Ukrayna Savaşı’nın Türkiye’ye yansımalarını değerlendiren TÜSİAD Başkanı Simone Kaslowski sürecin, Türkiye açısından “transatlantik ittifakıyla ilişkileri tazeleme gereğini ortaya koyduğunu” söyledi. Kaslowski, “Demokrasiler ailesinin ve transatlantik ittifakın bir parçası olduğumuzu teyit edecek, Cumhuriyet değerleriyle uyumlu bir reform iradesinin yanı sıra ekonomimizi, demokrasimizi ve sürdürülebilirlik anlayışını güçlendirecek kurumsal adımlar pusulamız olmalıdır.” dedi.
Ukrayna Savaşı’nın dünya ve Türkiye’ye yansımalarını değerlendiren TÜSİAD Başkanı Simone Kaslowski “Tarihi bir kırılma anındayız” dedi.
Kaslowski, yetkinreport’taki yazısında “Küresel düzenin kural ve değer esaslı bir idaresinin mi öne çıkacağı, yoksa sert güce dayalı bir belirsizlik ve kuralsızlık dönemine mi girildiği henüz açık değil” ifadelerini kullanan Kaslowski “Süreç otokrasilere karşı demokrasilerin, devlet kapitalizmine karşı piyasa ekonomilerinin dayanıklılığını göstereceği kenetlenmiş güçlü bir transatlantik ittifak gerçeğini öne çıkardı.” dedi. Kaslowski yaşanan olayların Türkiye açısından dış ilişkilerini “transatlantik ittifak ve AB uyum süreci açısından tazeleme gereğini ortaya koyduğunu” söyledi.
TÜSİAD Başkanı Simone Kaslowski’nin yazısının satır başları şu şekilde:
“Küresel düzenin kural ve değer esaslı bir idaresinin mi öne çıkacağı, yoksa sert güce dayalı bir belirsizlik ve kuralsızlık dönemine mi girildiği henüz açık değil. Yine de süreç otokrasilere karşı demokrasilerin, devlet kapitalizmine karşı piyasa ekonomilerinin dayanıklılığını göstereceği kenetlenmiş güçlü bir transatlantik ittifak gerçeğini öne çıkardı. Rusya’nın bu süreçten ağır bir ekonomik ve jeopolitik yıpranma ve statü kaybıyla çıkacağı ve yönetim modelinin çevre ülkeler için esin kaynağı olamayacağı da görüldü.
Rusya’nın kabul edilemez işgal girişimi Ukrayna’da büyük bir insani drama neden oldu. Ukrayna’nın toprak bütünlüğüne ve siyasal bağımsızlığına yönelik bu saldırı, durdurulmadığı takdirde hem insani açıdan hem de uluslararası hukuka dayalı düzen ve bölge ülkeleri açısından yeni risklere yol açacak.
Yeni küresel denklem ve Türkiye
Yeni küresel denklem Türkiye açısından dış ilişkilerini transatlantik ittifak ve AB uyum süreci açısından tazeleme gereğini ortaya koydu.
Uluslararası düzende büyük güçler arası gerilimlerin stratejik özerklik arayışlarına sınır koyduğunu, Ukrayna krizi boyunca özellikle NATO ve AB bünyesinde gözlemledik. Türkiye de hem Batı ile hem de bölge ülkeleriyle sorunlarını giderme yolunda adımlar attı. Montreux Sözleşmesi’nin bölge ülkeleri açısından sağladığı denge daima gözetilirken, transatlantik ittifakın caydırıcılığının da ülkemiz güvenliğine sağladığı katkı göz önünde bulundurulmalı. Krizin başından bu yana Türkiye’nin tercihini bu yönde ortaya koyduğu dikkate alınmalı, Rusya ile ilişkilerin dengelenmesi hedeflenmeli.
Türkiye’nin bu kriz sürecinde saldırıyı kınayan ve reddeden tutumu ve gerçekleştirdiği diplomatik girişimler sonucu Antalya Diplomasi Forumu’nda Rusya ve Ukrayna Dışişleri Bakanlarının bir araya gelmesi çok önemli bir adımdı. Görüşme tüm dünyayı barış için umutlandırırken dikkatleri de ülkemize çevirdi. Bugün için somut bir sonuca ulaşamasa da tarafların diyaloğuna kıymetli katkı sunan bu görüşme sonrasında, krizin daha fazla kayıp olmadan çözümü için Türkiye’nin diplomatik girişimlerine benzer çabaların yoğunlaştırılması gerekir. Antalya Diplomasi Forumu bu kritik dönemde ülkemizin uluslararası alandaki itibarı açısından da çok önemli bir girişim oldu. Bu inisiyatifin gelecekte de ülkemizin uluslararası ilişkiler ağındaki konumuna ve etkinliğine büyük değer katacağına inanıyoruz.
…
Dünyanın değişen dinamiklerinde pusulamız ne olmalı?
Demokrasiler ailesinin ve transatlantik ittifakın bir parçası olduğumuzu teyit edecek, Cumhuriyet değerleriyle uyumlu bir reform iradesinin yanı sıra ekonomimizi, demokrasimizi ve sürdürülebilirlik anlayışını güçlendirecek kurumsal adımlar pusulamız olmalıdır.
Bu yaklaşım AB ile ilişkilerin de mülteci denkleminden kurtarılarak yeni düzenin ortak öncelikleriyle de uyumlu reformlara ağırlık verilmesini sağlayacaktır. Geçmişte NATO’da, bugünse Rusya ile birlikte Avrupa Konseyi’ndeki konumu tartışılan, Batılı ve demokratik kimliği sorgulanan bir Türkiye parantezinin kapanması imkanı en iyi şekilde değerlendirilmelidir.
Bir süre önce kamuoyuyla paylaştığımız “Yeni Bir Anlayışla Geleceği İnşa” çalışmamızda da vurguladığımız gibi kurum ve kurallarını ekonomisini ve demokrasisini güçlendirecek şekilde yapılandıran bir Türkiye bu süreçte avantaj sağlayacaktır. Doğru para ve maliye politikaları ekonomide güveni artırmak ve yatırım ortamını iyileştirmek için anahtardır. Kuvvetler ayrılığı, denge ve denetleme, hukukun üstünlüğü ve yargısal denetim, kurumların özerkliği ve düzenleme kalitesi de etkin bir kamu yönetiminin olmazsa olmazlarıdır. İfade özgürlüğü ve serbest tartışma ortamı ise, bu unsurların güçlendirilmesi tartışmalarında ortak bir zeminde buluşmak için vazgeçilmezdir.”