Tuncay Özilhan: “Cari fazla hedeflenirken, eldekini de kaybetme riski var!”

tuncay özilhan

Anadolu Grubu Yönetim Kurulu ile TÜSİAD Yüksek İstişare Kurulu’nun (YİK) Başkanı Tuncay Özilhan, Dünya gazetesinde kaleme aldığı yazıda Türkiye’deki ekonomi politikalarına değindi.

İktidarın ‘yeni ekonomi politikası’yla birlikte Merkez Bankası’nın faiz indirimi kararı sonrası Türk lirasında rekor değer kaybı yaşandığına dikkat çeken Özilhan, şöyle yazdı:

‘YATIRIM YAPMAK BİR YANA ÜRETİM PLANLAMALARI BİLE YAPILAMIYOR’

“Yeni yatırım yapmak bir tarafa yeni yıl için üretim planlamaları bile yapılamıyor. Çünkü bu planlamaların temel parametreleri olan enflasyon ve kur tahminleri her an değişiyor. Mal sevkiyatları da aksıyor. Düşük faizler sayesinde uzun vadeli yatırımlarla ekonomik yapıyı değiştirmek ve cari fazla veren bir ekonomi olmak için çabalarken, eldekini de kaybetme riski ortaya çıkıyor.

‘İSTİKRAR SAĞLANMADAN HEDEFLER GERÇEKLEŞTİRİLEMEZ’

İstikrar sağlanmadan uzun vadeli hedeflerin hiçbirisini gerçekleştirmek mümkün olmaz. Çünkü üretim ve yatırım kararları istikrar olmadan, öngörülebilirlik olmadan verilemez. Geleceği güvenilir biçimde tahmin etmeden üretim ve yatırım planlaması yapılamaz; yeni sipariş verilemez; yeni elemanlar istihdam edilemez. Yani istikrar olmadan üretim de büyüme de olmaz. Üretim ve yatırım yoksa ihracat da olmaz. Üretim odaklı ihracatı önceleyen ekonomi modelinin amaçladığı hedeflere istikrarsız bir ekonomi ile ulaşılamaz.”

“Kaldı ki üretim yapısının cari fazla hedefi doğrultusunda dönüşmesini, tek başına rekabetçi kur politikası sağlayamaz” diyen Özilhan, yazısını şöyle sürdürdü:

“Uluslararası piyasalarda rekabet edebilecek katma değeri yüksek ürünler üretebilmek için teknoloji ve nitelikli işgücü gerekir. Bunu sağlamanın yolu, eğitim alt yapısından ve teknoloji-inovasyon ekosistemine uzanan çok geniş bir alanda kapsamlı reformların kararlılıkla uygulanmasından geçer. Böyle politikaların başarılı olduğu ülke örneklerinden biliyoruz ki, sonuç ancak uzun yıllardan sonra alınabilir. Bu süre içinde bir yandan da rekabetçi kurun ülkeyi düşük ücret cennetine çevirmesine engel olmak ve yeterli istihdamı sağlamak gerekir. Bu ise, istikrarlı bir makroekonomik ekonomik ortam olmadan mümkün değildir. Aksi halde Dimyat’a pirince gidelim derken eldeki bulgurdan oluruz.”

‘ASGARİ ÜCRETTEKİ ÜCRET BUHARLAŞACAK’

Asgari ücretteki zammın kısa sürede buharlaşacağına dikkat çeken Özilhan, “Korkarım ki asgari ücrette sağlanmış olan artışın bir bölümü, bu artış daha çalışanların eline geçmeden, TL’deki değer kaybı ve bunun sonucunda satın alma gücünün erimesi ile buharlaşacak. Sonuçta devlet çalışanın refah seviyesinde sağlanacak iyileşme için gerekenden çok daha fazla kaynak harcamış olacak” dedi.

‘DEĞER KAYBINI DÖVİZ SATARAK ENGELLEMEK MÜMKÜN DEĞİL’

Özilhan, “TL’deki değer kaybını sadece döviz satarak engellemek mümkün değildir. Asya krizi, Latin Amerika krizi gibi tarihsel örneklere bakınca bu durum net olarak görülür. TL’ye güven sağlanmadığı sürece, cari işlemler fazlası da dolarizasyon nedeniyle artan döviz talebini karşılayamaz. TL’deki değer kaybı ve dolarizasyon arasında rezervlerin ve cari fazlanın kıramayacağı bir kısır döngü meydana gelir. Bu kısır döngüyü kırmanın ve TL’deki değer kaybını önleyebilmenin tek yolu, üç kuruş birikimini korumaya çalışan dar gelirli vatandaştan, bir hafta sonra ne olacağını kestiremeyen yatırımcıya kadar bütün halkın, bütün piyasa aktörlerinin ekonomi yönetiminin kurlarda istikrarı sağlayabilecek politika araçlarına sahip olunduğuna ikna olmalarıdır. Yeni açıklanmış olan üretim odaklı ihracatı önceleyen ekonomi modelinin başarısı istikrarın sağlanmasına bağlıdır” değerlendirmesinde bulundu.