Kısa Dalga yazarı Sedat Bozkurt, dünkü yazısındaki “Dışarıda olsam Kandil’e gider, ‘ya beni burada öldürün ya da silah bırakın’ derdim” cümlesine ilişkin olarak, Edirne Cezaevi’nde tutuklu bulunan eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın avukatları aracılığıyla kendisine ulaştığını duyurdu. Demirtaş, söz konusu cümlesinin kendisine ait olmadığını söyledi.
Bozkurt Twitter hesabından yaptığı paylaşımda, “Selahattin Demirtaş avukatları aracılığıyla bana özel olarak çok kısa bir bilgi notu iletti. Yazımdaki 2 unsura ilişkin bir düzeltme notu içeriyor. Barış için sarf edeceği çabanın bilindiğini ancak yazıdaki cümlenin kendisine ait olmadığını ayrıca yazımın bir karar haline dönüşmemiş olsa da HDP’nin kendisini aday olarak düşünmediği kısmına da; ortaklaşarak karar alınacağını belirterek, HDP yönetimi ile arasında gerginlik bulunmadığını da söyleyerek itiraz ediyor Bana özel olarak gönderilmiş olmasına karşın yazımın çok yaygınlaşması nedeniyle Demirtaş’ın şahane üsluplu ve bol samimi selamlı bilgi notunu sizlerle paylaşmak istedim. Umarım tez zamanda bunları uzun uzun tartışabilmek için aramızda olur…” ifadesini kullandı.
2- ayrıca yazımın bir karar haline dönüşmemiş olsa da HDP’nin kendisini aday olarak düşünmediği kısmına da; ortaklaşarak karar alınacağını belirterek, HDP yönetimi ile arasında gerginlik bulunmadığını da söyleyerek itiraz ediyor.++
— sedat bozkurt (@sedattbozkurtt) November 28, 2022
3- Bana özel olarak gönderilmiş olmasına karşın yazımın çok yaygınlaşması nedeniyle Demirtaş’ın şahane üsluplu ve bol samimi selamlı bilgi notunu sizlerle paylaşmak istedim. Umarım tez zamanda bunları uzun uzun tartışabilmek için aramızda olur…
— sedat bozkurt (@sedattbozkurtt) November 28, 2022
Bozkurt yazısında şu ifadeleri kullanmıştı:
“Büyüyen, bünyesi genişleyen partileri yönetmek zordur. HDP içinde çok fazla çeşitlilik barındıran ve bunu da önemseyen bir siyasi parti. Ama sonuçta partiyi yöneten bir irade de mevcut. Ve bu irade uzun zamandır Selahattin Demirtaş’ın “bir bilen gibi” partiye politik rota belirlemesinden, açıklamalarıyla partinin önüne geçmesinden rahatsız. Bunun en somut örneğini cumhurbaşkanlığı seçimlerinde göreceğiz. Hukuki olarak sıkıntı çıkacak olmasa bile HDP Demirtaş’ı aday göstermeyi düşünmüyor. Akıllarında kadın bir aday var. HDP ile Demirtaş arasındaki bu sıkıntıya çok vakıf olduğu anlaşılan Erdoğan tartışmaya “bir bidon benzin” ile katılarak Demirtaş’ı abartılı bir biçimde Edirne’den alarak Diyarbakır’da hasta olan anne ve babası ile buluşturdu. (Benzer yöntemi Erdoğan “İmralı’daki Edirne’dekine hesap soracak” diyerek daha önce de denemişti.) Demirtaş ile HDP arasındaki gerilimin çok yükselmesi beklenmiyor. Politik yaklaşım olarak HDP ile Demirtaş aynı noktada. Bu denklemde Abdullah Öcalan’ın pozisyonu merak edilen konu. Bir hükümlü olarak, sıradan hükümlülerin yararlandığı görüşmeleri yapamıyor, tecrit altında tutuluyor. Bu nedenle bir devlet kurumunda da kaldığı unutularak sürekli “devlet ile görüşüyor” yorumlarına muhatap oluyor. Erdoğan’ın onu seçimlerde devreye sokmak için ikna etmeye çalıştığına kadar pek çok söylenti mevcut. Söylenti çok ama ondan edinilmiş bir bilgi yok.
Bu söylentileri ortadan kaldırmak için HDP Eş Genel Başkanları Mithat Sancar ve Pervin Buldan Adalet Bakanlığı’na başvurmuştu. Selahattin Demirtaş’ın da parti disiplini de önemseyerek Öcalan’la görüşmek için başvuruda bulunacağını HDP’ye bildirerek eş genel başkanlardan önce bir tür izin istediği de ortaya çıktı. Bu görüşmeler gerçekleşir mi? Gerçekleşirse çok ilginç olacağından hiç kuşku yok.
Demirtaş, kendisine ziyarete gelen ve çok önemsediği isimlere ilginç açıklamalarda bulunuyor. Ona göre “amasız, fakatsız” PKK silah bırakarak sivil siyasetin önünü açmalı. Daha ileri giderek, “Dışarıda olsam Kandil’e gider, ‘ya beni burada öldürün ya da silah bırakın’ derdim” cümlesini bile kurmuş.
HDP’den de bu görüşleri önemseyen bir grup Kandil’e gitme fikrini tartışmaya açmış. Ama çok fazla destek görmemiş.”