Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli, son orman yangınlarında yüksek sıcaklık, düşük nem ve şiddetli rüzgara karşı büyük bir mücadele verdiklerini belirterek, “İklim değişikliğinin etkilerini tüm dünya gibi biz de yaşıyoruz. Yangınla mücadele eylem planlarımızı küresel ısınma risklerini de göz önüne alarak yeniliyoruz.” ifadelerini kullandı.
Pakdemirli, yazılı açıklamasında, tüm dünyayı kasıp kavuran sıcaklık ve doğal afetlerin birbiri ardına yayıldığını vurguladı.
Türkiye’nin Akdeniz iklim kuşağında yer aldığına dikkati çeken Pakdemirli, ülkede ormanların yaklaşık yüzde 54’ünün yangına hassas alanlardan oluştuğunu, küresel iklim krizi ile sıcaklıkların arttığını ve bu durumun özellikle yangına hassas alanlar üzerindeki riski daha da artırdığını bildirdi.
Pakdemirli, özellikle ABD ve Avrupa kıtasındaki yangınların yanında Avrupa’da yaşanan sel felaketlerinin küresel ısınma kaynaklı olduğunun ifade edildiğine işaret ederek, “İklim değişikliğinin etkilerini tüm dünya gibi biz de yaşıyoruz. Yangınla mücadele eylem planlarımızı küresel ısınma risklerini de göz önüne alarak yeniliyoruz.” değerlendirmesinde bulundu.
Yangın bölgelerinde hava sıcaklık ortalamalarının zaman zaman 40 derecenin üzerine çıkması, saatteki hızı 50 kilometreyi aşan rüzgarlar ve yüzde 10 gibi çok kritik seviyelerin altında olan nemin orman yangınlarının kontrol altına alınmasını zorlaştırdığının altını çizen Pakdemirli, “Ülkemizin en zorlu yangınlarıyla büyük bir mücadele veriyoruz. Hava koşulları yangının daha geniş alanlara yayılmasına ortam sağlıyor. Yangın bölgelerimizden Marmaris’te 3 Ağustos günü hava sıcaklığı 45,5 dereceyle sıcaklık rekoru kırıldı. Önceki rekor, 7 Temmuz 1988’de 45,2 olarak ölçülmüş. Bu koşulların yanında aynı anda birçok yerde büyük yangın çıkması da mücadelemizi zorlaştıran unsurlardan biri. Son 2 yılda toplam 5 büyük orman yangını meydana gelmişken, son yangınların 16’sı büyük yangın kategorisindeydi.” ifadelerini kullandı.
– Yerleşim yerlerine yakınlık da mücadeleyi etkiliyor
Pakdemirli, 28 Temmuz’dan bu yana 53 ilde 275 orman yangını ve 219 kırsal alan yangını çıktığına dikkati çekerek, şunları kaydetti:
“Aynı anda bu kadar çok yangının çıkması ekiplerimizin geniş bir alana yayılmasına neden oldu. Orman Genel Müdürlüğümüz (OGM) böyle tablolara karşı hazırlıklı olarak dönüşümlü bir sistem uygulayarak ekiplerimizi zinde tuttu. Diğer yandan yangınların yerleşim yerlerine yakın olması da kontrolü güçleştiren bir nokta. Genel Müdürlüğümüzün önceliği, insanlar, meskun mahal ve diğer canlıların güvenliği oluyor. Bu güvenliği sağlamak amacıyla ekiplerimiz öncelikli müdahalelerini bu noktalarda yapıyor. Tüm bunlara rağmen havadan ve karadan verilen büyük mücadele sonucu 274 yangını kontrol altına almayı başardık.”
– İHA’lar ve gözetleme kuleleri etkin rol oynadı
Orman yangınlarını, OGM Yangın Yönetim Merkezi ana koordinasyonunda, yangın bölgelerindeki mobil merkezlerle 24 saat aralıksız yönettiklerini belirten Pakdemirli, “Tarihimizin en büyük yangınlarına merkezimize insansız hava araçlarından (İHA) gelen görüntüler, Türkiye genelindeki 776 yangın gözetleme kulesinden gelen bilgiler ve ihbarlar doğrultusunda anlık müdahalelerde bulunduk.” ifadelerini kullandı.
Pakdemirli, merkezde İHA görüntülerinin canlı olarak izlendiğini, meteorolojik veriler dikkate alınarak ve yangınların haritalar üzerinden sürekli takip edilerek, gerekli yönlendirmelerin yapıldığına işaret ederek, merkezdeki uzmanların gerekli talimatları yereldeki koordinasyon birimlerine ilettiğini aktardı.
Koordinasyon birimlerindeki yönetim kadrosunun, orman yangınlarıyla mücadele uzmanları ve pilotlardan oluştuğuna dikkati çeken Pakdemirli, “Merkezden gelen talimatlar yereldeki koordinasyon birimimiz tarafından ekiplere iletilerek, orman yangınlarına mücadeledeki sevk ve idare gerçekleştiriliyor. Yangınlara büyüklüğüne, riskine ve yerleşim yerlerini tehdit ağırlığına göre müdahaleler yapılıyor.” değerlendirmesinde bulundu.