Şebnem Korur Fincancı davasında tutukluluğuna devam kararı

Şebnem Korur Fincancı
Abone Ol

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konseyi Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı, tutuklu yargılandığı Çağlayan Adliyesi’ndeki davada bugün ikinci kez hakim karşısına çıktı. İlk duruşmada sunduğu esas hakkındaki mütalaasını tekrarlayan Savcı, Şebnem Korur Fincancı’nın “terör örgütü propagandası yapmak” suçundan üst sınırdan cezalandırılmasını ve tutukluluk halinin devam etmesini talep etti. TTB Başkanı Şebnem Korur Fincancı’nın tutukluluğuna devam kararı veren mahkeme, davayı 11 Ocak 2023 saat 10.00’a erteledi.

“Terör örgütü propagandası yapmak” iddiasıyla yargılanan Fincancı’nın ikinci duruşması, İstanbul 24. Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam etti. Davanın ikinci duruşması 13.30’da başladı.

İlk duruşma öncesinde olduğu gibi bu duruşma öncesinde de Çağlayan Adliyesi meydanı polis barikatları ile çevrildi. Adliye önünde çevresinde çok sayıda çevik kuvvet polisi bulundu.

Savcı mütalaasını tekrarladı

Fincancı’nın hakim karşısına çıkacağı İstanbul 24. Ağır Ceza Mahkemesi önünde davayı takip etmek üzere çok sayıda avukat, gazeteci, baro başkanları ve milletvekilleri yer aldı.

Savcı, ilk duruşmada sunduğu esas hakkındaki mütalaasını tekrarladı. Savcı, Şebnem Korur Fincancı’nın “terör örgütü propagandası yapmak” suçundan üst sınırdan cezalandırılmasını ve tutukluluk halinin devam etmesini talep etti.

Usule ilişkin itirazda bulunan avukat Oya Meriç Eyüboğlu, “Bu duruşmanın adil yargılanma hakkına saygı duyularak yerine getirilerek yürütülmesini istiyorsanız daha büyük bir salona alınması talebimizi yeniden değerlendirin” dedi.



Daha sonra söz alan Batman Barosu Başkanı Erkan Şenses, “3 müdafii sınırı açık bir şekilde hukuka aykırıdır. Türkiye’nin hiçbir yerinde hiçbir propaganda davasında avukat sınırı konulduğunu görmedik. Savunma makamının sesini kısmayın. 3 avukat sınırlandırmasını kaldırın” diye konuştu.

Mahkeme başkanı, talepleri değerlendirerek mevcut duruşma salonunda ve 3 avukat kısıtlaması ile duruşmaya devam etme kararı aldı.

“Savcı beye teşekkür etmek istiyorum. Çünkü o uzun ve çok sayıda bilim dışı ifadeyle malul iddianameyi epeyce sadeleştirmişsiniz ama intihalden kurtulamamışsınız”

Savunma için söz alan Şebnem Korur Fincancı, “İnanılmaz bir algıyla yürüyor bu süreç. Başından beri talimatla karşı karşıya olduğumuz düşündürecek ifadelerle karşılaşıyoruz” dedi.

Fincancı şunları söyledi:

Savunma değil beyan bu. Savcı beye teşekkür etmek istiyorum. Çünkü o uzun ve çok sayıda bilim dışı ifadeyle malul iddianameyi epeyce sadeleştirmişsiniz. Ama intihalden kurtulamamışsınız. Akademisyen deformasyonu diyelim. Mütalaanızla ilgili birkaç ifade var. Burada önemli bir sıkıntı var. Bunu da ifade etmeden geçemeyeceğim. Aslında geçen hafta söylemiştim. Bütün bu yaşananların sizin üzerindeki etkisini bilemiyorum. Ama gerçekten çok inandırıcılar. İnanılmaz bir algıyla yürüyor bu süreç. Başından beri talimatla karşı karşıya olduğumuz düşündürecek ifadelerle karşılaşıyoruz. AKP sözcüsü iktidarın küçük ortağı bu ifadeleri dile getiriyor. ‘Vatansız kalsın’ diyor kimi kimin vatanından kovuyor? Kim daha vatansever görecektir. MSB daha ben yayına katıldıktan hemen sonra iftira diyor. Araştırma olmadan iftira demek baştan yalan söylemek demek. Neyin iftirası olduğu da meçhul. Bu hafta sonu MSB tekrar çıktı ‘kimyasal silah iftirasında bulunanları millet asla affetmeyecektir’ dedi. Bu talimat değil de nedir geçen hafta ben çıkarken gördüm. Her tarafı güvenlik önlemleri ile çevrilmişti Çağlayan Adliyesi. Onlarca TOMA zırhlı araç polis orduları buraya beni getiriliş şekilleri, ben bu ülkenin bu dünyanın en tehlikeli sanığı gibi davranıyorlar bu da sizin üzerinizde bir etki oluşturmak için planlanmıştır.”

