Köşe Yazarı

HDP mecbur mu?

Abone Ol

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

HDP efsanevi Simurg kuşu gibi, küllerinden yeniden doğan bir partidir. Simurg (veya Anka) kuşunun mitolojik hikayesine atfen küllerinden doğmak, gerçeğe ulaşmanın yolunda cesaretle yürümenin, umudun, itirazın ve başkaldırının serüvenidir.

30 yıl boyunca devletten sürekli dayak yiyen, düşmanlaştırılan, boğulmaya çalışılan politik bir yapı var ortada. Bu olanların yarısının bile bir başka partiye yapıldığını varsaysak, o parti biterdi. Kim dayanabilirdi bunca zulme?

Ancak HDP ayakta ve direniyor. Bunun için HDP’ye küllerinden doğan parti diyorum.

Neden?

Bunun nedenini iktidar da muhalefet de iyi biliyor!

Ortada Kürt halkının temel insan haklarının yok sayıldığı tarihsel bir sorun var! Böyle olduğu içindir ki, kapatıldıkça adları değişen partiler kuran, dövülüp süründürüldükçe desteği azalmayan bir siyasi hareket var ortada.



Politik bilinci Türkiye ortalamasının üstünde bir seçmen kitlesine ve %12’lerin üzerinde bir oy oranına sahip olan HDP gerek iktidarın gerekse muhalefetin gözünde bir seçim aparatı olarak görülüyor.

Sesli dile getirmiyorlar ama, seçim sonuçları hep bu hesap üzerinde yoğunlaşıyor. Durum çok açık: HDP’nin oyları olmadan takribi olarak Cumhur İttifakı da Millet İttifakı da %40’ları aşamıyor.

HDP dahil, bütün politik taraflar bunu görüyor.

Ayrıca HDP’nin 2019 yerel seçimlerindeki politik fonksiyonu da açık olarak ortada duruyor. Millet İttifakı büyükşehir belediyelerini HDP sayesinde kazandı. Buna rağmen HDP bu desteği üzerinden öylesine onurlu bir duruş sergiledi ki, bu katkısını ne Millet İttifakının başına kaktı ne de o belediyelerden destek talep etti.

Buna karşılık Millet İttifakı, iktidar tarafından HDP’ye yapılan saldırıların karşısında demokratik bir duruş göstermedi.

İYİ Parti’nin yapısından kaynaklı olarak HDP ile arasındaki mesafeyi büyük ölçüde anlaşılır buluyorum.

CHP’nin ise, iktidarın HDP’ye karşı düşmanca tavırları karşısında pasifliğini devam ettirmesinin Millet İttifakı açısından olumsuz sonuçlar doğuracağını görmesi gerekiyor. Yönetim katında bunu görenler var ama, orada Kurucu Parti saplantısından kurtulamayanlar büyük fren oluşturuyorlar.

CHP, İYİ Parti günün koşulları içerisinde HDP ile asgari demokratik taleplerde aynı platformda yer almayacaksa, Erdoğan iktidarı karşısında nasıl bir kazanım sağlayacaklarını umuyorlar ki?

Politika biraz da cesaret işidir. Erdoğan sürekli HDP’yi terörize ederken, bu düşmanlaştırmanın üzerinden CHP’yi de terörize etmekte. Açıkça muhalefeti parçalama yolunda araya kama sokmakta ve sürekli bunu kanırtmakta. Bu durum çok açık iken, CHP kalkıp ‘Ey Erdoğan, ben HDP ile ilişkilerimi senin söylemlerine göre kuracak değilim. HDP yasal bir partidir ve muhalefet etmekte örtüştüğümüz özellikler olduğu sürece de nerede duracağımızı sana soracak değiliz.’ mealinde bir açıklama yapsa, Erdoğan’ın bütün o söylemlerini boşa çıkaracaktır. Ne yazık ki, Erdoğan ne zaman HDP’e saldırısına CHP’yi de dahil etse, CHP’nin ‘hayır, biz öyle değiliz’ mealindeki savunması, Erdoğan’ın amacına ulaştığını gösteriyor!

Muhalefet HDP’yi çantada keklik görüyor. Nasıl olsa Cumhur İttifakına oy vermezler, bize mecburlar şeklinde değerlendiriyorlar olsa gerek ki, HDP çevrelerinde birtakım sesler haklı olarak yükselmeye başladı.

Çözüm süreci mi?

HDP İstanbul Milletvekili Erol Katırcıoğlu’nun “Cumhurbaşkanı Erdoğan çözüm süreci için adım atsa HDP tekrar AKP ile uzlaşır mı?” sorusuna, “Tabii ki” diyerek karşılık vermesinin altında, aynı zamanda bu mecbur bırakılma tavrına bir tepki olduğunu düşünüyorum.

Selahattin Demirtaş kısa bir süre önce “Üçüncü yol” açıklaması yapmıştı ki, Katırcıoğlu’nun söyleminden farklı politik bir tavra işaret etse de muhalefetin HDP’yi dışlayıcılığına bir göndermeydi.

Bu açıklamalar üzerine medyada HDP’nin yeni bir çözüm süreci olasılığına karşı Erdoğan ile uzlaşacağı iddiaları yaygın halde dile getirilmekte.

Yanlış anlamaların önüne geçmek için HDP Eş Başkanı Mithat Sancar’ın “AKP ile uzlaşma anlamına gelecek bir girişimde olmayız” diyerek “Kürt sorununun müzakereyle çözümü için yolları açacak adımlar esas itibariyle iktidarlar tarafından atılır. Mevcut iktidarın ideolojik harcı ve pratikleri dikkate alındığında bu yönde ‘samimi’ bir adım atması imkânsız.” (bianet) açıklamasını yaptı.

Bahçeli ile yaptığı ittifakın gereği olarak Erdoğan, 90’ları aratmayacak tarzda tekçi söylemlerin azılı bir savunucusu oldu. Bunu bile isteye, canı gönülden yaptı çünkü parti-devlet ilişkisini örtüştürerek sınırsız ve sorgusuz bir iktidar edindi. Bunu yapmanın koşullarından biri de Kürtleri dövmekti!

Erdoğan önümüzdeki seçimleri MHP ile kazanmanın düşük bir ihtimal olduğunu görüyor. Bunun için köklü siyasi manevralar yapabilir. Ancak bunca olanlar karşısında HDP Erdoğan’a güvenebilir mi? Bagajı alabildiğine olumsuzluk ve sorun dolu olan Erdoğan’la bir ittifakı HDP içine sindirebilir mi?

Böyle bir sonucu son derece şüpheli görüyorum. Ve böyle bir seçeneğin HDP seçmen kitlesinin de çok ağırına gideceğini sanıyorum.

Mithat Sancar’ın dediği gibi, bu iktidarın iler tutar bir yanı kalmadı ve samimi bir adım atması da imkânsız!

Fakat muhalefetin HDP’ye karşı tutumu da can sıkıcı.