Türkiye Sanayici ve İş Adamları Derneği (TÜSİAD) Yüksek İstişare Kurulu Toplantısı başladı. TÜSİAD YİK Başkanı Tuncay Özilhan, konsey toplantısında yaptığı konuşmada demokrasi ve laikliğin önemine vurgu yaptı. Özilhan, kuvvetler ayrılığının güçlendirilmesi çağrısında bulundu.
Özilhan konuşmasının devamında, “Başta Merkez Bankası olmak üzere düzenleyici ve denetleyici kuruluşların bağımsızlığı tartışma dışı olmalıdır.” dedi.
Öte yandan TÜSİAD Başkanı Simone Kaslowski ise “Kadınların birçok gelişmiş ülkeden daha önce siyasi haklarını elde ettiği Türkiye’de, İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılması kabul edilebilir değil” ifadelerini kullandı.
Konuşmasında laiklik vurgusu yapan Özilhan şunları söyledi:
“100 yıl önce Atatürk ve arkadaşlarının modern dünyanın üyesi olmak adına attıkları adımda en önemli adım laikliktir. Bu çerçevede, çalışmalarının kurumlar başlığı altında yer verilen 3 öneriyi çok önemsiyorum.
1) Hukukun üstünlüğü ve yargı bağımsızlığının sağlanması çerçevesinde devletin tüm işlemleride hukukla bağlı olması ve etkin hak arama özgürlüğünün güvence altında olması.
2) Çoğulcu ve katılımcı demokrasinin güçlendirilmesi, tüm vatandaşlar için tüm hak ve özgürlük alanlarının Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi standartlarında geliştirilmesi. Siyasette ötekileştirme, ayrımcılık ve nefret söylemleriyle mücadele edilmesi.
3) Kuvvetler ayrılığını güçlendirmek için denge ve denetleme mekanizmalarıyla yargısal denetimin güçlendirilmesi, şeffaf, hesap verebilir, daha az merkeziyetçi ve etkin bir kamu yönetimi anlayışının yerleşik hale getirilmesi. Bu adımları atabilmek, geleceği hep beraber inşa edebilmenin temelini oluşturacaktır.”
TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi Başkanı Tuncay Özilhan, jeopolitik, iklimsel, sosyo-kültürel ve ekonomik risk ve tehditlere işaret ederek “Mahşerin dört atlısı üzerimize geliyor” dedi.
Tuncay Özilhan, dünyanın ve Türkiye’nin karşılaştığı risk ve tehditlere işaret etti. Özilhan “Başta Merkez Bankası olmak üzere düzenleyici kurumların bağımsızlığı tartışma dışı olmalı. Gelir dağılımı bozukluklarını da gidermek istiyoruz. Faiz ve enflasyonun yanı sıra emisyonları da azaltmak istiyoruz. Hak ve özgürlük alanlarının genişletilmesine de ihtiyaç duyuyoruz,” diye konuştu.
Özilhan’ın konuşmasının satır başları şöyle:
Tabii ki tüm ülkeler zaman zaman ekonomik, ekolojik, teknolojik, kurumsal sorunlarla ve salgınlarla karşılaşıyor. Zaten siyasi yönetimlerin işi de bu gerilimleri çözmek. Ancak tüm bu gerilimlerin şiddette biçimde üst üste yıldığı tarihsel dönemler olağan dönemlerden farklılaşıyor.
Bu değişimlere hazırlıksız yakalanmak ve iyi yönetememek kırılmalara yol açabiliyor. Buradan ilhamla bugün Türkiye’nin geleceğine baktığımda dünyadaki jeopolitik risklerin, sosyo-kültürel gerilim, derin iklim değişiminin etkilerinin ve bereketsiz dengesiz ekonomik büyümenin mahşerin dört atlısı olarak üzerimize geldiğini görüyorum.
Bunların üzerine bir de geleceği şekillendiren teknolojik dönüşümün ekonomik, insani ve toplumsal boyutlarını eklemeliyiz. Geçmişten ve bugünden radikal biçimde farklı olacak bir geleceğe ülke olarak hazır olabilmek için bu tehditlere biraz daha yakından bakmamız gerekiyor.
Tehditlerin başında jeopolitik gelişmeler var. Yakın geçmişte sert değişimler yaşadık. Önce iki kutuplu dünyadan tek kutuplu dünyaya geçtik, sonra Hindistan ve Rusya gibi ülkelerin ekonomik jeopolitik gücü artarken Amerika Birleşik Devletleri‘nin göreli konumundaki zayıflama ve Avrupa birliği ile yaşanan transatlantik uyumsuzluk çok kutuplu bir dünya kavramını gündemimize soktu.
Dünyada jeopolitik gerilimler azalmak yerine tırmanmaya devam etti şimdi de yeniden bir ucunda Amerika Birleşik Devletleri’nin diğer ucundaki gün oldu yeni bir çift kutuplu dünyaya yeni bir soğuk savaş dönemine girip girmeyeceğinizi tartışıyoruz.
Jeopolitik açıdan kritik bir coğrafyada yer alan ülkemiz küresel çaptaki bu gerilimden ziyadesiyle etkileniyor, bu gerilim başta ekonomimiz olmak üzere yarattığı olumsuzlukları bir süredir yaşıyoruz.
Dünyanın her tarafında kuraklık sel orman yangını haberleri geldi bu doğa olaylarında binlerce insan hayatını kaybetti son birleşmiş milletler iklim raporu Akdeniz havzasının küresel ısınmadan en çok etkilenecek yerlerden biri olduğunu ortaya koyuyor ve Türkiye’nin yüzde 60’ı çölleşme ile karşı karşıya.
Sulu tarıma dayalı tarım politikası su kaybını artıran sulama sistemleri yer altı ve yer üstü sularının aşure ve yanlış kullanımı su sıkıntısını ağırlaştırıyor su rezervleri tarihsel olarak en düşük seviyelerine iniyor.
Türkiye’nin tarım ürünleri üreten tahıl ambarı olarak bildiğimiz bölgelerini etkileyen şiddetli kuraklık tarımı ve çiftçileri olumsuz etkiliyor ayrıca Sibirya‘yı kasıp kavuran orman yangınları Kanada’da can alan rekor hava sıcaklıkları seller karşısında Avrupa’da hayatını yitirenler Afrika’da kuraklık nedeniyle ortaya çıkan kıtlıkların yol açtığı can kayıpları iklim krizinin ne kadar yoğun ve yaygın olduğunu ve giderek hız kazandığını gösterdi.