Türkiye’nin en büyük terör örgütü imar şebekleridir

sırrı süreyya önder
Abone Ol

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Deprem önlemleriyle ilgili konuşan HDP’li Önder “Türkiye’nin en büyük terör örgütü imar şebekleridir. Bunlar kadar örgütlü, sinsi, hayatın her alanına sirayet eden ve yıkıcı başka bir şey yok” dedi.

Eski HDP milletvekili Sırrı Süreyya Önder, Halk TV’de yayınlanan “Perdenin Önü Arkası” programına katıldı.

Maraş merkezli depremlerden bölgedeki ve memleketi Adıyaman’daki gözlemleri ile ailesinden vefat edenler olup olmadığı sorulan Önder, “Birinci halkadan yani anne, bacı, kardeş onlardan yok. Annem yanımdaydı. Ama diğer halkadan kayıplarımız var. Adıyaman’ın zaten yarısı birbiriyle akrabadır. Eşimiz, dostumuz, arkadaşlarımız, hatıralarımız, çocukluğumuz, ilk gençliğimiz koca bir enkaza dönüştü” yanıtını verdi.

‘İLK İKİ GÜN ADIYAMAN’IN FİŞİ ÇEKİLDİ’

Tüm kesimlerin depremden sonra olağan gücüyle mücadele ettiğini; enkazlar ve hava şartları nedeniyle gönderdikleri yardımların Adıyaman’a ulaşamadığını söyleyen Önder, “Adıyaman’ın ilk 2 gün fişi çekildi. Bu sadece Adıyaman’la da sınırlı değil aslında. Halk kendi kendisiyle ve kıt imkanlarıyla baş başa kaldı, bırakıldı. Adıyaman’ın bütün girişleri enkazdan dolayı geçit vermiyordu” dedi. Önder, araçların Diyarbakır’ın Silvan ilçesi üzerinden Adıyaman’a gidebildiğini aktardı.

Gazeteci İsmail Saymaz’ın sorusu üzerine, enkaz altında kalarak hayatını kaybeden AK Parti Adıyaman Milletvekili Yakup Taş’ın eviyle kendi evlerinin yakın olduğunu söyleyen Önder, “Çok yakınız. Arada 3-4 bina var. Biz daha önce Yakup beyin yanında kiracıydık. Rahmetlinin enkazına ben de gittim, orada kiracı olduğumuz evi de gördüm. Bir mangal külü gibi olmuş. Enkaz yok ki içinden çekip çıkarasın. Öyle bir felaket” diye konuştu. 

“Yakup bey nasıl oldu da 4 gün boyunca enkazdan çıkarılamadı” sorusuna yanıt veren Önder, “Kimse yok ve ulaşım mümkün değil. Ben ikinci ya da üçüncü gün oradaydım. İnsan çok ama bunu kaldırmaya vinç lazım. İş makineleri, ekipler ilk iki-üç gün yoktu. Bunlar olmayınca insanlar ağlayarak, bağırarak enkazın altında sesini duyduğuna moral vermeye çalışarak çırpınıyordu” ifadelerini kullandı.



‘İMAR ŞEBEKELERİ KADAR ÖRGÜTLÜ, SİNSİ VE YIKICI BİR YOKTUR’

İstanbul ve büyükşehirlerdeki deprem hazırlıkları ve nasıl tartışmalarıyla ilgili olarak “imar şebekeleri”nin etkisine dikkat çeken Sırrı Süreyya Önder, şunları söyledi:

“Türkiye’nin en büyük terör örgütü imar şebekleridir. Bu tanım da bana ait değil, Nişanyan’a aittir. İmar şebekleri kadar örgütlü, sinsi, hayatın her alanına sirayet eden ve yıkıcı olan başka hiçbir şey yoktur. Bu geniş bir zincir sadece imar komisyonları değil. Bir küçük parçası olarak o komisyonda yer alabilmek için insanların birbirini vurduğu olaylar biliyoruz. Kim buralardan zenginleşmiş, servetine servet katmış bir bakmak lazım. Esas sorun büyükşehirlere başlayan göçte, dikkat edin devlet burada düzenleyici olmayı hiçbir zaman tercih etmemiştir, bütün kurumlarıyla. Ne yapmıştır, yasaklayıcı olmuştur. Yasaklayıcı olunca, hayat engel tanımız, barınma temel bir insan hakkıdır, o insanlar gitmişler gecekondu yapmışlar, hemen onun ekonomisi, rantiyesi oluşmuş. Bu siyasetin finansmanına kadar uzanan bir şeydir. Bugün Maslak, Şişli’nin ötesine geçince bir bilim kurgu filmi gibi gökdelenler fezada. Ve bunların bir tanesi temiz yapılmamış. Bir bakıyorsun şu kadar kat varken iki kat daha plan tadilatı, meclis onayı, yeni nazım planı şu bu… İki kat daha verdiğin zaman diğer bütün İstanbullunun hakkından, rüzgarından, oksijeninden çalıp, trafikte zamanından çalıp bir kişiye, bir imzayla tahsis edebiliyorsun. İşte buna imar şebekesi denir. Hiçbir parti de bundan vareste değildir. Açık açık konuşalım. En çabuk uzlaşılan yerler imar komisyonlarıdır. Hiç orada hır gür olmaz.”

