Süleyman Soylu’nun ortağı öldürüldü, 18 yıldır faili meçhul

süleyman soylu

Süleyman Soylu’nun şirket ortağı olan emekli polis memuru Muzaffer Sami Bulut’un öldürülmesinin üzerinden 18 yıl geçti, Tarık Saral karakolda cinayeti itiraf etti ancak dosya hâlâ faili meçhul.

Eski İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ve kardeşinin kurucuları olduğu SGM Güvenlik şirketinin ortağı, eski polis memuru Muzaffer Sami Bulut, 18 yıl önce öldürüldü. O dönemde yapılan soruşturmalarda, Soylu ve kardeşi, konuyla ilgili bilgilerinin olmadığını ancak Bulut’un son zamanlarda başka bir iş için sık sık Romanya’ya gittiğini belirttiler. Şüpheler Sarallar Örgütünde yoğunlaştı ancak delil bulunamadı ve Muzaffer Sami Bulut’un ölümü faili meçhul olarak kaldı.

Gazeteci Cengiz Erdinç, “daha sonra İçişleri Bakanı olan Süleyman Soylu’nun, ortağının ölümünü neden araştırmadığı” sorusundan yola çıkarak dosyadaki bilgileri değerlendirdi. Soruşturma kapsamında 6 ay sonra Sarallar örgütüne yönelik operasyonda yakalanan Tarık Saral’ın ifade tutanaklarına ulaşan Erdinç, Bulut’un öldürülmesi için amca Hüseyin Saral’ın emir verdiğine dair bilgilere ulaştı. Ancak karakoldaki ifadesinde “vicdanen rahatlamak için” cinayeti itiraf ettiğini belirten Tarık Saral’ın sonrasında mahkemede susma hakkını kullandığını belirten Cengiz Erdinç, Soylu için “Yedi yıl boyunca polisi yönetti ancak ortağının faili meçhul kalan cinayeti için bir şey yapmadı.” diye yazdı.

Cengiz Erdinç’in ”Faili meşhul kalan bir polis cinayeti” başlıklı yazısının ilgili bölümü şöyle: 

“Muzaffer Bulut’u Romanya’ya götüren maya üreten büyük bir şirketin orada açılan temsilciliğiydi. İş insanı Cem Kalyoncu’nun sahibi olduğu ve kardeşi Cüneyt Kalyoncu’nun başında olduğu Global Distribution şirketin hisselerini çalışanlar Sezai Dinç ve Ahmet Tuğcu çeşitli yollarla üzerlerine geçirmiş, fonları benzer isimle kurdukları Global Group SRL ve Global Impex SRL şirketlerine aktarmışlardı.

Bulut gidip bu iki isim bulmuş, ‘bu şirketi çalmışsınız, pılınızı pırtınızı toplayıp gidin’ demiş ama ‘Konuyu bilmiyorsunuz bu işin arkasında Hüseyin Saral var’ cevabını almıştı. Bulut’un ulaşmak istediği Hüseyin Saral 31 Ocak 2005 günü İtalya’da bir otoparkta öldürüldü, işlerini iki yeğeni devraldı. Bulut araya önemli isimler koyarak Sarallara gitti, Burhanettin Saral’dan bu meseleyle ‘ilgilenmiyoruz’ yanıtını aldı. Sedat Saral ise ‘ben gençlerin işlerine karışmıyorum’ dedi. Bir yandan yasal işlemleri başlattı, diğer yandan Hacısüleymanoğlu ve Sarallardan iki isimle konuştu, bu işi hallederlerse 25 bin dolar vereceğini söyledi. Fakat konu kimi tanıklara göre Romanya yargısı yoluyla çözüldü, kimi tanıklara göre de Hüseyin Saral’ın hisselerini temsil eden Murat Türker sahip olduğu vekaletle bu iki isimin hisselerini asıl sahibi Kalyoncu’ya devretti.

Bulut’la birlikte Romanya’ya giden Yusuf Ziya Hacısüleymanoğlu da 25 bin dolar vaadini doğruluyor, Bulut’u birkaç defa aradığını ancak parayı ödemediğini söylüyordu.

Polis hemen herkesle konuşmuş, ancak bilgi verenler ortakları da dahil cinayeti işleyenlerden korktukları için bunu yazılı ifadeye dökmekten kaçınmıştı. 2005/33925 numaralı soruşturma faili meçhul kaldı.