“Beraat ettiğimiz davada istinaf beraatı bozuyor yeniden yargılamaya başlıyor. Ne tesadüf? “

Fincancı devamında, yargılamanın asıl amacının TTB’nin ele geçirilmesi olduğunu dile getirdi.

Gerçek Gündem‘de yer alan habere göre Fincancı şunları ifade etti:

Burada bu yargılamanın asıl amacına dönmek gerekiyor. TTB’nin yasasıyla beraber kuruluşunun ardından ne yazık ki tüm siyasi otoritelerinin görüşlerinden bağımsız olarak bu yaptıklarından pişman ol. Bağımsız denetim organını biz başımıza dert ettik diye kahır duydukları muhakkak. Tabii bu kahrın 60, 70, 80, 90, 2000’lerde cumhuriyetin 100. yılını bitirirken 11 merkez komitesi üyesinin savaş halk sağlığı sorunu dediği için gözaltına alınmalarıdır. 21. yüzyılda bu utanç vesilesidir. Yandaşlarınız çalışır emek verir. Gecesini gündüzüne katar çoluğunu çocuğunu bırakır mesleğini ev halk sağlığını korumak için karşılıksız yapar. Hatta sıklıkla hakaretlere uğrar. Ama söz vermişti bir kere eğer böyle yaparlarsa bu yandaşlar seçimlerde kazanmamaları için bir neden yok. Seçimler gayet adil. Kontrol altında tekrar etme ihtiyacı duymuyoruz. Büyük oy farkıyla kazanıyoruz. Meslektaşlarımız bu emeğe saygı duyuyor. Böyle ele geçiremediler. Yeni ele geçirme yöntemi hakkında davalar açmak. Görevden alma davaları açmadılar mı o merkez konseyi üyelerimize karşı? Küresel salgınla karşı karşıyaydık Bu salgında en güvenilir kurumlarından biriydi TTB. Siyasi otorite yeterli şeffaflıkta çalışmalar yapmaktan çok uzakta. Gerçek vaka sayılarını açıklamadıklarını biliyorduk.

Cumhurbaşkanı çıktı ‘nasıl bir terörist başına getiriliyor’ dedi. Terör örgütü dediği TİHV’dir. İşkence görenlerin esenliklerini sağlamaya çalışan bir rehabilitasyon merkezinden vakıftan bahsediyoruz. Terör örgütü dediği odur. Ben teröristsem hangi örgütten terörist olduğumuzu çok merak ediyorum. İnsan hakları için hekimler örgütünden mi, işkencede rehabilitasyon merkezi konseylerinden mi teröristim? Filistin’deki geçmiş mahpuslar derneği midir benim terör örgütüm? Cumhurbaşkanı bana terörist diyebiliyor. Artık o dedikten sonra benim hakkımda yargı mensupları nasıl aykırı düşünebilirler? Ardından da beraat ettiğimiz davada istinaf beraatı bozuyor yeniden yargılamaya başlıyor. Ne tesadüf? 

“Ben bu devletin başına musallat olmuş at sineğiyim. İsrail’de Netenyahu suç işlediğinde de benim derdim. Trump ya da suç işliyorsa Biden da benim derdim”

Tutkulu bir ilişkimiz oldu siyasi otoriteyle. Biz onları bilimsel bilgimizle eleştirirken onlar da bizi teröristlikle vatan hainliği ile daha pek çok yakışıksız ifade ile suçlamayı sürdürdüler. Bu inandırıcı olduğunu varsaydığınız görüşleri karşısında sizin nasıl değerlendirme yapacağınızı bilmek değil. Ben bu devletin başına musallat olmuş at sineğiyim. İsrail’de Netenyahu suç işlediğinde de benim derdim. Trump ya da suç işliyorsa Biden da benim derdim. Onlar suç işlemeye devam ettikçe ben de at sineği olarak sırtlarından inmeyeceğimi ve hakikatin peşinde olacağımı hatırlatayım.

‘Örgüt üyeliğinden yargılanacağız’ iddiası var TTB yönetimi olarak. Hangi örgüt üyeliği? 2015 yılında bu ülkede yine altüst olan seçimlerin ardından gencecik insanlar sizlerin meslektaşları bombalarla katledildiler. Sokağa çıkma yasakları ilan edildi. Teröristler var dedikleri o binaların birinin bodrumunda bir çocuk çenesi buldum ben. İşte bunun intikamını alabilmiş değil siyasi otorite. TTB’den kurtulmak istiyorlar ve de benden kurtulmak istiyorlar, haydi haydi idam cezası ile kurtulmak mümkün olabilir. Dört duvarın arasına kapatmışsınız. Nâzım ‘o duvar vız gelir’ diyor biz korkmuyoruz. TTB ve benden sonra topluma korku salmak. Bu korku ikliminde insanları sessizleştirme sindirmek.

