Geçen yıl 27 Ekim’de tutuklanan Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi Başkanı Şebnem Korur Fincancı’nın yargılandığı davada karar çıktı. Hakkında “terör örgütü propagandası yapmak” suçundan 2 yıl 8 ay 15 gün hapis cezası verilen Fincancı tahliye edildi.
İstanbul 24. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki üçüncü duruşmayı İnsan Hakları İzleme Örgütü, Uluslararası İnsan Hakları Federasyonu temsilcileri, CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu ve çok sayıda kişi takip etti.
Avukatlar, duruşma salonunun küçük olması ve üç müdafi avukat sınırı getirilmesiyle ilgili şikayetlerini dile getirdi.
“Bu durumun adil yargılanma hakkını ihlal ettiğini çok iyi biliyorsunuz. Neden? Bu ısrar niye? Kararlarınızda hukuku göremiyoruz. Bu kadar önlem niye, bu korku niye?” diye sordu.
SAVCI TUTUKLULUĞUN DEVAMINI İSTEDİ
Savcı, önceki mütalaasını tekrarlayarak tutukluluğun devamını talep etti. Duruşmada konuşan Fincancı şunları söyledi:
– Burada benimle dayanışma içinde olan herkese teşekkür ediyorum. Bu inanılmaz bir dayanışma. Bence ne karar verdiğinizden bağımsız olarak buna tanıklık etmek çok kıymetli. Nilgün Toker, ‘Yurttaşlık bir kolektif varoluş halidir’ diyor. Bu da bunu gösteriyor.
“KORKUNUN ECELE FAYDASI YOK”
– Bunun öznesi olmayanlar varsa biz de yurttaş olabilme halimizi, kolektiviteyi yitirmiş oluyoruz. Herkesin yurttaşlık varoluşuna dahil olmasını sağlamayı amaçlıyoruz. Meslek örgütü de tam bunu sağlamaya dönük bir örgüttü.
– Geçtiğimiz duruşmalarda da ifade etmiştim. Bu saldırının tabii ki bana dönük yanı var. İfade özgürlüğüne dönük bir yanı var. Korku iklimi yaratma konusunda irade koydukları muhakkak. Adliye önü de bunu işaret ediyor. Ama korkunun ecele faydası yok.
“ŞAŞIRMAYA DEVAM EDECEĞİZ”
– Hedef TTB. Tabii ki meslektaşlarımız şaşkınlıkla izliyor bunu. Şaşırma yetimizi kaybetmek demek mücadele irademizi de ortadan kaldıran bir durum. O yüzden biz şaşırmaya devam edeceğiz. Nasıl bir süreç işlerse işlesin biz şaşırmaya devam edeceğiz.
“GERÇEĞİ SÖYLEDİĞİMİZ İÇİN HEDEFTEYİZ”
– Neymiş bizim suçumuz? Herkese eşit sağlık hizmeti istemişiz. Sağlığımızın bir tüketim nesnesi olarak tanımlanmasına bizim de nesnelere dönüşmeye karşı çıktığımız için. Şehir hastanelerine ödenecek olan, sadece bizim değil gelecekteki çocuklarımızın kazançlarını ipotek altına almalarına karşı çıktığımız için. 3-5 dakikada bir muayene olmaz dediğimiz için.
– Hekimlerin özlük haklarına sahip çıktığımız için, aylar sonra verilen ameliyat günlerine karşı olduğumuz için. Sağlıkta şiddete karşı çıktığımız için, pandemi sürecinde hakikati söylediğimiz için, sermayeye insanların peşkeş çekildiğini söylediğimiz için, doğaya, yeşile, tüm canlılara sahip çıktığımız için. Boğaziçi Üniversitesi’nde her gün duran meslektaşlarımızın yanında durduğumuz için biz hedefteyiz.
“TOPLUM BÖYLE DÜŞÜNMÜYOR”
– Demokrasinin, adaletin olmadığı bir ülkede sağlığın da olmayacağını söylediğimiz için, çalışma barışının bozulmasına karşı çıktığımız için hedefteyiz. TTB’nin hedefe alınması hiç şaşırtıcı değil. Ama adalete de bu hedef gösterilirken toplum öyle düşünmüyor. Toplum bu süreçte en güvendiği kurumlar arasına yerleştiriyor TTB’yi.
– İnsan öldürmek insanları cezaevinde tutmaya yetmiyor ama bilimsel görüş açıklayınca cezaevine atılıyorsunuz.”
Mahkeme heyeti kararını açıklamak için saat 13.00’te duruşmaya ara verdi.
Fincancı hakkında “terör örgütü propagandası yapmak” suçundan 2 yıl 8 ay 15 gün hapis cezası ve tahliye kararı verildi.
NE OLMUŞTU?
Terör örgütü PKK’ya yakın bir kanal, Zap bölgesinde 17 PKK’lının kimyasal silah kullanılarak öldürüldüğünü iddia etmiş; adli tıp uzmanı Dr. Fincancı, kanalın yayınına katılarak kimyasal silahlarla ilgili tıbbi değerlendirmelerde bulunmuştu.
Fincancı, sosyal medyada dolaşıma giren ve teröristlere ait olduğu iddia edilen görüntüleri izlediğini ve incelediğini belirterek, şunları söylemişti:
“Belli ki sinir sistemini doğrudan tutan toksik gazlardan, zehirli gazlardan, kimyasal gazlardan biri kullanılmış durumda. Tabii çok çeşitli kimyasal silahlar var. Her ne kadar kullanılması yasak olsa da ne yazık ki bu yasaklanmış silahların çatışmalarda kullanıldığını da görüyoruz. Böyle bir iddia ortaya çıktığında nasıl araştırma yapılacağının da Minnesota Protokolü’yle ele alınması gerekiyor. Bağımsız heyetlerce bu bölgelerde inceleme yapılması bir zorunluluk.”
Fincancı, geçen yıl 27 Ekim günü tutuklanarak cezaevine konmuştu.