Altı ay sonra ilginç bir gelişme yaşandı. Sarallara yönelik Çamlıca operasyonundan sonra, 30 Mayıs 2006 günü Küçükçekmece’de yakalanan Tarık Saral getirildiği Asayiş Büro Amirliği’nde önce Beşiktaş’ta Şahinlere ait otoparka yaptığı saldırıyı sonra da bu cinayeti anlattı.

Tarık Saral amcası Hüseyin Saral’ın ölümünden birkaç ay önce kendisini çağırıp Muzaffer Sami Bulut’un kendilerine yanlış yaptığını, haraç aldığını kaleminin kırılması gerektiğini söylediğini, ancak bu sırada cezaevine girdiğini aktardı. Hüseyin Saral’ın öldürülmesinden sonra cezaevinden çıktığını ve Bulut’u takip etmeye başladığını söyledi. O gün beş saat boyunca takip ettiği Bulut gece 00.20’de aracını park edip evine doğru yürümeye başladığında Renault 19 araç ile yaklaşıp araçtan hiç inmeden ‘kimse bizden haraç isteyemez’ diyerek ateş ettiğini anlattı. Cinayetten sonra Tekirdağ Muratlı’ya gitmiş saat 04.00’de bir polis ekibi kendisini çevirince üzerinde cinayet silahı bulunduğu için kaçmıştı. Polis araçta bulunan bir kadın ve bir adamı yakalamıştı. Geride bir de şarjör bırakmıştı.

Tarık Saral sözlerine şöyle devam etti ‘Muzaffer Sami Bulut’u ise vicdanen rahatlamak için anlattım, ancak bu konuyla ilgili elinizde delil olmadığını da biliyorum, olayda beni teşhis yapabilecek edebilecek tanık olmadığını da biliyorum, ben sadece vicdanımı rahatlatmak için bunları anlattım ve gerçekten rahatladım. Size anlatmasaydım bile nezarethanedeki nöbetçiye anlatır, yine rahatlardım. Ancak ben bu konularla ilgili ifade vermeyeceğim. Susma hakkını kullanacağım, şu hususu yine söylemek istiyorum bu olayların Burhanettin Saral ya da Alaattin Saral ile bir bağı yoktur’.

(…)

Polis Çerkezköy’de dur ihtarına uymayarak kaçan aracı da araştırdı. Gerçekten de cinayet gecesi saat 04.00’de Muratlı’da 34 MOL 41 plakalı bir Renault 19 otomobil dur ihtarına uymamış, polisler tarafından kovalanarak yakalanmıştı. Araçtan kimliği belirlenemeyen bir kadın kaçmış Bülent Ezer araçta yakalanmıştı. Araçta bir şarjör, 15 mermi ve yedi sigara izmariti bulunmuştu. Asıl plakası 34 VZ 7950 olan araç Şubat ayında Küçükçekmece’den çalınmıştı. Yapılan yüzleştirmede Bülent Ezer Tarık Saral’ı tanıyamadı, fakat araçta bulunan sigara izmaritlerindeki DNA kalıntıları Tarık Saral ile eşleşiyordu. Tarık Saral çıkarıldığı savcılıkta bütün sorular karşısında susma hakkını kullandı.

Ortağı Süleyman Soylu önce DYP sonra Demokrat Parti’deki politik kariyerine AKP’ye atlayarak sürdürdü ve cinayetten 11 yıl sonra İçişleri Bakanlığı koltuğunu oturdu. Yedi yıl boyunca polisi yönetti ancak ortağının faili meçhul kalan cinayeti için bir şey yapmadı.

Diğer ortak Gündüz Memişoğlu Erdal Acar’ın şirketlerinde yöneticilik görevini sürdürdü. Gazetelere ‘şu an için sektörde en iyi korunan kişi kendisidir’ dediği patronu Erdal Acar ise 18 yıl sonra Sarallar suç örgütünün yöneticisi olarak yargılanıyor. Memişoğlu Sedat Peker’in iddialarıyla gündeme gelen Cihan Ekşioğlu’yla da ortaktı. Telefonla ulaştığımız Gündüz Memişoğlu ‘Hiç haberim yok, ne olduğunu dahi bilmiyorum’ dedi.”