Köşe Yazarı

NATO’dan NOTA’ya mı?

Abone Ol

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Bir tarafta Sedat Peker videoları ile yanan Ak Mahalle!

Diğer taraftan Hulusi Akar’ı Libya’ya muhatapları ile görüşmeye göndermek.

Ve Sonrasında Suriye’nin Afrin bölgesinde, PKK güçlerince yapılan topçu atışı sonrası, sivil hedefler ve bir hastanenin isabet alması sonucu sivil yaralı ve can kayıpları meydana gelmesi ve Meclis Başkanının isim vermeden “Suriye’deki saldırı ile ilgili olarak ABD’yi ima ediyor olması.

Oysa ki yapılan her iki hamle yani Hulusi Akar’ın Libya’ya gönderilmesi ve Meclis Başkanın Suriye’de ki saldırı için ABD ve Biden’i hedef alan açıklamada bulunması bir nebze Türk toplumunun ABD’ye boyun eğmediği izlenimi yaratılmaya çalışmak gibiydi.

Ama yapılan bu hamleler ABD için çerez niteliğindeydi. Çünkü ABD ve Biden’in asıl derdi Suriye’deki unsurlar başta olmak üzere Kürdistan konusunda tutum ve talimatı ortadaydı.

Yani; Türkiye’nin Suriye’de bulunmasını gayri meşru görüyorum diyen birinin gerekli görür isem sizi Suriye’de askeri tedbirler ile de hizalamaktan çekinmem…



Ya da; Rusya ile yaptığınız anlaşmalar beni bağlamaz, o sizin sorununuzdur diyebilirdi…

Çünkü Biden AKP Hükümetinin iç politikada zorda kaldığını biliyordu ve AKP’nin bir süreliğine daha iktidarını uzatabilmesi adına…

Biden’den “Özerk müstakil Kürdistan’ın teminatı ve alt yapısı olan ve anayasal güvenceleri de içeren ‘yerel yönetimlerin güçlenmesi, yetkilerinin artırılması adına Anayasa Değişikliğine gidilmesi talebi gelebilirdi.”

Bu durum karşısında AKP hükümeti “bu iş için meclis çoğunluğum yok” diyerek sıyrılmaya çalışsa da minareyi çalan ABD’li Biden’in cevabı (kılıfı) “güçlendirilmiş parlementer sisteme tekrar dönüş” müjdesi ile geçmişte aynı din temelli siyasetin içinde beraber yürüyüp, beraber ıslandıkları ama bugün hem AKP’ye muhalif hemde Başkanlık sistemi karşı olan Karamollaoğlu, Davutoğlu ve Babacan gibi isimleri AKP’yi destekler hale getirebilirdi.

Çünkü olası bir erken seçimde mevcut hükümetin devamını sağlamak için sadece MHP’nin desteğini almak yetmezdi. Yani her halükarda diğer muhalif partilerinde desteği şarttı ve bunun için izlenecek ilk yol “parlementer sisteme geri dönüş” olabilir.

(Ve bence Sayın Cumhurbaşkanı AKP’den istifa ediyorum diyerek Partili Cumhurbaşkanı kimliğinden sıyrılmaya bile düşünebilirdi.)

Ancak; Hükümet taraflarının ikisinden birine hak vaki olması durumunda,

Yeni bir hesap yapılarak bu başarının mimarının iktidar unsurlarından daha çok, müzakere ve mutabakat heveslisi muhalefet gösterilebilirdi.

Yani,

Güzel ülkemde iktidar sorunu yoktu. Çünkü sorun olmayan, sorun çıkarmayan, en kritik durumlarda çözüm ve katkı sunan onaylı MUHALEFET vardı.