Önder, kentlerde tüm kesimlerin temsil edildiği konseyler kurulmasını ve şehrin planlamasına halkın karar vermesi gerektiğini belirtti.

‘İKİNCİ KONUTLARA AĞIR VERGİ GETİRİLSİN’

Fiyatlardaki yükselişler birlikte konutların “yatırım aracı” olarak görülmeye başladığını ifade eden Önder, TİP Genel Başkanı Erkan Baş’ı açıklamasını hatırlatarak, şöyle devam etti:

“Sosyalist arkadaşlarımız ‘herkes oturduğu konutun sahibi olacak’ deyince en çok bir-iki konutu olanlar zıpladı. O yüzlerce konutu olanlar hiç oralı bile değil. Onun için ikinci konutlara ağır vergilendirme getirmelisin. Daha ileri bir şey söyleyeyim: Miras bırakamamalısın. Bir sürü hırsız arsız kazancını inşaatta aklayan kendi bu dünyadan cehennem olup gidiyor, geride kalan serveti kalanına helal ve meşru oluyor. Eğer devlet devlet diyorsanız, toprağın kendisi devletin olsun. Üst kullanım hakkını al. Bak bakayım, barınma hakkı bir sorun olarak kalıyor mu? Peki bunu yapmak güç mü? Bütün muhalefet sesleniyorum, kendimizi de katarak.”

‘HALKI KARAR ALMA SÜREÇLERİNE KATMALIYIZ’

“Halk, ‘Çocuklarına birer daireden fazla miras bırakamazsın, bırakırsan o binanın 4 katı kadar vergi koyarım, oradan aldığım vergiyi de barınma hakkı için kullanırım’ diyecek bir iradeyi arıyor. Rantiye ise dünyanın en adaletsiz işi. Belediyede biri imza atacak, sen iki kat fazla çıkacaksın ya da 10 metrekare fazla yapacak, milyonlarca dolar kazanacaksın, çocuğun da üretmeden dar ceket ve tayt pantolonla hava atacak. Böyle bir zengin türü zuhur etti. Onun için İstanbul’u konuşacaksak bir irade lazım, muhalif bir akıl lazım. Bunu konuşmalıyız. Halkı doğrudan karar süreçlerine katmalıyız.”

‘KAZANACAK ADAY LAFI EN SON EDİLECEK LAF’

Millet İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayıyla ilgili tartışmalar ve İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in “Kazanacak adayla seçime gideceğiz” açıklaması sorulan Sırrı Süreyya Önder, “Saygı duymam gerekir. Biz onun içine müdahil olacak değiliz. Kendi ittifakımız var ve böyle sorunların hiçbirini yaşamıyoruz” dedi.

“O kendi iç tartışmaları, çirkin olur özensiz olur ama olgusal düzeyde bir laf edebilirim” diyen Önder, sözlerini şu şekilde sürdürdü:

“Kazanacak aday bir siyasi liderin edeceği en son laf olmalı. İddianız şu olmalı: ‘Biz şu adayda mutabık kalırız bu ilkeler ışığında ve onu kazandırırız’. Kazanacak aday dediniz mi seçmenin eşiğine gidecek yüz olmaz. Üniversiteyi bitiremedim ama Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde 2 yıl okudum. Siyaseten en son sarf edilecek laftır. Bu yönüyle sıkıntılı bir laf. Sayın Akşener deneyimli bir siyasetçi, niye buradan gidiyor, anlamış değilim. 

İkincisi, birçok insanın haya edip dile getirmediği, Sayın Kılıçdaroğlu’nun kimliği üzerinden bir ayrıştırmacı ya da onu dezavantajlı gösterme şeyi var. Önüne genellikle şöyle bir takiye eşliğinde servis ediliyor. Bunu gazeteciler de yapıyor, kanaat önderleri de yapıyor, siyasi parti liderleri de… “Kemal Bey çok iyi bir adam ama…”, “Şunu şunu başardı ama…” falan. Bu da faşizmi ve ayrımcılığı her gün yeniden üretiyor. Siyasi iddia odur ki, biz şu aday, Kemal Bey ya da bir başkası, etrafında kenetleneceğiz, şu ilkeler ışığında ve onu köşke taşıyacağız. Kazanacak adaysa sana ne ihtiyacı var, zaten kendi kendine kazanır. Kazanacak aday Recep Tayyip Erdoğan, o zaman git ona çalış, öyle gözüküyor. Bu siyaseten yanlış bir laf. Sayın Akşener’e saygısızlık etmek istemem ama Millet İttifakı’nın iç işleri de benim işim değil ama siyaseten sorunlu bir yaklaşımdır. Gerçekten sakil duruyor.”

Bu Yazıya Tepki Ver


E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir