Köşe Yazarı

Bermuda şeytan ÇOK-gen’i

Abone Ol

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Sedat Peker Mayıs 2020 yılında yayınladığı bir videoda “Berat Bey’in kendisini yok etmek istediğini” dile getirirken bugün ise Sayın Soylu’nun Türkiye’ye giriş vizesi sözü verdiğini ama kendisini harcadığını iddia etmişti.

Peki Sedat Peker; videolarda bahsettiği Mehmet Ağar, Süleyman Soylu ve birçok kişi hakkında bunca bilgi ve belgeyi nasıl temin ettiğini “İstanbul emniyetine hükmeden Süleyman Soylu değil Berat Albayrak” diyerek vermiş olamaz mı?

Belki de yaşanan omuz atma krizinin asıl sebebi İçişleri Bakanlığı birimlerini ele geçirmeye çalışan Sayın Berat Albayrak’a ayar niteliği taşıyor da olabilirdi.

Bu durumda Sayın Soylu’ya takıntısı olanı sadece Berat Bey ile sınırlamak hata olurdu. Çünkü Sayın Cumhurbaşkanı Sayın Bahçeli’nin isteği ile kendisine hakaret eden kişiyi taltiflendirir gibi İçişleri Bakanı yapmakla kalmamış aynı zamanda Berat Albayrak’ı hayalini kurduğu İçişleri Bakanlığı koltuğundan da etmişe benziyordu.

Aslında pandemi döneminde aldığı son dakika kararı ile sokağa çıkma yasağı izdihamına sebep olduğu gerekçesi Sayın Soylu’yu görevden almak için mükemmel fırsattı.

Ama olmadı!



Çünkü kimsenin aklına Sayın Soylu’nun istifa edeceği ve bu istifanın ardından AKP seçmeninin sokağa dökülüp “reis soylu” sloganı atacağı gelmemişti. Hele ki, yaşanan istifanın ardından intihar girişiminde bulunan vatandaşın Trabzonlu değil de Rizeli olması…
Ya da; HDP Esenyurt ilçe binasına yapılan baskın sonrası, Sayın Soylu’nun yine AKP’lilerin gözdesi haline gelmesi gibi.

15 Temmuz’dan hemen sonra kaleme aldığım “Arka Bahçeli’den ön Bahçeli’ye dönüş başladı” başlıklı makalemi okuyanlar Sayın Bahçeli’nin neden AKP’ye yanaşmış olabileceğine dair yazdıklarımı mutlaka hatırlayacaktır.

Devamında “af” ile ilgili Sayın Bahçeli, Sayın Cumhurbaşkanın nefret ettiği Alaattin Çakıcı’yı gözünün içine baka baka özgürlüğüne kavuşturur demem.

Eğer Sedat Peker’in iddia ettiği üzere Mehmet Ağar Bodrum Yalıkavak’ta ki Marina’ya çökmüş ve kokain işine girmiş olsaydı, sayın Bahçeli’nin özgürlüğüne kavuşturduğu Alaattin Çakıcı’nın Ağar’ı ziyareti dostluk adına değil ayar vermek için olurdu diye düşünüyorum.
Bir diğer konu ise; Mehmet Ağar’ın Fetö’nün yanına gittiği ve cemaatçi olduğu iddia edilmesiydi. Şahsen ben Mehmet Ağar’ın devletten belge almadan Fetö’nün yanına gidecek kadar cahil biri olduğunu asla düşünmüyorum.

Kısacası bu siyaseten hazırlanmış bir senaryo gibiydi. Yani hem Sayın Soylu’nun kaka gösterilerek görevden alınması için hem de Mehmet Ağar ve Alaattin Çakıcı ile MHP’yi mafyacı gibi gösterip kurtulmanın bir zemini olabilirdi.

Burada dikkate alınması gereken bir diğer konu ise bütün bu olayların tam da Sayın Bahçeli’nin hazırladığı 100 maddelik anayasa düzenlemesi önerisi ile aynı tarihlere denk geliyor olmasıydı.

Bence de Anayasa yeniden düzenlemeliydi. Çünkü Cumhurbaşkanının eline geçiremediği tek yer Anayasa Mahkemesiydi ve bugün Abdullah Gül’ün olan mahkeme 2022 yılında Abdullah Gül’ün atadığı iki üyenin görev süresinin bitmesiyle Recep Tayyip Erdoğan’ın mahkemesi haline gelebilirdi. Yani bu da birilerinin de istediği siyasi partiyi kapatmasına, isteği milletvekilinin dokunulmazlığını kaldırıp yargılamasını mümkün kılabilirdi.

Kaldı ki ülkemin bazı gazeteci ve siyasetçilerinin, Sayın Bahçeli’nin 100 maddelik anayasa önerisinin neleri içerdiğini bilmeden eleştiriyor olması garip bir durum değil miydi?