Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Kurucu Başkanı Demir’e hapis istemi

murtaza demir musa ağacık

Tokat’taki Keçeci Baba Dergahı’nın camiye çevrilmesi üzerine kaleme aldığı yazı gerekçe gösterilerek yargılanan Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Kurucu Başkanı Murtaza Demir’in davasında savcı, görüşünü açıkladı.

Duruşma savcısı, Demir hakkında; “Cumhurbaşkanına hakaret” suçlamasıyla 4 yıla kadar hapis cezası talep ederken, “Halkı kin ve düşmanlığa tahrik etmek” suçlamasından ise beraat kararı verilmesini istedi.

Demir, “Devlet, özellikle Orta Anadolu’daki Alevi köylerinin neredeyse tamamına bir gerekçeyle cami yapıyor. İlaveten Alevi köylerindeki kimi türbeleri, dergahları, tekke ve zaviye gibi kalıntıları da cami olarak tescil ediyor ve camiye çeviriyor. Dolayısıyla bunu inanılmaz, kabul edilemez, akıl almaz bir asimilasyon çalışması olarak görüyoruz” dedi.

Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Kurucu Başkanı Murtaza Demir’in, Tokat’taki Keçeci Baba Dergahının 2016 yılında camiye çevrilmesi üzerine kaleme aldığı “İmamınızı da alıp gidin” başlıklı yazısı nedeniyle yargılanmasına, İstanbul 9. Asliye Ceza Mahkemesi’nde devam edildi.

BERAAT TALEP ETTİ

ANKA’dan Fahrettin Öztürk’ün aktardığına göre; Sanık Murtaza Demir, savunmasını mahkemeye yazılı olarak sundu. Demir, sözlü savunmasında ise söz konusu yazısında halkı kin ve düşmanlığa sevk etmediğini belirterek, hakkında beraat kararı verilmesini talep etti.

SAVCI; BİR SUÇTAN BERAAT, BİR SUÇTAN İSE CEZALANDIRMA İSTEDİ

Duruşmada görüşünü açıklayan duruşma savcısı, Murtaza Demir hakkında, “Halkı kin ve düşmanlığa tahrik etme” suçlaması karşısında beraat kararı verilmesini talep etti. Savcı, Demir’in, “Cumhurbaşkanına hakaret” suçundan ise 1 yıldan 4 yıla kadar hapisle cezalandırılmasını istedi.

DURUŞMA 25 EKİM’E ERTELENDİ

Mahkeme, sanık ve avukatlarının esasa ilişkin mütalaaya karşı savunma hazırlamaları için duruşmayı 25 Ekim 2022 tarihine erteledi.

“AKIL ALMAZ BİR ASİMİLASYON ÇALIŞMASI OLARAK GÖRÜYORUZ”

Duruşma çıkışında açıklama yapan Murtaza Demir şunları söyledi:

“Bu dördüncü duruşmaydı. Bu duruşmada savcı, cezalandırılmamı talep etti. Cezalandırılmam talebinden sonra avukatlarımız süre istedi ve 25 Ekim’e dava ertelendi.

Şöyle bir iddiamız var, daha doğrusu şöyle bir gerçeklik var: Devlet, özellikle Orta Anadolu’daki Alevi köylerinin neredeyse tamamına, bir gerekçeyle cami yapıyor. İlaveten Alevi köylerindeki kimi türbeleri, dergahları, tekke ve zaviye gibi kalıntıları da cami olarak tescil ediyor ve camiye çeviriyor. Dolayısıyla bunu inanılmaz, kabul edilemez, akıl almaz bir asimilasyon çalışması olarak görüyoruz. Aslında sadece asimilasyon tehdidi olarak değil, Türkiye’nin bir beka sorunu olarak da görüyoruz. Biz Alevilere göre gerçek beka sorunu budur.

“TÜRKİYE MEZHEPÇİ BİR ÜLKE HALİNE GETİRİLMEK İSTENİYOR”

Çünkü Türkiye coğrafyası ve Türkiye toplumu yeni bir mühendislik anlayışıyla Sünni mezhebi doğrultusunda, mezhepçi bir ülke haline getirilmek isteniyor. Bu bağlamda son yüzyılda kazandığımız tüm çağdaş, çağcıl değerler tasfiye edilmeye, yeni bir toplum yaratılmaya çalışılıyor. Yaratılmaya çalışılan bu toplum biat eden, camiye giden, düşünmeyen, yukarıdaki diktatörün söyledikleriyle uyumlu olan, ona biat eden bir toplum yaratılmaya çalışılıyor.

“ALEVİLER İÇİN KORKUNÇ BİR TEHLİKE”

Bu Türkiye açısından tam bir tehdit. Ama aynı zamanda Aleviler için ise daha da korkunç bir tehlike. Çünkü söylediğimiz cemevlerimizi ibadethane kabul etmemelerine karşın, inancımızla ilgili tüm taleplerimizin reddedilmesine karşın ve bizim bu taleplerimiz Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi nezdinde kabul görmesi ve Türkiye’nin mahkûm edilmesine karşın, Türkiye Cumhuriyeti Devletini, ülkemizi yönetenler bu taleplerimizi reddetmeye devam ediyorlar.

“ALEVİLERİN ALEVİ OLARAK KALMASINDAN RAHATSIZ OLUYORLAR”

Bizden korkuyorlar, bizden çekiniyorlar. Alevilerin, Alevi olarak kalmasından inanılmaz bir rahatsızlık hissediyorlar. Çünkü Aleviler bu ülkenin yüz akıdır, Aleviler demokrasi istiyor, Aleviler laiklik istiyor, insan haklarından yana bir duruş sergiliyorlar, çoğulculuğa inanıyorlar, kadın-erkek eşitliğini talep ediyorlar. Ve çağcıl, çağdaş ülke istiyorlar.

“HERKESİN KENDİ DEĞERLERİYLE YAŞAYABİLECEĞİ BİR ÜLKE OLUNCAYA KADAR MÜCADELEMİZ SÜRECEK”

Herkesin kendi inancını, kendi dilini, kendi kültürünü yaşaması için çaba gösteriyorlar. Biz bu emeği vermeye devam edeceğiz. Ve biz bu asimilasyon ve bu baskılara karşı mücadele etmeye devam edeceğiz. Ta ki bu ülke, bizim coğrafyamız herkesin kendi değerleriyle yaşayabileceği bir ülke oluncaya kadar bu mücadelemiz sürecek.”