Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından 18 Nisan tarihinden itibaren tereyağı ihracatını yasaklama kararı alındı.
Tarım ve Orman Bakanlığı Gıda ve Kontrol Genel Müdürlüğü, 81 il müdürlüğüne gönderdiği yazı ile tereyağı ihracatına kısıtlama kararı aldı. Yazıda, kararın gerekçesi hakkında ”Ülkesel tereyağı arz güvenliğinin sağlanması, arz talep dengesinin korunması için Gümrük Tarife İstatistik Pozisyonu (G.T.İ.P) 040510 başlığı altında yer alan tereyağı ihracatının yeni bir talimata kadar kısıtlanması uygun görülmüştür” denildi.
18 Nisan’dan itibaren uygulanacak olan karar hakkında Bloomberg HT’den İrfan Donat’ın ‘Tereyağında ihracat yasağı arz ve fiyatı dengeler mi?’ başlıklı yazısında şu ifadelere yer verdi.:
İHRACAT KISITLAMASINA DAHİL OLMAYAN ÜLKELER
“Kısıtlama kararına göre, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC), Azerbaycan – Özerk Nahçıvan Cumhuriyeti ve Filistin’e yapılacak ihracatlar ile Dahilde İşleme Rejimi (DİR) kapsamında ihraç edilecek tereyağı hariç tutuldu.
TÜİK verilerine göre Türkiye, 2021 yılında 14.2 milyon dolar değerinde 2 bin 487 ton tereyağı ihracatı gerçekleştirmiş. Bu yılın ilk iki ayında ise 19.5 milyon dolar değerinde 3 bin 739 ton tereyağı ihraç etmiş gözüküyor. Yani bu yılın ilk iki ayındaki ihracat hem değer hem de miktar bakımından geçen yılın tamamından fazla gözüküyor. Burada, kurdaki mevcut seviyenin ihracattaki cazibesi yadsınamaz.
Sanırız Tarım Bakanlığında panik yaratarak tereyağı ihracatına kısıtlama kararı aldıran da söz konusu rakamlar oldu.
Sektör temsilcileri ile konuştuğumuzda benzer görüşü ifade ediyorlar; ihracattaki keskin artışın söz konusu kararın alınmasında etkili olduğunu düşünüyorlar ama bir şey daha ekliyorlar.”
“TÜRKİYE ŞU AN TEREYAĞINDA ARZ SIKINTISI YAŞAMIYOR”
“Türkiye’nin şu an tereyağında arz sıkıntısı yaşamadığının altını çizerek, tam aksine yıllık bazda yaklaşık 15 bin ton arz fazlası olduğunu savunuyorlar.
Konu hakkında görüş bildiren sektör temsilcileri, raflardaki fiyat artışının sebebinin arz ya da ihracat kaynaklı olmadığını belirterek, son dönemde hızla artan girdi maliyetlerine dikkat çekiyor.
Bilindiği üzere başta yem, mazot, enerji gibi çiğ süt üretim maliyetlerindeki sert yükseliş sonucu zarar eden üreticilerin anaç hayvanlarını kesime gönderdiği biliniyor. Çiğ süt tavsiye fiyatının prim desteği dahil şekilde üretim maliyetlerinin altında kalması üreticinin bu işten çıkmasına neden oluyor.
Sektör paydaşları, ‘Eğer arzda sıkıntı var deniyorsa o zaman kesime giden anaç hayvanlara bakmak lazım. Üretici neden süt ineklerini kestiriyor ve bu işten çıkmaya çalışıyor? Bunun yanıtını arayıp çözüm üretmek gerekir. İhracata getirilen kısıtlamalar ile sorun çözülmez’ yorumunda bulunuyor.”
“TÜRKİYE’NİN İHRACATTA KISIT KOLAYCILIĞINA BAŞVURMASI DAHA BÜYÜK YARALAR AÇAR”
“Tarım ve gıda sektörü açısından olağanüstü bir dönemden geçiyoruz. Birçok ülke kendince stratejik gördüğü tarım ve gıda ürünlerine ihracat yasağı ya da kısıtlaması getirebiliyor. Ama bunu genellemek ve kısa yoldan çözüm olarak olağanlaştırmak oldukça riskli. Zira her ülkenin kendi dinamikleri var. Ve her ülkenin ihracata getirdiği kısıtlamaların arz-talep-stok-fiyat denkleminde neden ve sonuçları değişebiliyor.
Türkiye’nin kronikleşmiş temel sorunlarını çözmek yerine ihracatta kısıt kolaycılığına başvurması orta ve uzun vadede sektörde daha büyük yaralar açabilir.
Zaten sektör temsilcileri de bu kısıtlama ya da yasakları çözüm değil tam tersine orta ve uzun vadede sektörü daha da sıkıştıracak bir hamle olarak yorumluyor.”