği İstanbul’a yargı kararları sonucunda el koymakta görüyor
Erdoğan’ı iktidara getiren etkenler arasında siyasi yasaklara, parti kapatmalara direnişi vardı. Kendisi de bir şiir okuduğu için siyasetten yasaklanmayı getiren zorlama bir kararla İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanlığından alınmış, hapsedilmiş, siyasette tırmanışına böyle başlamıştı. Siyasi yasaklara siyasi partilerin ideolojileri nedeniyle kapatılmasına karşı durarak, hep duracağını söyleyerek iktidara geldi.
Hatta 2008’de iktidardayken de Anayasa Mahkemesinde AK Parti kapatma davasıyla uğraşmak zorunda kaldı. Anayasa değişikliğine parti kapatmaları zorlaştıran madde koyulmasına önayak oldu.
Şimdi, seçimlere çeyrek kala Erdoğan, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’na açılan zorlama davayı destekleyen, siyasetten yasaklama ve görevden almayı getirecek zorlama kararı öven bir konumda. Yeniden cumhurbaşkanı seçilebilmesinin bir yolunu da seçimle kaybettiği İstanbul’a yargı kararları sonucunda el koymakta görüyor.
Seçimlere çeyrek kala HDP’nin kapatılmasını istiyor. Ortağı MHP lideri Devlet Bahçeli kapatma davasına öncülük ediyor. Bir yandan zorlama atamalarla Anayasa Mahkemesinin yapısını değiştirirken diğer yandan Bahçeli’nin AYM’ni “Kapatmıyorsa kapatılsın” türünden baskı altına alan çıkışlarına seyirci kalıyor.
CHP’deki dönüşüm: “Nereden, nereye?”
Aynı “Nereden, nereye?” sorusu CHP ve CHP lideri Kılıçdaroğlu için de geçerli.
Asker-siyaset ilişkileri bakımından, 2007’deki 27 Nisan e-muhtırasına zamanın CHP lideri Deniz Baykal’ın tepkisi bundan hükümeti sorumlu tutmak olmuştu. 2016’daki CHP lideri Kılıçdaroğlu 15 Temmuz’a darbe girişimine karşı çıktı, sonrasındaki 7 Ağustos Yenikapı mitingine Erdoğan’la birlikte katıldı.
2018’de Meral Akşener MHP’den ayrılıp merkez sağdan katılımlarla İYİ Parti’yi kurduğunda, seçimlere katılması önünde engel çıkarılma ihtimaline karşı 15 CHP milletvekilinin destek için İYİ Parti’ye katılmasına (ve sonra dönmesine) izin verdi. Bu hamle CHP’nin üzerine yapışan sekterlik yaftasından, moda deyimle epistemolojik bir kopuş, bir paradigma değişimi anlamına geliyordu. CHP-İYİ dayanışması kendisini 2019 yerel seçimlerinde AK Parti-MHP Cumhur İttifakına karşı Millet İttifakı kuruluşunda gösterdi; bu sayede Erdoğan’ın muhalefetin birlik olmasıyla seçimde alt edilebileceği de gösterilmiş oldu.
2023 seçimlerinin asli aktörlerinden olan Altılı Masa da bu temelde kuruldu.
Bugünkü CHP, HDP kapatma davasına da siyasi nedenlerle parti kapatmalara karşı çıkıyor.
AK Parti’yle geçen yirmi küsur yılın siyasetin iki ana akımını ve rollerini değiştirdi
Bu dönüşümün CHP’de sarsıntılara yol açıyor elbette. Örneğin Kılıçdaroğlu’nun “Başörtüsü Yasası” önermesi, Altılı Masanın oy oranları sınırlı muhafazakâr liderleri tarafından memnuniyetle karşılandı ama CHP’nin laik, cumhuriyetçi çekirdeğini rahatsız etti. Örneğin, Diyarbakır’a gidip Kürt seçmene “hata bizdeydi” özeleştirisi yapması, ulusalcıların kaşlarını çatıyor. Yine de CHP’de Erdoğan’ı seçimle alt etme hedefi baskın geliyor.
Ancak AK Parti’yle geçen yirmi küsur yılın siyasetin iki ana akımını köklü bir şekilde değiştirdiği ve rollerini değiştirdiğini söylemek mümkün.
Erdoğan hala yerleşik devlet mekanizmasını siyasi rakip gösterip mağduriyet unsuru çıkarmak istiyor ama kendi iktidarı altında büyüyen ve doğan 18-35 yaş kuşağı için, en azından ciddi bir bölümü devletin ve devletin otoriter yüzünün ta kendisi olarak görmeye başladı.
CHP epey geç kalsa da toplumla bağ kurmak için önce sekterlikten ve devletin otoriter yüzüne sahip çıkmaktan vazgeçmek gerektiğini kavramışa benziyor. İhtiyat payıyla konuşuyorum, çünkü seçim sonucuna göre roller yeniden eskiye dönebilir.