Tarihte ilk gençlik sorumsuzluğu

Bundan 3700 yıl önce Sümerlerde baba ile haylaz oğlu arasında geçen diyaloğun özeti şöyle:

Baba katip ( yazıcı), oğlunun da kendi mesleğini yapmasını istiyor. Oğluna okula gitmesini çalışkan olmasını sokaklarda başı boş gezmemesini öğütlüyor.

Şimdi gelin birlikte tarihte gerçekleşen ilk baba fırçasını görelim.

… “Meydanlarda dolaşan sen başarı kazanabilir misin? Geçmiş kuşakları düşün, okula git, sana yararlı olacaktır. Oğlum geçmiş kuşaklar düşün, onları araştır. Haylaz birini gözlüyorum, eğer oğlumu gözlemlemezsem adam olamam. Akrabalarımla konuştum, onların erkekleriyle karşılaştırdım, fakat onların arasında senin gibisini bulamadım.”

“ Bütün hayatımda sana asla kamışlıktan kamış taşıtmadım. Sen hayatında hiçbir zaman gençlerin ve küçüklerin taşıdığı kamıştan taşımadın. Yaşamımda sana asla kervanımla git demedim, seni asla çalışmaya, tarlamı sürmeye göndermedim, seni asla tarlamı kazman için göndermedim, seni asla bir işçi gibi çalışmaya göndermedim, yaşamımda asla çalış, geçimini sağla, demedim.”

“SENİN GİBİ OLANLAR ÇALIŞARAK AİLELERİNİN GEÇİMİNİ SAĞLIYORLAR.

Akrabalarımla konuşsan ve onları memnun etsen onlardan daha iyi olurdun. Onların her biri ailesi için 10 gur ( tahminen 36 litre) arpa kazanıyorlar. En küçükleri bile ailesine onar gur arpa getiriyorlar ve babalarının arpasını çoğaltıyorlar, onu arpa, yağ ve yün içinde yüzdüryorlar.

Fakat sen, haylazlık olunca sen bir adamsın, onlarla karşılaştırılınca sen asla adam değilsin.

Tâbii sen onlar gibi işçilik yapmıyorsun, onlar oğullarını işçi yapan babaların çocukları. Fakat ben seni onlar gibi çalıştırmadım. Bir haylaza kızan benim, hakikaten oğluna kızan adam benim. Akrabalarımla konuştum ve şimdiye kadar fark etmediğin bir şeyi anladım, seninle ilgili bir sözüm onları korkutuyor, onlardan kendini koru.

Senin dostun, beraber olduğun kimselerin değerini bilemedin. Niçin onlardan daha üstün olmuyorsun? Arkadaşının, beraber olduğunun değerini bilemedin, niçin onlardan üstün olmuyorsun?

Sanat ve beceri Tanrısı Enki, ülkede meydana getirdiği bütün sanatkârlar arasında yazı sanatından daha zor olanı bulunmadığını belirtmişti. Eğer ( deniz kıyısı, uzak kanalların kıyısı, uzaktaki şarkıların kalbi gibi) şiir olmasaydı benim fikirlerimi dinleyemeyecektin ve ben de babamın bilgeliğini sana aktaramayacaktım. Enlil tarafından verilen yargıya göre bir oğul babasının yaptığı işi yapmalı ( aynı mesleğe girmeli) .

Gece ve gündüz senin sıkıntını çekiyorum. Sen ise gece ve gündüzü eğlence ile geçiriyorsun. Sen yemek tulumu gibi, enine boyuna şiştin, yağlandın.

AKRABALARIN SONUNUN FENA OLACAĞINA İNANARAK GÖZLÜYORLAR SENİ VE İNSANLIK YÖNÜNE ALDIRIŞ ETMEDİĞİN İÇİN SONUNUN KÖTÜ OLACAĞINI DÜŞÜNEREK O GÜNÜ SEVİNÇLE BEKLİYORLAR. “

Hikâye babanın şiir tarzında söylediği bir dua ile sona eriyor:

Seninle kavga edenden, Tanrın Nanna seni korusun,

Sana saldırandan Tanrın Nanna seni korusun,

Tanrının gözünde değerli olasın,

İnsanlığın senin sesini ve nefesini yüceltsin,

Şehirindeki akıllıların başı olasın,

Şehirin adını en gözde yerlerde ansın,

Tanrın seni iyi bir ad ile çağırsın,

Tanrın Nanna ‘nın önünde beğenilen kişi olasın,

Tanrıça Ningal tarafından beğenilmiş olarak görülesin.

Bu konuşmalar size de ne kadar tanıdık geldi değil mi?

3700 yıldır pek de bir şey değişmemiş gibi, ne dersiniz?