Memleketin her yerinde dört duvar arasında olsak da çimenlik denizin üzerinde balıklarla birlikte olsak da mücadeleye devam edeceğimiz muhakkak. Melih Cevdet ‘yeni bir gün başlıyor demektir yeryüzünde korkusuz yaşamak’ diyor. Melih Cevdet usta bizlere ‘cemreler düşer toprağa o topraktan yeni bir hayat filizlenir’ diyor. Yeni hayat filizlensin diye mücadele ediyorlar. Bunun suç olmadığını düşünüyorum suçlamalarınız reddediyorum.

“Şebnem Korur Fincancı ilk duruşmaya yol boyunca elleri kelepçeli getirildi. Bunun işkence olduğunu söylemek mi suç?”

Fincancı’nın ardından savunma yapan Avukat Barış Yavuz, “İddia makamının mütalaasına katılmıyoruz. Sayın başkan, bugün bir kelime kullandınız. ‘Mütalaayı tekrarlatacağım’ dediniz. Mütalaanın aynı olduğunu nereden biliyorsunuz?” dedi.

Yavuz şöyle devam etti:

İşkence, insanlığa karşı işlenmiş bir suçtur. TTB 1990’dan bu yana işkence görenlerin tedavi süreçlerini sağlamıştır. Raporlar hazırlamıştır. İşkenceyi bu ülkede kim yapıyor? Polisin, jandarmanın işkence yaptığını söylemek suç mu oluyor?

Şebnem Korur Fincancı ilk duruşmaya yol boyunca elleri kelepçeli getirildi. Bunun işkence olduğunu söylemek mi suç? Bir iddia ilgili etkili bir soruşturma yapılmasını kim istemez? Bu suçtan menfaati olan istemez. Milli Savunma Bakanı, ‘Milletimiz affetmeyecektir’ dedi. Bu bakan şunu da dedi: ‘Bir heyet teşkil ettik. Ne olur ne olmaz diye heyet yolladık. İnceleme ve ölçümleri yaptılar. Kimyasal silah olduğuna dair herhangi bir rapor yok.’ Ne olur ne olmaz demek ne demek?

Mahkeme başkanı, avukatların adil yargılama hakkına saygı duyulması talebine “Çok da adil bir yargılama yapılıyor” diyerek yanıt verdi.

Şebnem Korur Fincancı’nın avukatlarından Avukat Şevin Kaya, “Biz bu devletin kadına, avukata bakış açısını biliyoruz da hekime olan bakış açısını da gördük. Vereceğiniz kararların bu aşamada adalet getirmesini istiyoruz” diye konuştu.

“Siyasi iktidarın kişileri hedef alarak yaptığı açıklamalarda ‘terörist, vatan haini’ kelimeleri havada uçuşuyor. Hukukun onlara dokunmayacağını bildikleri için bu cüretle konuşuyorlar”

Avukat Oya Meriç Eyüboğlu ise davanın siyasi olduğuna belirterek şunları dile getirdi:

Siyasi iktidarın kişileri hedef alarak yaptığı açıklamalarda ‘terörist, vatan haini’ kelimeleri havada uçuşuyor. Hukukun onlara dokunmayacağını bildikleri için bu cüretle konuşuyorlar. ‘Örgütsel materyal’ olarak ‘Dağın ardına bakmak’ kitabı gösterildi. Bu kitabı isteyen internetten, herhangi bir kitabevinden alabilir. Hakkında mahkeme tarafından verilmiş bir karar yok. Öyle bir kitap ki Şebnem Korur Fincancı dışında herkes alabilir, okuyabilir!

Bu davanın politik dayanağı, siyasilerin demeçleri, siyasi iktidara yakın medya kanallarının haberleri ve sosyal medya üzerinden yürütülen linç kampanyalarıdır. Suçun maddi unsurları yok evet; manevi unsurları açısından da pek bir şey söylemek mümkün değil. İki buçuk ay geçti. Müvekkilin açıklamalarından sonra açık ve yakın tehlike oluşmadı, kamu güvenliğini tehlikeye atacak bir şey de yaşanmadı.

AYM ve AİHM, ‘Cımbızla bir değerlendirme yapamazsınız. Bütüne bakılması gerekir’ diyor. Müvekkil, programdaki konuşmasında Cenevre Sözleşmesi’ne atıf yapmıştır. Bu atıf da hukuka uygundur. Hak kullanımı vardır. Genel olarak ifade özgürlüğü özel olarak ise akademik özgürlüktür. İkisinin kullanımı konusunda da AİHM ve AYM kararları vardır. AİHM, bilim insanın uzmanlık alanına ilişkin birikimlerini ifade etmesinin sıradan vatandaşlara göre daha çok korunması gerektiğini söylüyor. Var olan siyasi baskı dışında bir karar verilmeyeceğini biliyoruz. Heyetinizi reddediyoruz.”

Şebnem Korur Fincancı’nın tutukluluğunun devamına karar veren mahkeme, davayı 11 Ocak 2023’e erteledi.

Bu Yazıya Tepki Ver


E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir