Köşe Yazarı

Cumartesi’yi Beklemek..

Abone Ol

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Son birkaç yıldır yüksek rakımlı yaylaların çiçeklerini koklayamamanın ezikliği ile uzaklaştığım alandan denize sıfır denecek alanlarda, asfalt ve betonda gezerken tatil günü diye bir kenara ayırmaya çalıştığım cumartesi günü yazacağım yazıların hazırlığı içinde olduğum ‘Özel Hayat Anlatılır mı?’ adlı ilk kitabıma ilham olacak gibi.

Çünkü cumartesinin bir çoklarınız gibi bende de özel bir yeri olduğunu, bu özelliğin bugünde ele aldığım yazılarımla kendi özellerimi okurumla paylaşmaktan haz aldığımı belirtmek isterim.

Evet her insanın içinde için için yanarak kor haline dönüşen ve zamanı geldiğinde bir volkan gibi patlayarak açığa çıkacak olan birçok özeli gibi, benim de özellerim cumartesi yazılarımda toplanır, kitabımın olgunlaşmasını bekler…

Zaman zaman gergin bir atmosferde bazen de mutlu bir anda yazıya dökülen özeller arasında verilen mesajların kime, neden yazıldığını kendilerince ölçüp, biçenler meraklarını gidermeye çalışırken, bazen de kendilerini bulurlar o satırlar arasında.

İşte yeni bir cumartesi yazısı ele alırken konunun ne olacağı, içindeki patlamamak için direnen korlardan birimi fışkıracak diye korkulurken bunun herhangi bir yaşanmışlık mı yoksa çok önemsediğin bir anı mı bilinmeden yazılır her cumartesi yeni bir yazı…

 **RÜYAMDA KİMİ GÖRDÜM?..



Aslında uğurlu günüm Salı..

Siz okurlarımın büyük bölümünün de içinde bulunduğu toplumun Pazartesi sendromunu ben de atlatıp, uğurlu saydığım Salı’ya ve ardından Çarşamba, Perşembe derken hazır mesajlarla kutlanan Cuma’dan sonra en sevdiğim gün olan Cumartesi’ye kendimi atarım..

Ve adına; ‘Cumartesi Yazıları’ dediğim yazımı yazarken gerek hafta içinde gerekse yaşam boyunca geride kalan özellerimi de okurlarımla paylaşmak istercesine bilgisayarın tuşlarına hızla değil, sakince, dikkatlice hatta bir sevgiliyi okşarcasına dokunur, hislerimi siz okurlarla paylaşmaya çalışırım ..

Bu cumartesi de öyle oldu..

Hafta boyunca sabahın ilk saatlerinde başına geçtiğim bilgisayarımın açılmasını beklerken dün gece uykumu bölenin ne olduğunu ve neden gece üçte kalktığımı hatırlayıp, sanal beyinli cep telefonumu elime alarak, önce gelen mesajlara sonra bir çoğumuzun içeriğini okumadan başlığına bakıp, yalandan beğendiği facebook’a ardından ülkede ve dünyada yaşananlara bakmak için twitter’e göz attım..

Ve beni uyandıranın ne olduğu aklıma gelince yeni bir cumartesi yazısı daha beynimden kalbime, ardından parmaklarıma oradan da bilgisayarıma akmaya başladı..

Çünkü beni gece yarısı uyandıranın bir rüya olduğu ve o rüya da hayatımın yol haritasını çizen çok değerli birini görmüş, tam olarak olmazsa da şimdi mum ışığı ile aradığım özlediğimi, sevdiğimi görmüştüm.

Rüyamı hatırladıktan ve gördüklerimi iyice hatırladıktan sonra dinlerken olağanüstü bir haz duyduğum Kur’an dinletisi açarak yazıma devam ettim..

Dinlediğim Kur’anın bana hatırlattığı ölümü ve bugün bir maske ile ölmeyecekmişiz gibi direnip, yaşamaya çalışırken dün değerini çokta bilmediklerimizi yani son olarak anneler günlerinde olduğu gibi o günleri kutlama adına cuma mesajlarında olduğu gibi gazeteci diye geçinip al/yapıştırlı haberler yapanlar gibi hazır mesajlarla andığımız ana/babaların ya da sevdiklerinizin, seviyor diye bizi limanlarına almış gibi sarıldıklarımızın çekip gittikten sonra da gözyaşları içinde onları anmamız olması ise bir başka bir eziklik ve arayıştı..

Ve soru..

Sizce rüyamda gördüğüm hangi sevdiğim, beni ardından bırakıp, çekip, giden ve gelmesi mümkün olmayan veya bekleyendi?..